Isn ' t it tradutor Turco
48 parallel translation
Ты попросишь оркестр сыграть "Правда, это романтика"
Orkestraya Isn't It Romantic? çaldırtır mısın?
Не думаю, дорогая.
- On my breasts, it isn't!
Это не значит то что я освобождаю себя от вины за ту бомбардировку. It isn't that I'm absolving myself of blame for the firebombing.
Yangın bombaları suçundan kendimi aklamak için değil.
Это не значит что мы неразумны. Мы разумны. It isn't that we aren't rational.
Mantıklı olmadığımızdan değil.
в том числе и своё счастье... because it isn't really one }
Bunca zamandır dünya için kendi mutluluğun da dahil her şeyini verdin. Bu Geass'ı kabul ediyorum.
Ну, ты знаешь, я люблю поэтапно. Для трех недель - это пограничное состояние.
Isn't three weeks taking it a bit too slow?
Like the biscuits, isn't it?
Tıpkı bisküviler gibi, değil mi?
Swings and roundabouts, isn't it?
Sıfıra sıfır elde var sıfır, değil mi?
Вь знаете песню snt t Rоmаntiс?
"Isn't it Romantic" adlı parçayı biliyor musunuz?
Although we know it isn't right
? Doğru olmadığını bilmemize rağmen?
Это не "Клуб" Завтрак ", не "Кудряшка Сью", не "Мистер Мамочка" и уж конечно не "Флаббер"
This isn'tbreakfast club, orcurly sue, ormr. Mom, and it certainly isn't flubber. - Why are you hatin'on flubber?
A little sexy for a funeral, isn't it?
Merasim için biraz seksi değil mi?
Ты знаешь, я пробовал отправить ей сообщение That I'm having the time of my life, and it just isn't true.
Ona hayatımı yaşadığım mesajını göndermek istemiştim ama bu doğru değil.
Reading other people's scripts is a part of your job, - Isn't it?
Başkalarının senaryolarını okumak işinin bir parçası, değil mi?
That building's still there, isn't it?
Bina hala oradadır herhalde değil mi?
Why not? Spacey-wacey, isn't it?
- Uzay-muzay işleri değil mi?
Отряд в миллион человек небольшой риск, не так ли?
The million man posse a bit of a long shot isn't it?
That's it, isn't it, Austin?
Max'la beni ayırmaya çalıştın öyle değil mi, Austin?
But party pants ruined it for everyone, who still isn't wearing her seat belt.
Ama bu ukala kadın her şeyi mahvetti. Kemerini de hâlâ takmamış.
It's like the old days, isn't it?
Eski günlerdeki gibi değil mi?
Isn't it wonderful?
Muhteşem, değil mi?
Oh, if it isn't my favourite mind reader.
Janet? Evet! Geliyorum!
Oh, isn't it romantic?
Oh, romantik değil mi?
Well, it's a little late for that now, isn't it?
- Pekala. Artık bunun için biraz geç, değil mi?
Well, hindsight's always twenty twenty, isn't it?
İş işten geçtikten sonra ne anlamı kalır bunun değil mi?
And even though civil unions are legal in Illinois, it isn't enough. Change is possible.
Bu durum her ne kadar Illinois'de yasal olsa da yine de yeterli değil.
Well, if it isn't the toughest badass fag beater this side of the Chicago River.
Şuna bakın, Chicago Nehri civarındaki en belalı ibne avcısı buradaymış.
It isn't true, Bella, please...
Bu doğru değil, Bella. Lütfen...
It's only a matter of time before word gets out that you're tracking him internationally, if it isn't out already.
Onu uluslararası olarak takip ettiğiniz haberinin yayılması an meselesi tabi eğer daha yayılmadıysa.
It's a funny thing about London, isn't it, the way it seems to draw oneinto peculiar situations?
Londra tuhaf bir yer değil mi? İnsanı türlü türlü hallere sokuyor.
I'm sure it isn't serious butwe do need to gather some things.
Eminim ciddi bir şey değildir ama bir kaç şey götürmemiz gerek.
If she isn't a darling of Londonsociety after a kick-off like this, it won't be his fault.
Böyle bir takdimden sonra Londra cemiyetinin baştacı olmazsa, onun suçu değil.
And even if I can't decide yetwhat life that should be... isn't it somethingfor us to celebrate?
Henüz hangi hayat olacağına karar veremesem de, kutlanması gerekmez mi?
- Isn't it worth celebrating?
- Bu kutlamaya değecek bir şey değil mi?
Well, that's a good thing, isn't it?
Bu iyi bir şey değil mi?
That's great, isn't it?
Çok iyi bu, değil mi?
Ну, это определенно не ты.
Well, it certainly isn't you.
I'm sure it isn't.
Eminim değildir.
Well, it's what we writers do, isn't it?
Biz yazarların yaptığı da budur, değil mi?
Isn't it true that baby kangaroos, or... or Joeys, are born without hind legs?
Gerçekten kanguruların, v... veya Joeylerin, bacakları olamdan doğduğu doğru mu?
No, it's just this house, it isn't...
Hayır, bu ev aslında...
It isn't really my style.
Benim tarzım değil.
Honestly, Neil, sometimes I wonder if your brains are really worth it, because your body certainly isn't.
Açıkça konuşmak gerekirse, Neil. beyninin bunu gerçekten hakedip etmediğini düşünüyorum. Çünkü vücudun kesinlikle etmiyor.
It isn't just him.
Sadece o değil.
It isn't the violence.
Olay şiddette değil.
It isn't the labor or the hunger or the heat or the chains.
Emekte, açlıkta değil. Sıcak ya da zincirlerde de değil.
Isn't it?
Değil mi?
It's that élodie, isn't it?
Bunu yapan o Eplodie, değil mi?