Translate.vc / Português → Turco / Surat
Surat tradutor Turco
9,783 parallel translation
- Já falaste com ele?
- Deri Surat'la konuştun mu?
Então, o moreno não conseguiu convencer o Dominic com uma conversa e uma mala cheia de dinheiro.
O uzun boylu karanlık surat para dolu çanta ve kısık ses tonuyla Dominic'i etkilemeyi başaramadı demek.
Eu não vi o meu agressor no ferry, mas reparei num carro branco com ícones nos faróis.
Feribotta bana saldıranı görmedim ama farında gülümseyen surat olan beyaz bir araç gördüm.
O Cara de Macaco da Secção 9?
- 9. Şubedeki şebek surat mı?
Talvez seja por isso que está tão maldisposto.
Belki o yüzden suratınız asık.
É uma cara sorridente.
Şuna bak. Gülen surat.
Sabes quão difícil é cair de cara no chão?
Suratının üstüne düşmek ne kadar zordur bilir misin?
- Pensei logo que eras tu ontem. Com uma máscara.
Dün gece seni görmüştüm zaten, maske vardı suratında.
É por causa dos cinco meses de felicidade para a qual já não vais conseguir voltar?
5 aylık mutluluktan sonra bir daha surat asamamaktan mı korktun yoksa?
Em vez de te babares por humanas bonitas e de ficares chateado com a tua família.
O zaman dedigin gibi davran. Güzel kizlara iyi davranmayi ve ailenin onayini alamadin diye surat yapmayi birak.
Tens brilhantes na cara e cheiras a bar de striptease.
Suratında sim var ve striptiz klubü gibi kokuyorsun.
- Não. É um veneno que para o coração e faz-nos ficar assim.
Kalbi durdurup suratını buna çeviren bir zehir.
Não o reconheci.
Suratından anlaşılmıyor hiç.
Meu Deus, o garoto está verde.
- Tanrım, oğlanın suratı yeşile dönmüş.
Que cara é essa?
Bu surat da ne böyle?
Se visse a Sophia, dava-lhe uma bofetada e dizia-lhe : "Miúda, fizeste asneira".
Sophia'nın yanına gidip, suratına bir tane geçirip, sıçtın batırdın demek istiyorum.
Chamas-lhes "idiotas sorridentes" e "tarados por abraços".
Sırıtık surat ve sarılma manyakları diyorsun onlara.
- Não me acertes na cara.
Suratıma sıkma yeter.
Tenho um encontro e não quero ficar inchado.
Akşama randevum var. Suratımın şişmesini istemiyorum.
O tipo riu-se de mim.
- Adam suratıma güldü.
- Posso bater-lhe na cara?
- Şu adamın suratına bir yumruk atabilir miyim?
E, por favor, nota que ela nem sequer olhou para mim.
Bu arada dikkatini çekerim ki, suratıma bile bakmadı.
Bem, o pêlo dela está mais espesso, tem um pequeno brilho no olhar, e tem uma cabeça de um gatinho prestes a sair-lhe do traseiro.
Tüyleri daha kalın, gözlerinde küçük bir ışıltı var, Ve poposunu her an dışarı çıkarmak üzere olan bir yavru kedi suratı takınmış.
Gostava de poder ver a cara dos teus irmãos quando descobrirem.
Keşke bunu öğrendiklerinde kardeşlerinin suratında oluşacak ifadeyi görebilsem.
- O que é que se passa com a tua cara?
- Sorun mu? - Suratın niye asık?
Só ficas aí à espera que te cague na cara.
Burada suratına sıçmamı bekliyorsun.
Se ligarem para o 112 em Nova Iorque : "Está um morcego em minha casa." Eles dizem : "Vamos já enviar um carro para lhe dar um tiro na cara."
New York City'de 911'i arayıp "Evimde yarasa var." derseniz "Bayım hemen bir araç gönderip suratınıza sıktıracağız." derler.
Como se disserem : "Tens algo na cara." "Não, não tenho."
Aynı şöyle bir şey. "Suratında bir şey var." "Hayır, yok."
Que tal eu dar-te um tiro na cara?
Suratına delik açsam onun yerine?
- A tua cara abre portas, miúda.
Suratını gösterdiğin an bütün kapıları açarsın bebeğim.
Na última vez que vimos a miúda, ela apontou-nos uma caçadeira.
Hey, bu kızla son karşılaştığımızda suratımıza pompalı tüfek tutuyordu.
Não amues.
Surat asma.
Aquele cheiro dá-te mesmo um estalo na cara, não dá, Alfred?
Bu koku gerçekten suratına tokat gibi geliyor değil mi Alfred?
Se atacar o Galavan com o que tem, ele vai rir-se de si.
Galavan'a bunlarla gidersen... -... suratına gülecektir sadece.
Estava no processo de pedir emprestado um veículo quando dois dois seus polícias idiotas me deram um tiro mesmo na cara com uma arma para imobilizar.
Ekibinizden iki tane geri zekâlı polis beni şok tabancasıyla suratımdan vurmadan önce araca el koymaktaydım. Şimdi de buradayım.
Façam todos uma cara triste.
Herkes üzgün surat yapsın.
Puseram-me um bigode à Hitler.
Suratıma Hitler bıyığı çizmişler ya.
Acerte-me na cara.
Suratıma geçir bir tane.
- Jake. Também não é necessário tocares na minha cara.
Suratıma dokunmana da gerek yoktu.
A minha mãe vai casar, arrepio, com o pai do Charles, emoticon de sanita.
Düğün yarın. Annem evleniyor, ürpermiş surat, Charles'ın babasıyla, tuvalet emojisi.
É aqui que me dás um sermão por ter desobedecido a uma ordem?
Emre itaatsizlik ettiğim için mi surat asıyorsun yani?
Sabem, senhoras, a sra. Bean e eu tinhamos combinado uma pequena partida onde eu iria mergulhar a sua cara gorda em óleo de fritar frio para assustar todas vocês, cadelas.
Biliyor musunuz hanımlar, Bayan Bean ve ben siz kaltakları korkutmak için küçük bir şaka ayarlamıştık. Onun şişko suratını soğuk kızartma yağına daldıracaktım.
Se querias ter este sitio limpo, talvez não deverias ter queimado a cara da empregada.
Eğer temiz olmasını istiyorsan belki de temizlikçinin suratını yakmamalıydın.
Não quero que continues a fazer isso, por favor. " Cara triste e a chorar.
"Artık bunu yapmanı istemiyorum, lütfen." Üzgün ağlayan surat.
- Veio ter comigo e mentiu-me na cara.
Gelip suratıma yalan söyledi.
E duvido que fales muito depois de levares um tiro na cara.
- Ayrıca, suratına ateş ettikten... -... sonra çok konuşabileceğini sanmam.
Apeteceu-me dar uma bofetada na cara de convencida de uma, mas tenho a certeza que era um robô.
Bir tanesinin o ukala suratına geçirmek istedim ama kız robottu sanırım.
E eu conheço um lugar que precisa de um sorriso.
Evet. Bu gülen suratın yakışacağı bir yer biliyorum
- A tua cara.
- Suratın dedi.
Tens aí uma coisa.
Suratında bir şeyler var.
Porque ambos sabemos que não podes tentar derrubar o Governo americano e depois fugires quando cai tudo em cima de ti.
Çünkü ikimiz de biliyoruz ki... Amerikan Hükümetini devirme teşebbüsünün senin suratına patlamasını istemeyiz.