Translate.vc / Português → Turco / Éras
Éras tradutor Turco
16,147 parallel translation
Então o Barry de ontem não eras tu?
Yani dünkü Barry sen değil miydin?
Só não queres ouvir porque lembra-te a pessoa que eras.
Bunu duymak istememe sebebin de, sana eskiden olduğun kişiyi hatırlatması.
Eras um bom amigo, Luke.
Sen bana iyi bir arkadaş oldun Luke.
Então eras só tu e a tua mãe ou o teu pai.
O zaman yalnızca sen ve annen mi baban mı vardı?
Eu descobri que eras o tipo que tinha feito o serviço.
Onu vuranın sen olduğunu öğrendim.
Eu achei que eras um gajo esperto.
Zeki biri olduğunu sanıyordum.
Bem, eles disseram que eras boazona.
Çok seksi olduğunu söylediler.
Não eras mais que uma dona de casa quando te descobri.
Seni bulduğumda kıçı kırık bir ev hanımıydın.
E pensava eu que eras o competitivo da família.
Aile içinde bir rekabet ettiğini sanıyordum.
Eras a polícia da família. Uma boa também.
Ailedeki polis sendin, iyi olanından.
- Eras cantor de bar.
Bar şarkıcısıydın.
Sabia que não eras tu, que nada daquilo era esta vida, mas ver acontecer à minha frente, viver aquilo não pareceu diferente, porque ainda era verdadeiro.
Sen olmadığını biliyordum hiçbirisinin bu hayatta olmadığını biliyordum ama yani gözümün önünde canlı canlı olan şeyler hiç farklı hissettirmedi, çünkü hepsi gerçekti.
Eras um gângster?
Mafya mıydı yani?
Não tenho que te lembrar que eras tu a atacares aquele miúdo na rua.
O çocuğu sokağın ortasında yere yatırıp tuttuğunu hatırlatmana gerek yok.
Quando eras polícia, costumavas dizer o quão melhor detective eras que o clube dos detectives brancos.
Sen Polis kuvvetlerindeyken, eskiden bana... beyaz çocuklar kulübünde onlardan nasıl başarılı olunacağını anlatırdın.
Sempre soube que eras bom a manejar a espada.
Her zaman kılıçla aranın iyi olduğunu biliyordum.
Bem, tu eras o melhor atirador.
Sen daha iyi atıcıydın.
Eras tu que estavas aí estacionado ontem à noite, não eras?
Dün akşam evin önüne park eden araba senindi, değil mi?
Desculpa, não percebi que eras tu.
Pardon, fark etmemişim.
Tenho de saber se continuas a ser quem eras.
Eskiden olduğun gibi misin, bunu bilmem gerek.
Disseste que eras editora de moda.
Harika bir moda editörü olduğunu söylüyordun.
Ainda que te pusesses de joelhos e proclamasses... tu sabes. Saberia que não eras mesmo tu.
Dizlerinin üzerine çöküp ilan-ı aşk etsen bile gerçek sen olmadığını anlayabiliyorum.
- Que eras um otário egoísta.
- Bencil götün tekisin!
- Alguém sabe que eras tu?
- Kim olduğunu biliyorlar mıydı?
Vibrei contigo, ou pensei que eras tu até o stu sósia do World of Warcraft aparecer.
- Evet. Seni görmüştüm. Gördüğümü sandım yani.
Pensei que não eras divorciado.
Daha boşanmadığınızı sanıyordum.
Quando eras pequena, costumavas... Costumavas pedir-me para a fazer parar. A escuridão.
Küçükken benden karanlığı durdurmamı isterdin.
Desde que eras pequeno, a tua aptidão para os números ultrapassou homens 20 anos mais velhos.
Kücüklügünden beri matematikte 20 yas büyüklerinden bile daha yetenekli oldun.
Tu também eras e esta gente aproveita-se, achando-se muito importante.
Sen de öyleydin ama bu insanlar senden faydalandılar kendilerini bir şey zannediyorlar.
- Pensava que eras bófia. - E sou.
- Seni polis sanıyordum.
Devia ter percebido que eras tu.
Sen olduğunu bilmem gerekirdi.
Baseado nos relatórios iniciais do EGP, disseste ter uma meia-irmã, quando vieste para Quantico, e no formulário indicaste que eras filha única.
OPM'in ilk incelemesine göre, Quantico'ya ilk geldiğinde üvey kardeşim var demişsin. Sonra da formda kardeşim yok demişsin.
No dia em que chegaste, eu soube logo que eras especial.
Geldiğin gün, senin çok özel olduğunu anlamıştım.
- Eras muito mais divertido.
Eskiden daha eğlenceliydin.
Todos pensavam que eras o inimigo e provaste que estavam errados.
Tüm dünya bir numaralı Halk Düşmanı olduğunu düşünüyordu, Hatalı olduklarını gösterdin onlara.
Tu antes não eras a terrorista, mas agora vais ser.
Daha önce terörist değildin, ama olacaksın.
Não sabia quem tu eras.
Senin kim olduğunu bilmiyordum.
Querida, ainda choras da mesma maneira de quando eras criança. Com a testa enrugada.
Tatlım aynı küçüklüğündeki gibi ağlıyorsun... alnını kırıştırarak.
Eras capaz de pensar em alguma coisa melhor que isto?
Muhtemelen bir şey düşünür müsün? bundan daha iyi?
- Não eras capaz de me levar para lá, pois não?
- Beni geri almaz mısın?
Estou a perguntar se eras capaz de os magoar.
Sana onlara zarar verir misin diye soruyorum.
Eras tu, não eras?
O sendin, değil mi?
Eras mesmo tu?
Sen miydin?
Eu pensava que eras um deles.
Senin de onlardan biri olduğunu sanıyordum.
Eu disse que eras fraco e era a verdade.
Zayıf olduğunu söylediğimde ciddiydim.
Eras tu.
- Sendin.
Quando eras mundano, foste a alguma, não foste?
Sıradanken öyle bir partiye gitmişsindir, değil mi?
Tu eras o Ben.
Sen, Ben'din.
"Elaine!" E tu eras a Elaine.
"Elaine!" Sen de Elaine'din.
Eras o nosso professor.
Öğretmenimizdin.
Quem diria que eras capaz?
Yapabileceğini kim bilebilirdi ki?