Translate.vc / Português → Turco / Rolls
Rolls tradutor Turco
300 parallel translation
- Estará em um Rolls-Royce na quinta-feira.
- Perşembeden itibaren Rolls-Royce'a binersin.
Talvez um Rolls-Royce.
Belki bir Rolls-Royce.
Terei um Rolls-Royce.
Rolls-Royce'a bineceğim.
" James, o Rolls-Royce.
James, Rolls-Royce'u hazırla!
A próxima vez que vocês me vejam irei num Rolls e dar-lhes-ei uma entrevista.
- Bir Rolls-Royce'da başarım hakkında benimle röportaj yapılırken.
Tinha quatro Rolls-Royces e um monte de jóias, mas apenas desejava jogar em Wimbledon.
Dört Rolls - Royce'u ve bir gemiyi batıracak mücevheri vardı ama tek istediği Wimbledon'da oynamaktı.
Havia também na propriedade um motorista chamado Fairchild, importado de Inglaterra há anos, juntamente com um Rolls-Royce novo.
Malikanede ayrıca yıllar önce İngiltere'den ithal edilen..... Rolls-Royce ile birlikte gelen Fairchild adlı... bir şoför vardı.
Sim, chrysler e Ford e general Motors e RoIIs-Royce.
Evet, Chrysler ve Ford ve General Motors ve Rolls-Royce.
Meu avô tinha um Rolls Royce.
Dedemin bir Rolls Royce'u vardi.
Só querem o meu dinheiro ou conduzir o meu Rolls-Royce.
Ya paramın peşindeler ya da Rolls-Royce'uma binmek istiyorlar.
Vais comprar uma casa nova.
- Bir Rolls Royce! Bana bir saç kurutma makinesi!
- Um Rolls Royce! Vão comprar bombons e calem-se.
Koş ve biraz şekerleme al, ve gevezeliği kes.
Percebo porque fica com o Rolls.
Şimdi niye Rolls'u tuttuğunu anladım.
Agora, está bloqueado, e não sei o que fazer. - É um Rolls?
Araba çalışmıyor, ne yapacağım bilmem.
- Sim, é o último modelo.
- Bir Rolls Roys, değil mi?
É um Rolls Royce?
Bu bir Rolls Roys mu?
- Já havia um gorila num Rolls Royce.
- Bir Rolls Royce'da da goril yok muydu?
Neste caso, a carroçaria do meu Rolls Royce é de 18 quilates em ouro.
Bu arada, Rolls Royce'umun kaportası 18 karatlık altından.
Faço seis viagens por ano à Europa no Rolls Royce, Sr. Ling.
Rolls Royce'la Avrupa'ya yılda altı kez giderim Bay Ling.
Exterior. Christian Dior. A câmara faz uma panorâmica, um Rolls-Royce branco pára.
Kamera ilerler ve beyaz bir Rolls-Royce görürüz.
A arma do crime estava registada em nome do Morto, Miguel Ostos, que a tinha no guarda-luvas do Rolls-Royce dos Ballon.
Cinayet silahı maktül, Miguel Ostoss adına kayıtlı... ve Ballon'un Rolls Royce'unda tutuluyordu.
- Mas é um Rolls Royce, não é?
- Ama bu bir Rolls-Royce, değil mi?
Um Rolls-Royce amarelo.
Sarı bir Rolls-Royce.
O Rolls-Royce amarelo.
Sarı Rolls-Royce.
- O Rolls-Royce amarerlo?
- Sarı Rolls-Royce mu?
- O Rolls-Royce amarelo.
- Sarı Rolls-Royce.
Encontros em casas de verão ou Rolls-Royces amarelos e em estacionamentos de Ascot, devem ter muito graça para ela.
Yazlık evde veya Ascot araba parkında Sarı Rolls-Royces'da bir kaçamak yapmak ona muazzam bir eğlence vermeli
Senhor Maltese. isto é um Rolls-Royce.
Sinyor Maltese, Bu bir Rolls-Royce.
Isso não é nada para um Rolls-Royce.
Bu Rolls-Royce için bir hiç.
- Se minha amada quer um Royce-Rolls...
- Eğer Aşkım bir Royce-Rolls istediyse...
- Um Rolls-Royce.
- Bir Rolls-Royce.
Minha amada ganhara um Royce-Rolls.
... Aşkım bir Royce-Rolls alacaktır.
- Disse que achou um Rolls-Royce.
- Sana bir Rolls-Royce bulduğunu söyledi
Motorista qualificado para Rolls-Royce.
Vasıflı bir Rolls-Royce şoförü
É um Rolls Royce e um Bentley.
Bu bir Rolls Royce ve Bentley.
Pelo amor de Deus, vamos voltar para o Rolls-Royce.
Tanrı aşkına, Rolls Royce'a geri dönün.
- Onde está o Rolls?
- Rolls nerede?
É o Rolls.
Rolls Royce.
Você chega aqui com essa condução e esse carro horrível... e ataca o meu Rolls Royce pessoal!
Şu korkutucu küçük arabaya seviniyorsun... ve benim kişisel Rolls Royce'uma saldırıyorsun!
A fundição ou um Rolls, é-Ihe igual.
Ha çelik fabrikası, ha Rolls Royce, onun gözünde hepsi bir.
Eles têm Rolls Royce brancos, os pretos.
Beyaz üstüne siyah Rolls Royce'ları vardı. - Hiç bir konuda riske girmiyorsunuz.
Siga aquele Rolls.
Rolls Royce'u takip et.
AU 603, um Rolls verde.
AU 603, yeşil Rolls Royce.
Um Rolls verde?
Yeşil bir Rolls Royce mu?
Um Rolls-Royce verde.
Yeşil bir Rolls-Royce.
Todos os Rolls-Royce verdes pertencem ao Hotel Peninsula.
Tüm yeşil Rolls-Royce'lar Peninsula Hotel'e ait.
Ele continua a limpar o seu Rolls Royce azul E ela entrou em casa a correr, chorando.
Kız ağlayarak koşarken içeri o Rolls Royce'unu parlatmaya devam etti.
Deixei-vos rebuçados na gaveta de cima no quarto.
Anne, yatak odasında, üst çekmecede hepinize biraz Tootsie Rolls bıraktım.
E ao preço de um Rolls.
Oto-show'daydık sanki. Aslında neredeyse Rolls fiyatı.
Não posso chegar num Rolls.
Rolls Royce'la görünemem.
Nunca vi um Rolls Royce a 225 km / h.
Hiçbir kahrolası Rolls Roys'u saatte 220 km. yaparken görmemiştim.