Translate.vc / Português → Turco / Sit
Sit tradutor Turco
129 parallel translation
Ain't no use to sit and whine
* Ağlayıp, sızlanmanın anlamı yok *
" Amazing grace... come sit on my face
* Şaşırtıcı zarafet... * * Gel yüzüme bağır. *
Desculpe, eu fico com o leite com chocolate.
Pardon ama, çikolatalı sit benim.
* Como eu me sento em meu pIush sofá assistindo as notícias * exista sido um despertar rude
# As I sit on my plush couch # watchin'the news # There has been a rude awakening
- Um dos Sweathogs!
Sweathog`lardan biri. ( Bir Amerikan sit-comu )
- Sabe o que é um sit in?
- Oturma eylemi duydunuz mu hiç?
You sit quietly.
Sessizce otur.
Esperemos que sim, porque vai fazer um programa próprio.
Umarım korusun, çünkü Moe kendi sit-com'unu yapmak için ayrılıyor.
É como as Irmãs Andrews depois da "Boogie Woogie Bugle Boy" e antes da "Dont Sit Under the Apple Tree".
Andrew Sisters gibi : "Boogie Woogie Bugle Boy" dan sonraki "Don't Sit Under The Apple Tree" den önceki.
É como as Irmãs Andrews antes da "Don't Sit Under the Apple Tree".
"Don't Sit Under The Apple Tree" den önceki Andrews Sisters gibi.
S-I-T. É sit ( = sentar ).
S-I-T. "Sit" ( oturmak ) yazdım.
Disseram-me que vocês seriam as pessoas indicadas para compreenderem a minha sit... - A minha sit...
Benim içinde bulunduğum durumu ancak sizin anlayacağınızı söyle...
E, já agora... na Sit Up, Inglaterra, ninguém é posto na rua por dormir com o chefe.
Ha, sırası gelmişken... Uyan, Britanya, programında kimse patronla yattığı için kovulmaz.
Olá e bem-vindos ao Sit Up, Inglaterra, um show de actualidades
Güncel gelişmeleri ele aldığımız Uyan, Britanya programına hoş gel- -
Foi Bridget Jones para Sit Up, Inglaterra... e, sejamos sinceros, com o coração nas mãos...
Ben, Uyan, Britanya programından Bridget Jones... aslında biraz vurgun yemiş gibiyim.
Bridget Jones para Sit Up, Inglaterra, procurando atum.
Ben Uyan İngiltere programından Bridget Jones, ton balığını arıyorum.
No SIT, estava investigando nanomáquinas.
SlT'de, nanomakineleri araştırıyormuş.
A cadeira que a Sit Magazine chamou "A Cadeira do Ano"?
"Yayıl" dergisinin "Yılın Koltuğu" seçtiği koltuk mu?
Mas de qualquer maneira, seja bem-vindo ao nosso acampamento.
Neyse, sit alanımıza hoşgeldiniz.
Tentei comprar uma nova cama,... mas estiveste no "centro do sono" ultimamente?
Yeni bir yatak almayı denedim,... ama Sit'n Sleep'e son zamanlarda hiç gittin mi?
Não fique sentado a ver escapar-te aquilo que tu mais querias!
Don't just sit and watch as your true love walks out the door.
Beatum sit in nomine D'Hoffrynis.
Beatum sit in nomine D'Hoffrynis.
Foi na segunda parte.
Sit spin? 2. periyot, dokuz numara.
- Senta-te.
- Sit.
Bem, sou a Bridget Jones para o Sit Up Britain a reportar de uma tina cheia de excremento.
Pekala, ben Bridget Jones, Sit Up Britain'dan. Büyük bir dışkı batağından bildirmekteyim.
- Tenho feito uma série de abdominais.
- Bir sürü sit up yapıyorum.
Isso é uma forma simpática de dizer baby-sit?
Bebek bakıcılığının kibarcası mı bu? Çabuk öğreniyorsun.
Temos uma sit...
Kırmızı alarm.
Um bom L-Sit do Russ Howell.
Russ Howell ellerinin üstünde.
Mantém-te concentrado e vai levar-te directamente para a Terra do Leite com Bolachas.
Odaklan. O seni direk Sit ve Kurabiye Diyarı'na götürecektir.
Tudo bem se eu sentar-me ou alguém acabou de se lembrar que tem que sair agora?
Eğer oturursam umursar mısınız Would anyone mind if I sit, yoksa herkes aniden bulunması gereken bir yer mi hatırlar?
Disseram-me que a doença de Alzheimer não pode ser confirmada, e vindo para cá, hoje, passamos uma área de conservação, onde fizemos uma caminhada na última primavera.
Alzheimer ilerleyene kadar kesin tanı konulamayacağı söylendi. Ve bugün buraya gelirken geçen ilkbaharda yürüyüşe gittiğimiz sit alanından geçtik.
Desculpa.
I sit down it.
Não aguento ver mais estas sitcoms alemãs.
Bu Alman sit-com larını daha fazla seyredemeyeceğim!
Em todos os filmes, as raparigas procuram sempre aquele rapaz meio idiota... aquela estrela da TV que elas adoram de forma estranha.
Filmlerde yıldızlar böyle sevimli bir şekilde tanışırlar. Her kadın kendi sit-com'undaki, kendi fantazisindeki o hülyalı, esprili, budala erkeği arar.
# On our favorite bench # # We'd sit and talk and you taught me to french #
# En sevdiğimiz bankta... # #... oturur konuşurduk ve de bana fransız öpücüğünü öğretmiştin. #
depois saí e fui atropelado por um carro, fiquei em coma onde achava que estava a viver no mundo das novelas?
Sonra salındım ve bana araba çarptı. Sonra da sit-com'da olduğumu düşlediğim bir komaya girdim hani.
Relatório da situação. ( Sit-Rep )
- Durum nedir?
"Assento" por exemplo, é uma coisa em que se "senta".
Koltuk ( seat ), oturmak ( sit ) için yapılmış nesnedir.
- Está bem, pois, pois, que engraçado. Primeiro que tudo, tens de parar de ver comédias antigas no Hulu, e em segundo lugar, o pai em Upper East Side?
İlk olarak eski sit-comları izlemeyi bırakmalısın.
- And I said to myself sit down
* Ve kendime dedim ki *
- Said to myself, sit down - Sit down, you're rockin'the boat - Olha as mãos.
* Otur, * * kendime dedim ki, otur * * kendime dedim ki, otur * * kendime dedim ki, otur, kayığı sallıyorsun. *
Sit down, sit down, sit down, sit down Sit down You're rockin'the boat
* Otur, otur, otur, otur, kayığı sallıyorsun. *
Sit down, you're rockin', sit down, sit down, sit down, you're rockin'the boat
* Otur, kayığı sallıyorsun. * Otur, otur, otur, otur *
Sit down, you're rockin', sit down, sit down, sit down, you're rockin'the boat
* Otur, kayığı sallıyorsun. * * Otur, otur, otur, otur * * Otur, kayığı sallıyorsun. *
Sit down You're rockin' The boat
* Otur... * * kayığı * * sallıyorsun... *
"Senta-te vá", "Põe isso no chão vá"
Otur, koy onu yerine ( "Sit down", "Put that down" )
Ram Gupta Bandhu.
Sit Ram Bandhu Gupta.
Don't stand, sit down.
- Olur.
ÁREA PROTEGIDA BRANT
BRANT Doğal Sit Alanı
Um escritor, que fazia parte dos conselheiros de Tatcher, escreveu uma série, que expunha explicitamente as teorias da escolha pública.
Bayan Thatcher'a danışmanlık yapan yazarlardan biri Bir sit-com yazmaya başladı