English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Português → Turco / Wimbledon

Wimbledon tradutor Turco

116 parallel translation
Pela quantidade de aulas que toma, está pronta para Wimbledon.
Aldığın derslerin sayısına bakılırsa, Wimbledon'a hazır olmalısın.
Já esteve em Wimbledon?
Wimbledon'a gider misin?
Tinha quatro Rolls-Royces e um monte de jóias, mas apenas desejava jogar em Wimbledon.
Dört Rolls - Royce'u ve bir gemiyi batıracak mücevheri vardı ama tek istediği Wimbledon'da oynamaktı.
- Pense em Wimbledon, está bem?
- Şimdi, Wimbledon'dayız.
Um bilhete para o Campeonato Britânico de Ténis em Wimbledon assinado e confirmado.
Wimbledon şehrindeki İngiliz Tenis Şampiyonası'na giriş formu imzalı, tasdikli.
Estava a mostrar à sua esposa uma entrada para Wimbledon, quando se virou e a viu desaparecer para dentro de um manjar-branco.
Wimbledon giriş formunu eşinize gösterirken bir baktınız eşiniz pelte içinde kayboluyor.
Não, Wimbledon.
Hayır, Wimbledon.
A que desporto está Wimbledon normalmente associado?
Wimbledon en çok hangi sporla tanınır?
Wimbledon está normalmente associado ao ténis.
Wimbledon en çok tenisle tanınır.
Encomendam 48 milhões de kilts a uma loja de roupa escocesa, transformam a população da Inglaterra em escoceses, bem conhecidos como a pior nação a jogar ténis da Terra, deixando Inglaterra vazia durante a quinzena de Wimbledon.
İskoç erkek giyim mağazasına 48 milyon kilt sipariş veriyorlar İngiltere nüfusunu dünyada en kötü tenis oynayan ulusu İskoçlara çevirerek Wimbledon turnuvası sırasında İngiltere'yi boşaltıyorlar.
Vazia durante a quinzena de Wimbledon...
Wimbledon turnuvası sırasında boş...
Eles querem ganhar Wimbledon.
Niyetleri Wimbledon'u kazanmak.
ELES QUEREM GANHAR WIMBLEDON
NİYETLERİ WIMBLEDON'U KAZANMAK
Eles querem ganhar Wimbledon!
Niyetleri Wimbledon'u kazanmak!
Aqui em Wimbledon, temos a semana de ténis mais extraordinária.
Wimbledon'da olağanüstü bir tenis haftasıydı.
Assim, neste dia final, parece não haver mais jogadores para desafiar os manjares-brancos e isto pode ser a sua desgraça, Dan, já que as regras de Wimbledon dizem claramente que deve haver, pelo menos, um ser humano envolvido na final.
Ve böylece final günü peltelere meydan okuyacak hiç oyuncu kalmadı. Bu ise onların sonu olabilir Dan çünkü Wimbledon kuralları açıkça diyor ki finalde en az bir insan bulunmalı.
Assim, temos Podgorny contra manjar-branco, neste primeiro Wimbledon Intergaláctico.
Podgorny pelteye karşı galaksilerarası ilk Wimbledon'da.
Angus Podgorny tornou-se o primeiro escocês a vencer em Wimbledon quinze anos mais tarde.
Angus Podgorny, Wimbledon'u kazanan ilk İskoç oldu on beş yıl sonra.
- Sim, fui a sua casa, em Wimbledon.
- Evet. Wimbledon'daki evine gittim.
Lady Millicent disse-nos. Ele mora em Wimbledon.
- Leydi Millicent söyledi ya.
Mas Wimbledon é uma zona muito grande.
Wimbledon'da yaşıyor. Wimbledon, kocaman bir yer.
Tinha uma tia que vivia em Wimbledon.
Wimbledon'da yaşayan bir teyzem vardı.
Se não tivesse fugido e pedido ao Japp para o tirar da prisão, teria de se apresentar diante do Juiz, hoje de manhã.
Kaçmayı başarıp Japp'e seni çıkarması için haber vermeseydim bu sabah Wimbledon yargıcıyla yüzleşecektin.
O Lavington aceitou encontrar-se connosco em sua casa, em Wimbledon, mas aquele velhaco nem sequer apareceu.
Lavington, bizimle Wimbledon'daki evinde buluşacaktı ama sahtekar ortalıklarda görünmedi.
Gostava de o ter visto em Wimbledon.
- Perry'yi geçen sene Wimbledon'da izlemiş olmak isterdim.
- Vocês não vão a Wimbledon?
- Wimbledon'a gidecek olan var mı?
Agora lá vou eu para Wimbledon!
Ben Wimbledon`a gidiyorum!
O seu parceiro de duplos, porém, entra e ganha em Wimbledon.
Ama çiftlerdeki partnerin tenise devam ediyor ve Wimbledon'u kazanıyor.
- Ganha em Wimbledon?
- Kazanıyor mu?
- Vladivostok, e desagua em.
- Vladivostok'da ve şeyde bitiyor... - Wimbledon.
Por exemplo, a derrota do Liverpool em Wimbledon esta tarde e uma vitória do Arsenal contra o Derby...
"Bu öğlen Liverpool için Wimbledon'da bir yenilgi " ve Derby karşısında Arsenal'in kazanması... "
... quando defrontarem o Wimbledon.
"Wimblodon'da karşılaştıklarında."
Parece-me que não vamos chegar a Winbledon antes do meio-dia.
Korkarım öğleden sonraya kadar Wimbledon'a varamayacağız.
E da vez que entrei em Wimbledon. And that time I snuck into Wimbledon.
Ve sonra gizlice Wimbledon'a * girdiğim zaman...
Ou talvez tenha sido com aquele rapaz que venceu duas vezes Wimbledon.
Ya da belki de şu Wimbledon'ı... ikinci kez kazanan çocukla.
O Rapa Cabeças deu-nos o franchise dos Postiços de Wimbledon.
Kafadericisi bize Wimbledon Peruklarının dağıtımını verdi.
Vamos ligar para os Postiços de Wimbledon.
Sanırım Wimbledon Perukçuluk'la görüşmeliyiz.
O chefe da Wimbledon.
Wimbledon'dan büyük patron...
POSTlÇOS DE WIMBLEDON Franchise de Ulster
WlMBLEDON PERUKÇULUK Ulster Pazarlama
A nossa empresa enfrenta uma decisão difícil :
Wimbledon Perukçuluk olarak zor bir karar aşamasındayız :
- Wimbledon.
- Wimbledon'dan.
Veneza ou Wimbledon?
Venedik mi, Wimbledon mı?
Wimbledon.
Wimbledon.
A réplica exacta dos usados em Wimbledon em 1993... por Sua Alteza Real, a Duquesa de Kent.
Majesteleri Kent Düşesi tarafından 1993yılında Wlmbledon'da... takılan küpelerln tam benzerleri.
As irmãs Williams voltam a vencer em Wimbledon.
- Dean nasıldı? Bayanlar ve Baylar. Williams kardeşler bir kez daha Wimbledon'da.
O Peter foi seleccionado para jogar em Wimbledon.
Evet, Peter Wimbledon'a seçildi.
Já nos arranjaste convites para Wimbledon?
Wimbledon biletlerini ayarladın mı?
Nunca ganhei um jogo em Wimbledon com a família a assistir.
Ailem izlerken, Wimbledon'da maç aldığım hiç olmadı.
- Vou andando para Wimbledon, então.
- Pekala, Wimbledon'a gidiyorum o zaman.
E é por isso que aqui estou, para vencer o Wimbledon.
Bu nedenle buradayım. Wimbledon'ı kazanmak için.
- Wimbledon.
- Evet.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]