English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Português → Turco / Sense

Sense tradutor Turco

1,650 parallel translation
Estou fazendo comerciais de tofu... e você está consertando carros em Newcastle.
Tofuyla reklâm anlaşmasını ben imzalıyorum,... sense Newcastle'da araba satıyorsun.
Você fica passeando com belas morenas.
Sense esmer İspanyol güzelleriyle çıkıyorsun.
E tu és o bom, porque te estás nas tintas.
Sense melek gibisin, çünkü umurunda bile değil.
Eu... Continuo cá fora e você continua aí dentro, por isso...
Ben hala buralardayım sense hala oradasın, yani...
Podes sempre livrar-te mais tarde, da tua mãe, quando ela estiver velha e fraca.
Sense zavallı anneni yaşlanıp, güçten düştükten sonra terk edebilirsin.
Estou a tentar dizer-te uma coisa, uma coisa importante, e tu preferes dar uma de perspicaz.
Sana bir şey söylemeye çalışıyorum önemli olan bir şey sense bilgelik taslamayı seçiyorsun.
Temos trabalho para fazer, pergunto-te se há alguma coisa que te inspire, e começas a divagar sobre ti e o parvalhão do teu namorado na praia?
Yapacak işimiz var, ben sana ilham veren bir şey var mı diye sordum sense başladın salak sevgilinle sahilde yaşadığınız günleri anlatmaya.
E é uma das poucas pessoas descentes que conheço.
Sense, tanıdığım bir kaç kibar insandan birisin.
Ofereci-te um raminho de oliveira, e tu cuspiste-me na cara.
Bak, ben sana zeytin sepeti uzatıyorum sense yüzüme tükürüyorsun.
Você não consegue trabalhar porque você fez o seu trabalho.
İşe bak! Sense görevini yaptığın için görev yapamaz hale geliyorsun.
Elas pensam que a mãe é uma heroína, e pensam que é fácil criticar tudo isto quando estás sentado na sala da tua mãe a pensar acerca de voltar para a escola, talvez direito, talvez medicina...
Annelerinin bir kahraman olduğunu düşünüyorlar.. ve bu durumu eleştirmenin kolay olduğunu. Sense bu arada annenin evinde oturmuş..
E você, minha menina, vai ajudar-me a pôr a mesa.
Sense küçükhanım, masayı kurmama yardım edeceksin.
E tu não sabes onde estão as coisas que te compro.
Sense sana aldığım şeylerin nereye kaybolduğunu merak ediyorsun.
Toda a gente ali fora está a tentar chegar a casa e tu estás aqui a brincar com o teu computador.
Diğerleri de eve gitmek istiyor. Sense burada bilgisayar başında oturmuş dalganı geçiyorsun.
Eu luto por uma voz de liberdade e tu lutas para manter o controlo, mas podes ficar sossegado, estamos todos do mesmo lado.
Ben özgürlüğün sesi için savaşıyorum, sense kontrolü elde tutmak için. Ama emin ol, hepimiz aynı taraftayız.
Dou-te tudo e ainda me renegas.
Sana her şeyi sunuyorum, sense hala beni inkar ediyorsun.
Mas você tinha de procurar pormenores.
Sen. Sense ayrıntılara bakmak zorundasın.
Sim, quando os meus pais divorciaram nenhum quis estas coisas. Não tinham espaço para as guardar, não fazia sentido nenhum deitá-las fora.
Bizimkiler boşandığında böyle bi odam olsun istemiştim not have an area for storing, had no sense losing
Então, ele anda atrás de ti, e estás com medo.
Senin kafanı bir sopanın ucuna takma peşinde, sense korkuyorsun.
Você é um homem tão másculo. Parece um leão.
Sense, insan kılığındaki bir aslan gibisin.
Tu és o meu "quarterback".
Sense benim oyun kurucumsun.
O Martin acabou de passar a saltar e a cantar "Saltar para a minha Lou", e tu não fizeste nada.
Martin "Zıpla, zıpla" diye şarkı söyleyerek önünden geçti sense hiç bir şey yapmadın.
A questão aqui é que sou do secundário e tu és finalista.
Mesele şu ki, ben 2. sınıftayım, sense 3. sınıftasın.
- E tu nem disseste se...
Sense bu konudaki fikrini dahi...
Podias ter cancelado tudo. Ficaste foi com medo.
Tabii ki de bu işten dönmek için şansın vardı, sense korktun.
Eu sou o supremo comandante e você, um lacaio corporativista.
Burada yetkisi olan benim, sense bir dalkavuksun.
Eu sou um adulto do terceiro ano de direito da universidade de Columbia e tu és um simples "molhador" de calças.
Ben Kolombiya Üniversitesi'nde üçüncü yılında olan bir yetişkinim sense sadece pantolunun ıslatan birisin.
- As bombas estão activas por eu ser um cobarde, e agora, querem que eu ouça o Milo falar sobre o que é ser um herói.
Bombalar benim ödlekliğim sayesinde patlamaya hazır hale gelebildi... sense kalkmış bana Milo'nun kahramanlıklarını anlatıyorsun.
É como se elas tivessem um sexto sentido.
It's like they have a sixth sense.
Andas por aí a foder tudo o que se mexe, a tentares vingar-te de mim.
Sense dışarıda hareket eden her şeye sikini sokuyorsun bir yandan da bana geri dönmeye çabalıyorsun.
Vais ao baile com o homem que amas, ganhaste.
Sense baloya sevdiğin kişiyle birlikte gidiyorsun, yani kazanan sensin!
Boa vida, mulheres, enquanto você está aqui sentado a apodrecer com os seus amigos cavalheiros.
Sense buradaki beylerle çürüyor olacaksın.
- Como é que não te lembras?
Sense sadece yalan söylüyorsun! Neden eski defterleri açıyoruz ki?
- Sou um negro e você é chui, pá.
- Ben siyahım, sense polis.
E tu vais estar em casa a tomar os medicamentos e a deitar cedo.
Sense evde pinekleyip ilaçlarını alacaksın ve erkenden yatağa gireceksin.
- E tinhas o quê, 24 anos?
- Sense kaç yaşındaydın, 24 mü?
Procuram-me para os esconder, você pede-me o contrário!
Bana onları gizli tutmam için geliyorlar. Sense benden bunun tam tersini yapmamı istiyorsun!
Eu vim buscar esta garrafa, você veio...
Ben bir şişe içki bulmaya gelmiştim, sense...
O que queres, Susan? Ainda acabei de te dizer para não fugires ao plano, e foste logo atrás da namorada do Whistler.
Daha dün sana plandan sapma dedim sense gidip Whistler'ın kadınına bulaştın.
Mas a doutora parece que ficou lá à espera que um vento forte a soprasse numa direcção ou na outra.
Sense, o çizgide durup, güçlü bir rüzgârın gelmesini ve iki taraftan birine seni atmasını bekliyorsun.
Estás a ficar cada vez mais antiquado.
Sense gittikçe daha ulaşılmaz oluyorsun.
Pareces exactamente na mesma que me lembre, com o cabelo maior.
sense aynı hatırladığım gibisin. saçın uzamış gerçi.
E estou sóbrio e sensato, e tu, minha querida amiga, estás demasiado excitada e abalada.
Ayık ve hassasım, sense, tatlı dostum, fazla heyecanlısın ve kafanı çarptın.
- E tu bebes... Sentes pena de ti próprio.
- Sense sırf kendine acıdığın için içiyorsun.
Peço respostas e dás-me B.D.?
Senden cevap istiyorum, sense çizgi roman veriyorsun.
Despediste-me.
Sense beni kovdun.
E tu fizeste-me despedi-la.
Sense beni, onu kovmaya zorladın.
Se isso te faz nervosa, ele disse que não iria, mas ele realmente quer apoiar-te.
Sense öyle görünüyor ki- -
e tu és uma brasa.
Sense yakışıklısın.
- Eu não te estou a interrogar.
- Kalbim korkudan hala küt küt atıyor, sense hala beni sorguya çekiyorsun!
O que já não digo de ti, minha serpente traiçoeira.
- Sense yılansın

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]