Translate.vc / Português → Turco / Às
Às tradutor Turco
92,480 parallel translation
Bem, às vezes, roupa é a única coisa que temos.
Şey... Bazen elimizde kıyafetten başka bir şey kalmıyor.
Às vezes, partilhava-as, outras vezes, eram só para mim.
Bazen onları paylaşırdım, bazen de sadece kendime saklardım.
Eu não quero fazer parte de uma caça às bruxas da Internet.
İnternet'teki cadı avının bir parçası olmak istemem.
Sabes o que fazemos às cobras, aqui no Texas?
Teksas'ta yılanlara ne yaptığımızı biliyorum.
Trabalho melhor das dez às duas, pode encaminhar-me para o meu posto de trabalho?
Saat 10'la 14 arası en verimli zamanım. Çalışma yerimi gösterir misin?
O meu dia inteiro é dedicado às playlists.
Bütün günümü şarkı listesi hazırlamaya adadım.
Gosto de ser sempre o primeiro a chegar às festas.
Evet. Her zaman partiye ilk gelen olmayı severim.
Nada de cortes às ondas.
O eğri büğrülerden değiller.
Só reabrimos às cinco.
Beşe kadar kapalıyız.
- Às vezes. Tenho de ir.
- Neyse gitmem gerek.
- Talvez. Sabes que ser-se humano é falhar às vezes.
Belki öyle ama insan olmanın bazen hata yapmak olduğunu söylerdin.
A fazer batota às cartas.
Kart oyununda hile yapıyordur.
Costumava ir às prostitutas.
Eskiden orospulara giderdim.
Obviamente, temos problemas de sobrelotação. Temos poucos fundos e, às vezes, a máquina avaria.
Aşırı kalabalıktan sorun yaşadığımız belli kaynaklarımız yetersiz, bazen de makineler bozuluyor.
Às vezes acontece.
Bazen böyle olur.
Disseste-me que irritaste o teu marido mafioso, desapareceste a meio da noite e não respondeste às mensagens.
Mafya kocanı sinirlendirdiğini söyledin sonra gecenin bir körü ortadan kayboldun mesajlarıma da cevap vermedin! Senin için endişelendim! Endişelendin demek.
Às vezes, estamos todos sem verdade.
Hepimiz bazen hakikatten saparız.
Estou sempre a tentar dizer às pessoas, mas às vezes não acho que acreditem em mim.
Bunu insanlara hep söylemeye çalışıyorum ama bazen bana inanmıyorlar galiba.
Às vezes, ele dorme com ele.
Bazen onunla uyurdu.
Associou o telemóvel ao meu computador e tenho acesso às mensagens todas dela.
Telefonunu yanlışlıkla bilgisayarımla eşleştirmiş. Mesajlarını görebiliyorum.
Só estava a dizer que sei que não queres ir comigo às compras para o jantar e, por isso, vou sozinha.
Dediğim şey sadece ben... Yemek için alışveriş yapmaya giderken benimle gelmek istemediğini biliyorum. Onun için yalnız giderim.
Não me agrada nada essa ida às compras que propões, mas sem dúvida que aguento e, por isso, vou ajudar-te.
Önerdiğin bu alışveriş gezintisi hoşuma gitmedi. Ama bunu kesinlikle kaldırabilirim. Sana yardım edeceğim.
Que tipo de homem seria, se te deixasse ir às compras sozinha?
Çünkü seni tek başına markete gönderirsem nasıl bir adam olurum?
Às vezes, sinto que és o Batman e eu...
Bazen sen hem Batman...
A razão pela qual A.L.I.E. criou a Cidade da Luz. Os reatores nucleares dentro das centrais elétricas que sobreviveram às bombas estão a entrar em fusão.
A.L.I.E'nin Işık Şehri'ni yaratma sebebi bombalardan kurtulan santrallerdeki nükleer reaktörlerin eriyor olması.
Se dissermos a toda gente que vão morrer, acaba-se a coligação, o Roan cai, e os Grounders virão às nossas portas.
İnsanlara öleceklerini söylersek koalisyon biter, Roan tahttan iner ve Dünyalılar kapımıza dayanır.
Digam-lhes que os levaremos às aldeias deles de manhã.
Sabah köylerine götüreceğimizi söyleyin.
Às vezes a esperança é mais importante do que a verdade.
Bazen umut hakikatten daha önemlidir.
Há missa às oito da manhã.
Sabah 8'de duaya katılım var.
Contamos que vás às aulas e passes no exame.
O halde senden beklenen derslerini alman ve sınavını geçmen.
Uma coisa má que acontece às pessoas boas. Caramba, Abby.
Sadece... iyi insanlara olan kötü bir şey.
Se tivesse de ser sincero, às vezes penso que O Jason podia ter sido nosso.
Bak, bunu gerçek olarak tutmak zorunda kalsaydım, hala bazen şunu düşünüyorum Jason bizim olabilirdi.
Os trabalhadores costumam prender redes às janelas Para que ninguém entre, enquanto estão nos campos.
Bazen işçiler pencerelere kümes teli çakar böylece onlar tarlalardayken kimse içeri giremez.
Às vezes é um Wheat Thin.
Aynen, bazen Çizi bile olabiliyor.
Jogamos às quintas, vamo-nos para a semana.
Her salı oynuyoruz. Haftaya görüşürüz brocum.
Mantive-me firme e temos 20 mil dólares que teríamos perdido se tivesse dado ouvidos às florzinhas delicadas.
Sonuç olarak, Siz kırılgan, narin kar tanelerini dinleseydim kaybetmiş olacağımız yirmi binimiz de cebimizde. Tamam mı?
Está a referir-se às acções que efectuei para proteger o seu segredo?
Sırrınızı korumak için yaptığım şeyleri mi ifade ediyorsunuz?
Pois, bem, às vezes... consegues segui-las até bem demais.
Evet, bazen bu konuda fazla iyi oluyorsun.
E ouça... comigo... Às vezes é...
Ve bakın, ben...
Às vezes, sentávamo-nos juntos.
Bazen beraber otururduk.
No ano passado. Uma perda faz isso às pessoas.
Yaşadığın kayıplar böyle yapmanı sağlıyor.
Os Acordos de Sokovia dão-lhe o direito às localizações deles.
Sokovia anlaşması ona Nainsanların yerlerini bilme hakkı tanıyor.
O que é que aconteceu às suas roupas?
Giysilerinize ne oldu?
Sei que a vida de espião pode ser confusa às vezes.
Casus yaşamı bazen kafa karıştırıcı olabiliyor, biliyorum.
Eu, às vezes, pergunto-me como teria sido... se nunca me tivesse alistado.
Bazen bu işe başlamasam nasıl olurdu diye düşünürüm.
Os meus dois principais parâmetros estão em conflito devido às emoções humanas.
İki ana parametrem insan duyguları yüzünden çatışma hâlinde.
Devia evitar dizer essas coisas em frente às câmaras de vigilância.
Kameraların önünde bunu söylememeliydin.
O Radcliffe tentou retirar a dor às pessoas no "Framework".
Radcliffe, Framework'daki insanların acısını yok etmeyi denedi.
Sabemos qual é o nosso lugar, obedecemos às regras...
Başımızı eğip kurallara uyuyoruz.
Às vezes.
- Bazen.
Às vezes penso que é uma encenação.
Bazen... Sanırım bazen rol yapıyorum.