Translate.vc / Português → Turco / Straight
Straight tradutor Turco
213 parallel translation
Se sair outro straight, corto-te a garganta.
İyice karmazsan gırtlağını keserim.
"Straight"!
Bendeki kent!
Um possível straight, um possível nada e um par de oitos.
Maça ası, karo ası ve iki sekizli.
Possível straight.
Muhtemel sıralı.
Nem straight nem flush.
Sıra yok, floş yok.
Um possível straight flush.
Muhtemel sıralı floş.
- "Straight".
- Beşli.
É o Sargento Straight.
Çavuş Straight efendim.
- Vá chamar o Sgt. Straight.
- Çavuş Straight'i getir.
- Ele chama-se Straight.
- Adı Straight.
O Sargento Straight foi com eles?
Çavuş Straight de gitti mi?
O Straight?
Straight mi?
Então, um dia, Straight e os amigos dele visitaram a quinta enquanto o meu pai e o Samuel estavam na cidade.
Bir gün, babamla Samuel kasabadayken, Straight ile arkadaşları geldi.
É a rapariga pelo Sgt. Straight.
Straight'e karşılık, kız.
But they left her straight up on her feet
* Ve bırakmış ayaklarının üstüne *
Um straight.
Sıralı.
Vá em frente e vire na primeira à sua esquerda.
Go straight, turn left and go straight
O "Mombassa straight" ganha de "full house".
Mombasa renk, full'u geçer.
O "Mombassa straight" eu entendi.
Tamam, elimde Mombasa rengi var şimdi bu Zembesi floşu.
- Vale mais que o meu straight.
- Benim sıralı floşumu geçer..
Um "straight" bate um trio?
Aynı karttan üçlü...
Stand up straight.
Düzgün sıra olun!
Como é que vais saber se ganhas ao meu "straight flush"?
Benim floşu yenebilecek misin bakalım?
Tens uma sequência, Homer.
Straight flush yapmışsın Homer.
Alguém normal. - Sim, até um judeu.
Straight birinin, hatta yahudinin.
Estava para "straight flush"!
Elimde floş royal var.
Possível "straight" por ali...
Bir seri ihtimali olabilir.
Se não tens o "straight", desiste.
- Seriye gidemiyorsan, pas geç.
Sequência. De ouros.
Karo... straight.
Johnny Chan tem um high straight de rainha.
Johnny Chan'in elinde ful kız var.
Consegue o maior straight e com calma leva-o a continuar.
Blöfünü görmek hemen hemen imkansız. Çok sabırlı bir oyuncu.
Fiz o straight mais alto.
Maça yedili, sekiz ve dokuzlu.
Um straight.
Kent.
- Straight flush.
Sıralı renk.
UMA HISTÓRIA SIMPLES
"STRAIGHT'İN HİKAYESİ"
Alvin Straight!
Alvin Straight!
- Straight?
Straight, geç kaldın!
Bom, mr. Straight, despe - Traga-me cá é o médico.
Tamam Bay Straight, bunu giyin.
Nem me passa pela cabeça fazer Alvin Straight mudar de ideias, mas sempre lhe vou dizendo que o acho um homem esperto...
Kafana koyduğun bir şeyle ilgili seninle konuşmamam gerektiğini biliyorum Alvin, ben de hep çok akıllı olduğun izlenimini uyandırdın.
- Lyle Straight.
Lyle Straight.
Do Iowa, procuro a casa do Lyle Straight.
Iowa'dan. Lyle Straight'in evine geldim.
Adormeceste a ver o Scared Straight?
Genç mahkumlarla ilgili o belgesel esnasında uyuyor muydun?
Pares, Valete e Rei suicidas são selvagens 5 de um mesmo naipe sempre bate o Straight Flush.
Kartlar tek, tek dağıtılır. Sıralı beş kart, floş royali her zaman yener.
Você descartou duas rainha para fazer um straight.
Floş yapmak için iki kızı da attın.
- Straight flush.
- Sıralı Floş!
Já fizeram The Gang That Couldn't Shoot Straight.
The Gang That Couldn't Shoot Straight diye bir film yaptılar.
O teu pai nunca teve um "inside straight", que não gostasse.
Baban hoşlanmadığı bir "eksik kent" le karşılaşmadı hiç.
- O que é um "inside straight"?
- "Eksik kent" ne demek?
Então Via Layetana é mesmo à sua frente.
Via Layetana is straight ahead
"Mombassa straight", certo?
Mombassa renk.
Alvin Straight.
Alvin Straight.