Translate.vc / Português → Turco / Vila
Vila tradutor Turco
3,072 parallel translation
O membro do Tongmenghui para a minha vila.
Tongmenghui'i kasabamdan hatırlıyorum.
E não recusava o conforto de uma Vila bem recomendada até que eu faça outros planos.
Ve villada ağırlanmaya da hayır demem hani. Yani diğer işlerimi halledene kadar.
Quando era miúda... a minha vila foi destruída por um conglomerado americano.
Küçükken köyüm bir Amerikan şirketi tarafından yerle bir edildi.
A economia americana irá colapsar e será a minha pequena vila que o terá feito.
Amerikan ekonomisi çökecek ve onu çökerten de benim küçük köyüm olacak.
Sim, tinhas-me falado sobre a tua vila.
Evet, köyünden bahsetmiştin.
Tenho a vila no meu monitor.
Köyü ekrana aldım.
E... à... nossa vila em Côte d'Azur, o sol a pôr-se para lá do Mediterrâneo.
Ve... Akdeniz'de doğan güneş altındaki Côte d'Azur'daki villamıza.
Desculpe-me, pregador de vila do Centro-Oeste, há alguma lei contra a dança?
Ah kusura bakma, Midwest'li küçük kasaba vaizi. Dans etmeye yasak mı var?
Deixa-me apresentar-te o novo médico da vila, Faruk Bey.
Beldemizin yeni doktoru, Faruk Bey. - Merhaba.
Antes de mais, vamos dar-lhe as boas-vindas à nossa vila com isto.
Öncelikle şununla bir beldemize hoş geldiniz demiş olalım.
No centro comercial, a Lisa chamava-o de... vila.
Miras bölgesi. Lisa oraya ne derdi, kasabaya.
Ela ia para a vila, quando deixou o Stephen.
Stephen'ı bıraktığında kasabaya olan yoluna devam ediyordu değil mi?
Havia algum homem atraente, casado na vila... que tivesse chamado a atenção do lado negro dela?
Kasabada, onu karanlık tarafa çekecek kadar yakışıklı ve evli erkekler var mıydı?
Para uma metrópole crescente, este lugar é como uma vila uzbeque.
Filizlenen Metropolis için bu yer Uzbek villası gibi bir şey.
"Plásticas", Minard, o grupo da igreja está a construir uma escola numa vila remota à beira-rio.
Plastik, Minard. Kilise grubu nehrin aşağısında uzak bir köyde bir okul yapıyorlar.
Porque durante todos os anos que aqui estive nunca vi nada que derrubasse a vila mais rápido do que doenças aquáticas.
Bunca yıl buraya gelip bir sürü şey gördüm. Koca bir köyü bu kadar hızlı harap eden su kaynaklı hastalıklardan başka hiçbir şey görmedim.
Porque tens de ir à vila buscar a farinha de ossos e voltar a tempo de alimentar as vacas antes de escurecer.
Çünkü kemik unu almaya şehre gidecektin. Hava kararmadan önce inekleri beslemek için zamanında dön.
- Qual é a vila? - É Walakan.
- Albay Marks oraya gitmişti.
Se não morrer aqui, vai morrer quando chegar à vila, e o que vais ter, vai ser a nossa vergonha e a do Will.
Kız burada ölmese bile köyüne dönünce kesin ölecek ve tek başardığın şey, Will'i ve rezil etmek olacak. Bizi mi?
Pelo menos não fostes às rameiras a Vila da Toupeira.
En azından Mole'un kasabasına fahişe bulmaya gitmemişsin.
E este aqui... envenenou uma vila inteira de inocentes só para eliminar um inimigo.
Bu ise bir kişiyi öldürmek için masum bir kötü yok etti.
Queres vir experimentar, Bob Vila?
Sonuna kadar gelir elinden kaçmasına mı izin vereceksin Bob Vila?
Um amigo meu da vila... Chamado Bartolomeus Huidekoper.
Benim köyden bir arkadaşıma Bartolomeus Huidekoper derlerdi.
Os homens do Tahir destruíram a minha vila.
Çünkü köyümü yok edenler, Tahir'in adamlarıydı.
A Bielorrússia está a usar esta falsa vila como depósito de armas e veículos destinados às nações hostis.
Anlaşılan Beyaz Rusya Bu sahte köyü, Düşman ülkelere gönderilecek Silah ve araçlar için bir bekleme
Venha lá. Vamos voltar para a vila.
Tamam, hadi kasabaya dönelim.
Sim, para a vila.
Evet, kasabaya.
Sim. Antes de a conhecermos morou numa mansão numa vila.
Onu tanımadan önce çıkmaz bir sokakta büyük bir ev tutmuştu.
Esta é a pequena vila de Chilham em Kent. E graças a um planeamento cuidadoso, todas as casas ainda estão adoraveis
Kent'te ki Chilham köyündeyiz,... dikkatli planlamacılar sayesinde her şey çok güzel.
Se fossem as coisas á minha maneira só um carro era permitido numa vila como esta.
Eğer ben olsaydım, tek araca izin verilen bu güzel köyde.
Costumava ser uma vila piscatória, mas a maioria das pessoas mudou-se e isto é o que resta.
Küçük bir balıkçı kasabasıydı,... ama insanların çoğu buradan gitti ve son hali işte bu.
A vila de Bensenville assegurou-lhes que os produtos químicos detectados estavam em concentrações seguras segundo a ANVISA.
Bensenville köyüne, EPA tarafından tespit edilen kimyasalların kabul edilebilir sınırlarda olduğu.. konusunda teminat verildi.
Desde às 9h desta manhã, a vila de Bensenville ficou sem stock de água engarrafada.
Bensenville Köyü'nde bu sabah 9'da..... şişelenmiş sular tamamen satıIdı.
Estou a viver numa maldita vila mexicana.
Juarez'de yaşıyorum sanki.
Um índio leva a mulher para a vila, e não sai de lá com vida.
Kızılderili, kadını kasabaya getirir. Kızılderili kasabadan sağ çıkamaz.
Mas não os vou impedir de te esfolarem vivo, se levares essa mulher branca até à vila.
Lakin beyaz kadını kasabaya getirmen onları derini yüzmekten alıkoyabileceğim anlamına gelmiyor.
Vamos matar-te a ti e à tua vila de merda, maldição!
Sizi geberteceğiz. Kasabanızı da mahvedeceğiz!
A vila fica longe?
Kasaba uzak mı?
Existe um barbeiro na vila?
Kasabada berber var mı?
Há uma vila aqui perto com um médico.
Buraya yakin bir koyde doktor varmis. Bay Belson u oraya goturebiliriz.
Não houve nenhum boato sobre esta rapariga ter passado pela minha vila.
Benim köyümden öyle bir kız geçtiğine dair bir söylenti yok.
Um padre foi até à vila do Felson.
Felson'ın köyüne gelen bir rahip vardı.
Havia uma rapariga na minha vila que era suspeita de ser bruxa.
Köyümde bir kızın cadı olduğundan şüpheleniliyordu.
Talvez tenha seguido esta estrada até à vila.
Belki de köye çıkan yoldan gitmiştir.
Eu venho de uma pequenina vila em Itália, Abruzzi.
İtalya'nın küçük bir köyünden geliyorum. Abruzzi.
Sim, sim, estão todos tocados, mas a minha pequena vila era linda.
Evet, evet, hepiniz poflayın ama küçük köyüm çok güzeldi.
- Eu matei centenas de Cimérios. Sim, uma vila inteira.
- YUZLERCE KIMMERYALI OLDURDUM BEN.
Estive na vila.
Şehre gittim.
O que achou da nossa vila?
Efendim, nasıl buldunuz beldemizi?
Esta é a vila.
İşte, kasaba burası.
Explosão na vila perto daqui.
- Kurtarma aracı istiyorlar.