Translate.vc / Português → Turco / Sone
Sone tradutor Turco
52 parallel translation
Oh, podia escrever um soneto
Bir sone yazabilirim
Isto tem que acabar em algum lugar.
Bu bir yerde sone ermeli.
" de Júlio II, um soneto.
"II. Julius Papalığı Altındaki Roma'ya Dair Bir Sone"
Senti-me atraído por ela, fiz amor com ela... até lhe escrevi um soneto.
Onu çekici bulmuş, onunla sevişmiştim. Hatta bir sone bile yazmıştım onun için. Kötü olmuştu ama.
- Estamos a chegar ao fim.
- Sone geliyoruz. Gördün mü?
Soneto?
Sone nedir.
E por um soneto ou uma odezinha... - Vós dais um bolinho... - Um bolinhozinho!
Bir sone ya da küçük bir odeye bir tart ya da küçük bir kurabiye
- A ponto de ficar doente.
İşte size iki sone Mösyö Benserade'dan içinde de kestane şekeri. - Hasta olacak kadar.
Asseguro que a ama, pois tenho aqui, escrito pelo punho dele, um soneto coxo, de sua autoria, dirigido a Beatrice.
Ben de Benedick'in Beatrice'i sevdiğine yemin edebilirim. Beatrice için yazılmış salt kendi beyninin ürünü bir sone.
Tenho um soneto para escrever.
- Yazmam gereken bir Sone var. - Sone mi?
Hoje, toda a dor, todo o trabalho, e toda a excitação, acabam finalmente.
Bugün onca acı, onca çalışma, onca heyecan nihayet sone erecek.
Estão a tentar convencer-me a acabar com a minha greve, mas não vai resultar.
Grevimi sone erdirmek için beni kandırmaya çalışıyorsunuz ama işe yaramayacak.
Um soneto!
Bir sone!
O soneto começa com uma brava luta contra a morte, invocando as forças do intelecto e drama para vencer o inimigo.
Sone, ölüme karşı gözü pek bir mücadeleyle başlıyor... düşmanı yenmek için aklın ve dramanın... gücünü kullanıyor.
Mas trata-se de vencer as barreiras aparentemente insuperáveis que separam a vida, a morte e a vida eterna.
Ama sone sonuçta yaşamı, ölümü ve sonsuz hayatı birbirinden ayıran... görünüşte aşılmaz engellerle baş etmek hakkında.
" Tem 19 anos, é tão jovem.
" Çok gençsin. Daha sone ile...
A reunião está terminada.
Şimdi, bu görüşme sone ermiştir.
O que se passa na Colômbia? Lá chegou a um ponto, que o fogo está alto, e mais ou menos as negociações pararam.
Ateşkesin otadan kalktığı ve tüm müzakerelerin sone erdiği, bir aşamaya girdiler.
O Dryden compôs um soneto.
Dryden bir sone yazdı.
Mas se é só uma vaga inclinação, um sonetozito mata-o.
Ama sadece basit bir özentiyse, tek bir sone aşkı öldürebilir.
- Lembras-te da linda máquina de neve... sobre a qual escreveste um poema há cinco minutos?
Hani beş dakika önce sone yazdığın kar küreyicileri var ya.
Um homem escreve um soneto, e está bom.
Bir adam bir sone yazar ve iyidir.
Eu uma vez escrevi um soneto sobre isso para um engate.
Eski bir flörtüme bu konuda bir sone bile yazmıştım.
Sim, e como foi?
Nasıldı şu sone?
Morre junto com eles?
Hayatları gibi dava da mı sone erecek?
Um soneto
Bir sone...
Desde que aconteça antes do nosso seguro acabar.
Sigortamız sone ermeden hallolsa iyi olur.
Sone yan?
Sone-yan.
Isso pode acontecer uma, em milhões de vezes, como aqueles macacos falantes...
Belki milyonda bir olabilir. - Maymunların sone yazması gibi.
Curiosamente, é muito parecido com o rifle que se acredita que o general Robert E. Lee rendeu-se a Ulysses S. Concessão no final da Guerra Civil.
İlginç olan şey, bu silahın, iç savaşı sone erdiren Ulysses S. Grant'i teslim olmaya zorlayan General Robert E. Lee'nin tüfeğine şaşırtıcı derecede benzer olmasıdır.
Recita aquele soneto.
Sone'den alıntı yap.
Nesse pacote estará um soneto que dará uma pista para o nosso ponto de encontro.
Paketin içinde randevu noktamızla ilgili ipucu barındıran bir sone olacak.
- Queres enviar-me um soneto? - Sim.
- Sone mi göndereceksin?
Sone que um amigo de Oman me escreveu.
Allah'tan, Umman'dan bir arkadaşım bir şey göndermiş.
Bem, antes que escrevas um soneto, podemos continuar, por favor?
Şimdi gidip bir "sone" yazmadan önce şu durumu çözebilir miyiz?
Consigo criar um soneto e tu podias falsificá-lo.
Mükemmel bir el yazısı örneği. Ben bir sone döktürürüm. Sen de kopyalarsın.
- Vamos então para o soneto.
Haydi sone işine girişelim.
Mas tenho uma coleção de máquinas de escrever, se quiseres compor um soneto. Muito bem.
Ama bir sone yazmak istersen eski tarz bir daktilo koleksiyonum var.
"Os martinis são a única invenção americana que é tão perfeita como o soneto."
"Martini, sone kadar mükemmel olan tek Amerikan icadıdır."
Não é nenhum poema, mas fê-la sorrir.
Bir sone değildi ama onu gülümsetti.
Acabou-se o passeio!
Gezi turu sone erdi.
Vais ler o soneto! Certo.
Ve sen de sone okuyorsun!
A única forma de tudo isto terminar é se desistires.
Bu işin sone ermesinin tek yolu yaptığın şeyden vazgeçmen.
É mais um soneto se comparado com os meus trabalhos anteriores.
Diğer çalışmalarımın yanında aslında bir sone gibi kalıyor.
Um que acaba no princípio e começa no fim.
Başlangıçta sone eren ve sonda başlayan gün.
- Sim. Soneto 65.
- Aynen öyle. 65.sone.
Só estávamos a praticar sonetos.
Sone çalışması yapıyorduk.
Podemos fazer... não sei, escrever sonetos, tocar instrumentos musicais, gastronomia local, talvez.
Ne bileyim, sone yazmayı enstrüman çalmayı, yöresel yemek yapmayı deneyebilirdiniz.
Peter, meu filho, vem cá.
Ama ne kadar mutlu olduğumuzun Edgecombe Villası'ndaki tatlı hayatımız sone erene ve tamamen farklı bir hayata başlayana kadar farkında değildik.
Quando me escreves um soneto?
Bana ne zaman bir sone yazacaksın Will?