Ansızın tradutor Inglês
851 parallel translation
Sonra, bir kış ansızın bir yabancı çıkageldi.
Then, one winter dawn a stranger came.
Ve sonra ertesi gece karınız öldürüldüğünde, ve sizin şu müthiş tanığınız gündeme geldiğinde, ansızın içime doğdu.
And then the next night when your wife was killed, and you had that terrific alibi, it suddenly hit me.
Adaletin çağrısını duyan kalpler ansızın birleşti ve zavallı, çamur kaplı vücutlar onun etrafına toplandı.
Hearing the call of the dispenser of justice, hearts united suddenly, and poor mud-caked bodies moved toward him like tanks.
Hava ansızın değişivermişti.
The weather changed abruptly.
Açık bir havada gemi yolculuğumuza başlamıştık ki, ansızın korkunç bir fırtına çıka-geldi.
We were sailing along in clear weather when all of a sudden a terrible storm came up.
Kötü bir gece geçirdim ama ansızın yeni bir adam gibi hissediyorum.
I had a pretty bad night but suddenly I feel like a new man.
Karaciğer sirozundan ansızın öldü.
He died suddenly of cirrhosis of the liver.
Ansızın uyanacağız, bir de bakacağız rüyaymış!
Shall we wake up suddenly and find it untrue?
Burası karanlıktı, Bayan Reed de ansızın gelince korktum.
It was dark down here, and Mrs. Reed coming in unexpectedly frightened me.
Ya hepsi bir gün ansızın geri gelse... ve çok büyük bir hayatın olsaymış, mükemmel kişilerle dolu?
Supposing it all came back to you suddenly... and it was awfully grand, with all sorts of wonderful people?
Üç sene tam bir sessizlikten sonra... Ansızın mezardan çıkıp geliyor, kargaları güldürecek bir açıklamayla... Tam da vasiyetnamenin okunacağı günde.
After three years of complete silence... he suddenly comes back from the grave with this cock-and-bull story... and at the very moment when the will is to be read.
Ama yabancı bir kadın ansızın ortaya çıkıp karısı olduğunu söylerse... tutumu ne olacaktır acaba?
But what is going to be his attitude when a strange woman appears... and suddenly claims to be his wife?
Ansızın, kendi sesinizle irkilirsiniz :
And suddenly? Suddenly you're startled by the sound of your own voice.
Sonra uzun bir süre hiçbir haber almadım. Ta ki ansızın bir esir kampından mektup gelene kadar.
Then I heard nothing for a long time, until suddenly a letter came from the POW camp.
Sonra, ansızın bir sevinç kapladı içimi.
And then, suddenly I felt a great joy.
Sonra ansızın onlara karşı tüm ilgisini kaybetmiş gibi göründü...
And then all of a sudden, she seemed to lose interest in them...
- Bununla ansızın karşılaşmak...
To have this thing come out of the blue tonight. There, there, there.
Ansızın ne yapmakta olduğumun farkına varmıştım.
I suddenly realized what I was doing.
Ansızın güneş gitti.
Suddenly the sun went away.
Ansızın uyandırdı.
It woke me up all of a sudden.
Anlamadım, ansızın canlandı ve üzerime doğru geldi.
I don't know exactly, but all of a sudden it was alive and coming at me.
Ansızın kafes ve bülbül ortadan kaybolmuş.
And behold, the cage and the nightingale disappeared.
Şey, ansızın yaklaşık 25 belki 50 kişi.
Well, all of a sudden, about 25... Maybe it was 50.
- Sakın ha geleyim deme. Junior ansızın gelip gidiyor. Hem karının evi altı üstü birkaç blok ötede.
Don't you dare, with Junior popping in and out, and your wife's house only a few blocks away.
Ansızın kendimi özgür de hissettim.
And I feel free all of a sudden.
Her şey mükemmeldi taa ki... ansızın kızın benim için deli olduğunu hissettiğim ana kadar.
It was really pretty wonderful, and then... all of a sudden I realized that this girl was almost literally insane about me.
Mohei, insanların hayatları nasıl da ansızın değişiyor?
Mohei... People's fate takes such strange turns, doesn't it?
Buraya sık sık gelen bir yüzbaşı vardı ve ansızın gönderildi.
There was a captain who came here a lot and he was suddenly transferred.
Olaylar hep öyle geliştiği için bu ad verilmiş. Ansızın. Anladım.
That's the way things used to happen here, suddenly.
Ve o çocuklar benim sınıfıma geldiğinde senden bir şeyler kalmıştı. Ansızın ben de onlara ulaşmak istedim.
And those kids, when they came into my class, a little of your momentum carried over, and all of a sudden, I wanted to get through to them too.
Saldırı iki koldan ve ansızın gerçekleşecek.
" The attack will be launched in two waves and without warning.
Ansızın bırakmak.
Cold turkey?
Boğaziçi'ni geçip bir gece... ansızın, kısa, keskin bir hücum.
Across the Bosphorus one night... a quick, short, sharp raid.
Bir balina bir deprem gibi ansızın çıkabilir ve bir dağ gibi üstüne çullanabilir.
A whale can jump up like an earthquake... and come down on you like a mountain that's somehow put to sea.
Ansızın şunları dediğimi duydum :
And suddenly I heard myself say :
Kızın peşinden ayrılmıyordu, o kadar strese girmişti ki ansızın zona hastalığına yakalandı.
And he started following her around, and she got him so nervous... he bust right out with the shingles.
Bir de baktım, ansızın bir beyaz buffalo sürüsü, gökyüzünde çılgın gibi koşturuyordu!
And then I look up again, and all of a sudden... there's a herd of white buffalo stampeding across the sky!
Bir gün, bir sürü çocukla beraberdiler... Ansızın fırlayıp geldi ve olanca kuvvetiyle beni dudaklarımdan öptü.
One day, he was standing around with a lot of other boys... and suddenly he shot over to me and he kissed me hard... right on the mouth.
Dinle bak. Ansızın kapı açılacak Paul geri dönecek.
The door will open and Paul will be back.
Fakat ilk hayal kırıklığımdan sonra, ansızın anladım ki, kader çözümü ellerime verdi.
But after my first disappointment, I realized suddenly that fate had placed the solution in my hands.
" Ansızın Sylvia'nın başı döndü ve yere düstü.
" Suddenly Sylvia's head was icy and she fell to the floor.
Başıma ansızın bir şeyler gelmesinden hoşlanmam, hepsi bu.
It's just that I don't like things to happen to me suddenly, that's all.
Niçin ansızın böyle bir şey sordun?
Why did you suddenly ask a thing like that?
Ansızın bir şeyler anımsıyorum.
I suddenly feel reminiscent.
Bu bir hafta sürdükten sonra, ansızın suyu kapatıyorum.
After about a week of this, I suddenly turn the water off.
Ansızın bir şey anımsadım.
Suddenly things came back to me with a rush.
Sen beni kelepçelemek izeresin, ansızın senin silahını kapıyorum.
You're about to handcuff me, suddenly I grab for the gun.
Ansızın öldüğünde adeta dinleniyor gibiydi.
It was as if he'd been relaxing when death took him suddenly.
Ansızın bunu kafana ne soktu?
What put that in your head suddenly?
Oh, ansızın değil. bir kaç haftadır ondan söz etmeyi amaçlıyordum.
Oh, it's not sudden. I've been meaning to mention it for some weeks.
Ansızın aklıma geldi.
Suddenly I thought,