English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Português → Turco / Tê

tradutor Turco

15,117 parallel translation
Devíamos tê-lo detido a noite passada.
Geçen gece tutuklamalıydık.
Sim. Mais quantos para tê-lo?
- Elime gelmesi için kaç dakika daha bekleyeceğim?
Quem mais deveria tê-lo feito?
Başka kim yapacaktı?
O que ela precisa agora é de tê-lo ao seu lado, a ouvir a sua voz, nenhuma outra.
Şu an Ana'nın ihtiyacı olan tek şey onun yanında olman ve onunla konuşman.
Eu devia tê-lo deixado em casa, mas confiei que sabia comportar-se...
Gelmenize izin vermemeliydim ama düzgün davranacağınızı düşünmüştüm.
Quando pensas tê-los?
Onlar ne zaman ulaşır sence?
Penso que quem fez as transcrições deve tê-las adaptado, preenchendo os espaços em branco.
Bence yazının kopyalarını hazırlayan her kimse eğer onları uyarlamış olmalı. Gerisini sen tahmin et.
Deve tê-lo deixado na esquina da mesa.
Bardağı masanın köşesine falan bıraktı herhâlde.
De acordo com as suas regras deveria ter-me deixado ser sugado pela fenda e tê-la fechado, ponto final.
Senin kurallarına göre o yarığa çekilmeme izin verip yarığı kapatmanız gerekiyordu, nokta.
Vou tê-lo a cantar como a Adele daqui a uma hora.
Bir saat içinde Yılmaz Morgül gibi şarkı söyletirim ona.
A minha mãe tê-los-ia vendido no mercado.
Annem pazarda hepsini satardı.
Deve tê-la amado muito.
Belli ki karısını çok seviyormuş.
Também podes esvaziar a embalagem e tê-la ali vazia para depois pensares :
Veya sütü boşalt boş kutusu kalsın, o zaman dersin ki...
Devia tê-la memorizado?
Aklımda mı tutacaktım?
- O teu colega. Não devíamos tê-lo trazido.
Onu yanımızda getirmeyelim demiştim o kadar.
- E vais tê-lo.
- Alacaksın.
Devia tê-los morto a todos quando pude.
Şansım varken hepsini öldürmeliydim.
- Devia ter estado contigo. - Devias tê-lo protegido.
Ona bir şey olmasına asla izin vermezdin.
Ela deve tê-la tirado do caixote dos guarda-chuvas.
Şemsiye kutusundan almıştır.
- Podias tê-la matado.
- Onu öldürebilirdin. - Hayır, öldüremezdim.
Devias tê-la baleado, para a ouvirem morrer.
Bu kadının kafasına sıkacaktın ki öldüğünü duysunlar.
Eu devia tê-los matado.
Onları öldürmem gerekirdi.
Devia tê-los matado.
Onları öldürmem gerekirdi.
Coloquei-o ko e podia tê-lo matado.
Onu yere devirdim ama öldürebilirdim de.
Podiam tê-las comprado por uns cêntimos.
Tüm bu ıvır zıvırı beş sente de alabilirdiniz.
Não devia tê-lo feito.
O yumruğu atmamalıydım.
Podias tê-lo dito no email.
Bunları e-mailinde de söyleyebilirdin.
- É um prazer tê-lo aqui.
- Seni ağırlamak büyük bir zevk. - Beni ağırladığınız için teşekkürler.
E vais tê-la. Vou ter de falar com o Eastern.
Bu işe Doğu Bölgesi de dâhil olmak isteyecek.
Na verdade, pode tê-lo feito.
Aslında vermiş olabilir.
Sabes quanto tempo vamos tê-lo aqui?
Onu burada ne kadar tutacaklarını biliyor musun?
Estás a dizer que preferias tê-lo a cobrir-te em vez de mim?
Benim yerime o adamın seni korumasını yeğlediğini mi söylüyorsun?
Seja o que for, quem me dera tê-lo.
Her neyse, keşke bende de olsa.
Tê-lo-ia feito, se soubesse?
Bunu söyleseydim yine de yapar mıydın?
O feitiço de localização deve tê-lo atraído.
Yer bulma büyüsü onu buraya çekmiş olmalı.
Então o suspeito pode tê-los seguido pelos posts, viu-os mais perto e pessoal, e depois seguiram-no naquela noite.
Şüpheli onları iletileri yoluyla izlemiş olabilir, daha yakından gördü ve sonra da peşlerine takıldı.
Desculpem tê-los feito esperar.
Beklettiğim için üzgünüm.
Eu deveria tê-lo escutado.
Seni dinlemem gerekirdi.
Eu deveria tê-lo escutado.
Seni dinlemem gerekirdi. Seni dinlemem gerekirdi.
O dia em que o encontrei poderia tê-lo matado mas não teria sido justiça.
Onu bulduğum gün öldürecektim fakat bu adaletli olmayacaktı.
- A arma no tornozelo dele. Eu devia tê-la ouvido.
Bileğindeki silahı duymalıydım.
Devia tê-la sentido.
Hissetmeliydim.
- Já deviam tê-lo feito.
- Çoktan göndermeliydiniz.
Mas se ele me fizesse o que o Frank lhe fez, tê-lo-ia deixado há muito tempo.
Ama Frank'in sana yaptığını bana yapmış olsaydı çok daha önce gitmiş olurdu.
Podia tê-los impedido.
Onlara engel olabilirdim.
Não, já estavam assim. Devia tê-los arranjado, mas gastei o dinheiro nas apostas.
Hayır, benim tamir ettirmem gerekiyordu ama ben o parayı köpek yarışına yatırdım!
Ele podia tê-la morto... Se o não matasse primeiro.
Önce sen onu öldürmeseydin o seni öldürecekmiş.
Foi uma sorte para nós eu tê-lo trazido para casa.
Seni bulup eve geri getirebilmem hepimiz için büyük şans oldu.
- Eu devia tê-lo feito.
- Bir şey mi dedin?
O pai tê-lo-ia feito sem hesitações.
- Babam hiçbir soru sormadan kabul ederdi.
Podias tê-la vendido.
Ama satmadım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]