English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Português → Turco / Pé

tradutor Turco

23,619 parallel translation
Em pé, à minha frente.
Başımda dıkılıyordu.
Vieste a pé até aqui?
Buraya yürüyerek mi geldin?
Ou vais comer de pé?
Yoksa ayakta mı yiyeceksin?
Não sei como ainda te aguentas em pé.
Ayakta nasıl durabiliyorsun anlamıyorum.
Em pé!
Kalkın!
O Alfred e eu vamos a pé.
Alfred'le yürürüz biz.
Um passeio a pé por França com o Sinclair.
Sinclairle birlikte Fransa'da bir tur yürüyüşü.
Se estás de pé, pode regressar à Enfermaria.
Uyandıysan, revire geri dönebilirsin.
Fica de pé. Vou-te tirar uma fotografia.
Şöyle geç de, resmini çekeyim.
Não há um caminho limpo nem para entrar nem para sair, pouco espaço para um veículo, só tráfego a pé.
Belli bir giriş çıkış yok, araç bir yana yaya için bile dar.
Não quero deixar este lugar de pé.
Bu binayı yıkmadan gitmek istemiyorum.
Encolhido, doente, mal te seguras de pé.
Solmuşsun, hastasın ayakta zor duruyorsun.
Fica ao pé de mim.
Arkamda dur.
Mas tenho a certeza que o acordo se manterá de pé.
Ama ne olursa olsun, anlaşmanın olacağından hiç şüphem yok.
Vinde, sentai-vos ao pé do fogo.
Gelin, ateşte ısının.
E ao mesmo tempo com um ataque naval, enviaremos um grupo de homens a pé, em direcção ao forte mais perto.
Tekneler harekete geçtiğinde en yakın kaleye karadan adam göndereceğiz.
Ajudaram a reerguer-me, o que é bom porque, agora, eu vou a pé para todo o lado.
Şimdi sizlerin sayesinde, yürüyebildiğim her yere yürüyorum.
É difícil trabalhares de pé o dia todo por causa da...
Bütün gün ayakta durduğun için çalışırken zorlanıyor musun?
De pé!
Hadi.
Fico bem quando me puser de pé.
Ayağa kalktığımda iyi olacağım.
Sei que não entendi tudo de início, mas estava a ser difícil ter um pé no bairro e outro fora.
Önceleri ne işe bulaştığımı bilmiyordum ama işe girince bir ayağın burada diğeri öbür tarafta işler cidden zor yürüyor.
Aquele que eles raptaram e colocaram num barco, e depois lhe cortaram o pé para que ele não fugisse.
Gizlice gemiye bindirdikleri sonra da kaçamasın diye ayağını kestikleri adam.
Mantenham-no em pé.
Dayan ona.
Agora, ponha-se de pé! Levante-se!
Hemen ayağa kalk!
Ele em pé, a olhar de cima para si?
Onun ayağa kalkıp seni küçümsemesi için mi?
Bem, não estou a tentar ser nenhum africano desgraçado com meio pé!
Yarım ayaklı bir Afrikalıyı bastırmaya çalışmıyorum.
Homem negro a fugir a pé.
Siyah erkek yaya olarak kaçıyor.
Encontrámos as carcaças ao pé da cabana.
O leşler karavanın dışında yapılmıştı.
Deve ter arrancado o Seu dedo do pé.
Ayağını vurmuş falan olmalı.
O meu pé está-me a começar a doer.
Ayağım şimdi ağrımaya başladı.
É uma forma inteligente de estares um pé à frente da polícia local.
Yerel polisten önde olmak için zekice bir yol.
Deixa o correio ao pé do portão. Eu mando alguém buscá-lo.
Postaları kapıya bırak, birine aldırtırım.
Vês? És esta silhueta aqui, mesmo ao pé dos valores nutricionais.
Besin değerlerinin hemen yanındaki silüet sensin.
Nós podemos ter começado com o pé esquerdo mas foi para impedir situações destas que fomos criados. O que é esperado de nós.
Bak, sen ve ben ayrı yollardan işe koyulmuş olabiliriz ama böyle bir işi durdurmak için yetiştirildik....... bizden bekleneni vermek için.
Porque é que ele não fica ao pé do ouro?
Niye altının yanında durmuyor?
Quando fico de pé, se conseguir virar a cabeça, consigo ver o meu terraço.
Ayağa kalktığımda, eğer kafamı sağa doğru çevirirsem, direk balkonumun içini görebiliyorum.
Pode utilizar o carrinho para caminhar, diminuir a pressão sobre o seu pé.
Ve arabayı da destek olarak kullanabilirsin, bacağındaki baskıyı azaltır.
A pé. Tu disparaste nele,
Adamın arabası bile yok ve sen onu vurarak...
Ou bate o pé e proíbe o casamento, o que vira uma irmã contra a outra e divide a família real, ou permite o casamento e entra em guerra com a igreja da qual ela é chefe.
Ya ağırlığını koyup bu evliliği yasaklar ve iki kardeş birbirine düşünce Kraliyet ailesi ikiye bölünür ya da evliliğe izin verip başında olduğu kiliseyle bir çarpışmaya girer.
Mas consigo senti-la a pôr peso ora num pé descalço, ora no outro.
Ama ağırlığını bir çıplak ayağından diğerine verdiğini hissedebiliyordum.
Pessoal, as mesas ao longo desta parte aqui atrás, e o bar fica ao pé da piscina.
Millet, masalar oraya doğru sıralanacak ve bar, havuzun yanında olacak.
Se pões um pé que seja dentro de casa dela, manda-te prender.
O araziye adım attığın anda seni hapse tıktırabilir.
Vamos construir uma casa ao pé do lago.
Göl kenarına bir ev yapacağız.
Mas comporta-te normalmente ao pé da Holly.
Holly'nin yanında normal davran yeter.
Assim de pé e parado e ele cai de costas.
Bu şekilde durursa, düşür sırt üstü.
Assim que a audiência da Catherine acabar, eu ligo para a esquadra e vejo em que pé estão.
Catherine'in duruşması biter bitmez karakolu arayıp ne durumdalar bakarım. Sağ ol.
Todos de pé.
Herkes ayağa!
Mostre aos nossos colegas que devemos parar de culpar os arguidos e começar a culpar-nos a nós por um sistema que destrói famílias ao prender todos os homens de cor que colocam o pé no tribunal. Para depois repreendê-los por não educarem os seus filhos.
Sanıkları suçlamayı bırakıp, bu salona giren her insanoğlunu içeriye tıkarak aileleri parçalayıp, sonra da iyi çocuk yetiştirmediler diye insanları azarlayan sistemimizi suçlayın da tüm meslektaşlarımız görsün.
Lembro-me de estar ao pé dela a segurar uma faca.
Başında elimde bıçakla durduğumu hatırlıyorum.
Se precisasse, estava aqui e não algures ao pé da baía.
Olsaydı burada olurdu rıhtımın bir yerinde oturmuş mangal yemektense.
E Geeta fica de pé e marca um ponto!
Ve Geeta, buradan 1 puan kazanıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]