English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Português → Turco / Sultan

Sultan tradutor Turco

672 parallel translation
Aqui, ele é o "caid" do "caid".
Sultanların sultanıdır o.
"Caid?"
Sultan mı?
Quanto ao louco, nosso grande sultão Jaffar é misericordioso.
Şu deli adama gelince, büyük sultanımız Jaffar merhametli davrandı.
O mais louco dos loucos que já viveram no palácio do sultão.
Sultanın sarayında yaşamış tüm delilerin en delisiyim.
É o palácio do sultão, crianças ignorantes.
Bu saray kimin? Sultan'ın sarayı, cahil çocuk.
Não sabem que o sultão tem a maior coleção de brinquedos do mundo?
Sultan dünyanın en büyük oyuncak koleksiyonuna sahip, bilmiyor musunuz?
O sultão é um homem velho e velhos são como crianças.
Sultan yaşlı bir adam, ve yaşlı adamlar çocuk gibidir.
No dia seguinte, Jaffar, o usurpador, viaja em visita ao Sultão de Basra.
Ertesi gün, hile ile tahta geçen Jaffar, Basra sultanını ziyarete gelir
Vou até minha irmã, casada com o sultão de Samarkand.
Semerkant sultanı ile evli kız kardeşimin yanına gideceğim.
Grande sultão, fale a verdade.
Yüce sultanım, gerçeği söylüyorum.
Escute grande sultão. Eu sei a verdade!
Dinleyin yüce sultanım, gerçeği biliyorum.
Minha senhora e amiga.
Siz de ha? Güzelim, sultanım.
Morreu e partiu, senhora.
Öldü güzel sultanım
A pérola tem presenciado o nascimento de sultões, a estrela dos descendentes do irmão do profeta e está escrito que o que a possui é dono de Argel.
Fatima'nın incisi oniki sultan gördü. Peygamberin kız kardeşinin soyundan geldiklerine dair mühürleriydi. Ve ona sahip olanın Cezayir'e de sahip olduğu yazılmıştır.
Acerquem-vos e contemplem o rubi da coroa de um sultán.
Yaklaşın! Yaklaşın ey inananlar! Ve sultanın tacına yakışacak yakutu görün!
Na Turquia, a pedido do sultão... ela banhou-se nua.
Türkiye'de, sultanın isteği üzerine, çıplak banyo yapmıştı...
Em Nova Iorque, esgotámos a casa durante quatro semanas... com os dois anarquistas que mataram o sultão do Egipto.
New York'da, Mısır Sultanı'nı öldüren iki anarşist ile beraber kapalı gişe oynadık.
A princesa Parisa, filha do sultão de Chandra.
Prenses Parisa, Çandra Sultanının kızı.
Desejo que demonstre sua arte na festa de boas-vindas ao sultão.
Sultanı karşılama ziyafetinde hünerini göstermeni istiyorum.
Até à festa do sultão, então.
Sultanın ziyafetinde görüşürüz öyleyse.
- Nem os generais, no Cairo nem o sultão o desejam.
- Bunu ister misin? - Ne Kahire'deki generaller, ne de sultan bunu ister.
Cerca de 1648, o Sultão Murad IV trouxe-a de Bergama.
Yaklaşık 1648'de Sultan IV. Murat bunu Bergama'dan getirdi.
Rainha! Imperatriz! Sultana!
Kraliçem, imparatoriçem, sultanım!
Bom que posso fazer por si, senhora?
Pekala sizin için ne yapabilirim, sultanım?
Não, não te posso ajudar, senhora.
Hayır, korkarım size yardım edemem, sultanım.
Queria perguntar-te uma coisa, senhora.
Size bir şey sormak istiyorum, sultanım.
Onde está a senhora Aminah?
Aminah Sultan nerede?
Falo contigo mais tarde, senhora.
Seninle sonra görüşeceğim, sultanım.
Se tivéssemos filhos, senhora, mentiriam esplendidamente.
Bir gün çocuklarımız olursa sultanım, şahane yalan söylerler.
Você, um arquitecto para o Sultão da Turquia?
Osmanlı sultanının mimarı mı olacaksın?
Os ducados do Sultão são tão bons como os do Papa.
Sultanın altınlarının Papa'nın altınlarından ne farkı var?
Ele propõe-se pagar adiantado.
Sultan paramı iş bitmeden verecek.
E, tenho a certeza que será muito feliz em Constantinopla... contando que refreie a sua vontade de escrever sonetos sobre o Sultão.
Konstantinopolis'te çok mutlu olacağından da eminim. Sultanı taşlayan soneler yazmadıkça tabii.
Recordo-me que o Sultão lhe pagou adiantado... por aquela ponte que nunca construiu.
Sultan yapmadığın köprünün parasını önceden vermişti diye hatırlıyorum.
Todo o dinheiro do Sultão foi devolvido...
Sultanın parasını geri gönderdim.
O primeiro segredo que Theodora irá partilhar convosco é a dança da verdade ensinada a Theodora no palácio do Sultão da Arábia.
Theodora'nın sizinle paylaşacağı ilk sır Arap Sultanı'nın sarayında öğrendiği, gerçeğin dansı.
A nossa moeda é espanhola, mas o meu sobrinho é o Sultão de Marrocos.
Paramız İspanyol pesetası, ama yeğenim Fas Sultanı.
Sou um mero servidor do Sultão, o escolhido, o defensor dos fiéis.
Ben sadece sultanın hizmetkarıyım.
Diga-nos, bashaw, que poderá agradar ao Sultão?
Söyleyin Paşam, sultanı ne memnun eder?
Leões agradarão ao Sultão.
Sultanı aslanlar memnun eder.
Tenciono embaraçar Mulay Abd al-Aziz, Sultão de Marrocos.
Niyetim Abd al-Aziz, Fas Sultanı'nı zora sokmak.
Fez O Trono do Sultão
Fez Sultanın Sarayı
Diga-me por que não construiu o Sultão uma estrada para Fez?
Sultan Fez'e neden yol yaptırmıyor?
A facilidade dos outros não preocupa o Sultão.
Başkalarının rahatı sultanı ilgilendirmez.
O Sultão está desagradado?
Sultan memnun değil mi?
Sou Mulay Abd al-Aziz, Sultão de Marrocos.
Ben Mulay Abd al-Aziz, Fas Sultanı.
É muito difícil ser Sultão.
Sultan olmak o kadar zor ki.
É muito difícil ser Sultão.
Sultan olmak öyle zor ki.
O Sultão de Marrocos serve o Kaiser alemão.
Fas Sultanı Alman Kayserini tutuyor.
- Bem, sabe, o Sultão de Marrocos...
- Fas Sultanı'nın Fez'de...
Nem que fosse o Peter Rabbit, saia daí!
Sağır sultan da olsan, umurumda değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]