Translate.vc / Português → Turco / Visto
Visto tradutor Turco
24,686 parallel translation
Pessoas andam a relatar animais que nunca tinham visto antes, coisas a vagar pelos seus jardins que desaparecem.
İnsanlar daha önce görmedikleri hayvanları rapor ediyorlar. Evlerinin önünde dolaşıp bir anda kaybolan şeyleri.
Tinha-o visto por aí.
Onu görüyordum.
Deviam ter visto a Jody a acabar com aquele vampiro.
Jody'nin o vampiri halletmesini görmeliydin.
Queríamos era saber se têm visto algo fora do normal, rostos ou veículos desconhecidos.
Normalin dışında bir şey dikkatinizi çekti mi bilmek istiyoruz. Yabancı yüzler ya da araçlar.
Os Davenport podem não ter visto o Keith, mas podemos fazer circular um retrato.
Davenportlar, Keith'i etrafta görmemiş olabilir ama bu, robot resmi etrafa yaymayacağımız anlamına gelmiyor.
Devias ter visto a cara dos Davenport quando lhes contámos.
Haberi aldıklarında Davenportların yüzünü görmeliydin.
Olha, se não o tivesse visto, não acreditava nisto.
Dinleyin, eğer cesedi gözlerimle görmesem,... buna inanamazdım.
Uma delas, um jovem que tinha, acho, não mais do que 16 anos, pois já o tinha visto antes, tinha sido transformado num homem velho, enrugado, em algumas horas.
"İçlerinden birisi, genç bir adam, sanırım, " 16 yaşından büyük değildi çünkü onu daha önce görmüştüm, " birkaç saat içerisinde kırışıklıklar içerisinde...
Só estou a dizer que um simples patologista podia não ter visto traços de fezes no intestino dela, as quais continham vestígios de cicuta.
Çok az patolog bağırsağındaki eser miktardaki dışkıyı görebilir ki bu eser miktarda su baldıranı izine rastladım.
E isso não era visto com bons olhos?
- Bu hoş karşılanmıyor mu?
Até ela ter visto aquela publicidade ao fórum do farol.
Beacon Forum'daki o reklamı görünceye kadar o...
Pode ter visto o agente a introduzir o código, e depois ter voltado a qualquer altura.
Ajan şifreyi girerken görmüş olabilir, sonra istediği zaman oraya gitmiştir.
Tens visto o Drake?
Pardon? - Son zamanlarda Drake'i gördün mü?
Apesar de ter visto o Ed a fazer 100 flexões tenha sido engraçado, posso garantir-lhe que fizemos os nossos próprios testes.
Ed'in 100 tane şınav çektiğini izlemek muhteşemdi, Sizi temin ederim kendi testlerimizi yaptık.
Acho que a Kayla não podia ter visto o que viu.
Kayla'nın gördüğü şeyleri görebilmiş olduğunu sanmıyorum.
Tu... Tudo o que tens que fazer é ser visto.
Tek yapman gereken etrafta görünmek.
Nunca a tinha visto tão zangada.
Hiç böyle olduğunu görmemiştim.
Sou visto como um monstro.
Canavar olduğumu düşünüyorlar.
Senhora, é possível que tenha visto algo, mas não tenha percebido a importância.
Görüp de önemli olduğunu fark etmediğiniz bir şey olabilir.
Já o tinha visto antes?
Daha önce görmüş müydünüz?
Nunca te tinha visto assim assustado antes, meu filho da puta.
Bu kadar ödün koptuğunu daha önce hiç görmemiştim seni orospu çocuğu.
Já tinha visto alguns deles em anúncios. Anúncios de televisão.
Bazılarını reklamlarda görmüştüm, televizyon reklamlarında.
Tenho um visto para jornalismo, mas posso estar aqui.
Gazeteci vizem var, o yüzden herhangi bir sorun olmaz.
VISTO DE TURISTA.
TURİST VİZESİ.
NÃO NECESSITA DE VISTO ESTA TURÍSTICO, TRABALHO NÃO.
VİZE alınmasına GEREK YOK. TURİSTİK, ÇALIŞMA AMAÇLI DEĞİL.
Mal que não pode ser visto. Porque sei que aonde quer que vamos... O demónio segue-nos.
Kötülük görülemez çünkü nereye gidersek gidelim şeytan bizi takip eder.
Talvez as pessoas que o encontraram tenham visto o agressor a fugir.
Ama onu bulan insanlarla konuşabiliriz. Belki suçluyu olay yerinden kaçarken görmüşlerdir.
Visto que ambos juraram que são apenas lojistas, acho que não faz mal que conversemos.
İkiniz de basit dükkân sahipleri olduğunuza yemin ettiğinize göre küçük bir sohbette zarar görmüyorum.
Foi visto à noite por uma janela suja, enquanto espumava da boca e fingia uma convulsão.
Gece kirli bir pencereden ağzından köpük çıkarken ve nöbet geçiriyormuş gibi yaparken görüldü.
Já o tinha visto? Não.
Onu daha önce görmüş müydünüz?
Seria um dia nunca visto.
Gerçekten de soğuk bir gün olacak.
Ele terá visto as pupilas dilatadas de Mr. Arrieta.
Bay Arrieta'nın büyümüş göz bebeklerini görecekti.
Depois de teres visto o vídeo, olhaste para mim tão envergonhado!
- Filmi izledikten sonra yüzüme öyle utanmış bir şekilde baktın ki!
Bem, visto que perguntas, sim.
Madem sordun söyleyeyim, evet.
Patrick, o Morrison não é visto há mais de 50 anos o que te faz pensar que ele voltaria?
Patrick, Morrison ortalıkta görülmeyeli 50 yıldan fazla oldu. Sana, onun geri döndüğünü düşündüren ne?
Nos anos 60, ele estava no cenário musical até de repente evaporar e desaparecer sem nunca mais ser visto.
60'larda müzik piyasasının içindeymiş ta ki bir daha ortaya çıkmadan, kaybolana kadar.
Nunca te tinha visto.
Seni hiç görmedim.
Bem visto.
Tatlı.
Devia ter-nos visto depois do Bom Dinossauro.
The Good Dinosaur'dan sonra görecektin bizi sen.
Nunca o tinha visto aqui.
Seni buralarda daha önce görmemiştim.
É bom ser visto pela primeira vez.
İlk defa görülmek güzel bir şey.
Visto que tem ataques de stress, temo que a auto-mutilação seja algo pelo qual não estejamos equipados.
Otizm spektrum bozukluğu da göz önüne alınırsa, korkarım ki kendine zarar vermesi hazırlıklı olduğumuz bir şey değildi.
Faz sentido, visto o que sabemos sobre o estilo deles.
Dillerinden anladıklarımıza göre dedikleri mantıklı.
E teriam visto se tinha uma escuta.
Kesinlikle üzerinde kablo olup olmadığına bakarlardı.
Talvez tenha visto uma oportunidade.
Belki bir fırsatını yakaladığını düşündü.
Tem visto muito o Steve ultimamente.
Bugünlerde Steve'le çok görüşüyorsun değil mi?
Se eu estiver um pouco chata, é porque não tenho nadado e agora visto o 36.
Eğer biraz asabi gibiysem. havuzda tur atamadığım ve şişip sıfır bedene çıkamadığım içindir.
- E muito apropriado também, porque os meus últimos seis anos foram uma espécie de "The Shinning", que é um filme que se tivesses visto, saberias que o Jack Nicholson passa o filme todo a torturar um rapazinho chamado Danny.
Ayrıca çok uygun çünkü son altı yılım "Cinnet" filmi gibi geçti mübarek. Jack Nicholson filmin tamamında Danny adında küçük bir çocuğa eziyet ediyor çünkü.
É possível que tenhas visto o Assassino do Caos e não saibas.
Belki de kim olduğunu bilmeden Kaos Katili'ni görmüşsündür.
É fácil ser visto ou ouvido pelos vizinhos.
Komşuların görüp duyması daha kolay.
Está neste país com visto de turista, mas não é isso que faz.
Evet, bu ülkeye turist vizesiyle girdin.