Attractive tradutor Inglês
4,964 parallel translation
Bir yil boyunca kesinti yapmak bizi mahveder ama alti aylik kesinti, bizi alicilara ince ve çekici kilar.
A year of cuts kills us, but six months makes us lean and attractive to buyers.
Katilin sadece ölmek üzere olan değil aynı zamanda acı çeken hastaları seçtiğini fark ettiniz. Samantha'yı uygun bir hedef haline getirmeye çalıştınız.
You realized that he targeted patients who were not only terminal but also in tremendous pain, so you set about making Samantha an attractive target.
Ama dün ben gerçekten çok çekiciymişim.
But yesterday, I... was really too attractive.
Nedenmiş? Af dileme çabaları onu daha da çekici yapıyor.
It's his willingness to repent that makes him attractive
Çünkü ben kendini banyoya kitlemiş manyak biri olarak sana şu anda oldukça çekici geliyorumdur.
Because now I'm... locked in the bathroom like a crazy person, which I'm sure makes me so attractive to you.
Beni çekici buluyorsunuz.
You find me attractive.
Dış görünüşünün ortalama olduğunu, tam ortada olduğunu kabul edersek dünyadaki erkeklerin yarısı senden daha çekici oluyor.
Well, if we assume your looks are average, right off the bat, 50 % of men on Earth are more attractive than you.
Çekici özelliklerin yok demiyorum ki ben.
I'm not saying you don't have attractive qualities.
Çekici bir erkeksin. Beni çekici bulup bulmadığını öğrenmek istiyorum.
You're an attractive man- - I-I want to know, do you find me attractive?
Bak, sen çekici bir kadınsın.
Look, you're... attractive.
Lemon, bugün erken saatlerde yaşamın beni nereye getirdiğine baktım ve gördüğüm şeyi beğenmedim.
You know, I'm attractive. I've got cheekbones, and a pair you can do something with.
Fakat halkın savaş istediğini gösteren bir kanıt yoktu. O zamanları yaşayan insanların bakış açısından yararlanılarak BBC tarafından 20 yılı aşkın süre boyunca görüşmeler yapılarak çekilen bu film, Hitler'in destekçilerini savaşa nasıl ikna ettiğini araştırmaktadır.
This film reveals why Hitler was so attractive to these people, with insights from those who lived through these times, many of whom were interviewed by the BBC over the last 20 years.
Bu film, Hitler'in insanlara neden bu kadar çekici geldiğini gün yüzüne çıkarmaktadır. O günleri yaşayan insanların bakış açısından yararlanılarak BBC tarafından 20 yılı aşkın süredir yapılan araştırmalara dayandırılmıştır.
This film reveals why Hitler was so attractive to these people, with insights from those who lived through these times, many of whom were interviewed by the BBC over the last 20 years.
Besbelli ikimizde birbirimizden hoşlanıyoruz diyorum ki istersen daha sonra biz ikimiz...
Well I think it's obvious that we both find each other attractive and I think maybe after this we can...
Çok sevimli ve çekicisin.
You are very lovely and attractive
Benim için tehlikeli olsan da bu riski almama sebep olacak kadar çekici ve akıllısın.
Although you could be a danger to me... you are attractive and smart enough for me to ignore that risk.
Adamın parası onu çekici mi yapıyor?
The man's money makes him attractive?
Kibirli oluyorsun ve bu, çekici değil.
You've become a braggart, and it's not attractive.
Eğer beni çekici bulsaydın benim çıplak resimlerime bakarak asılırdın.
If only you found me attractive, you could have jerked off to naked pictures of me.
Çekici biri mi?
Is she attractive?
İsteyerek bizimle birleşenlere cazip teşvikler sunuyoruz.
We can offer attractive incentives for those who willingly combine.
Çekici olmadığından falan değil. Sadece biraz eski kafalıyım.
Look, it's not that you're not attractive, it's just I'm a little old-fashioned.
- Bence çekici biri.
- I think he's attractive.
Ben daha çok güzelleşmezler demedim.
I didn't say they "don't grow more attractive,"
Çekici bir kız ne de olsa, değil mi?
She's an attractive girl, right?
En cazip ayakkabılar sayılmaz ama bir bakıma onları severim.
Not the most attractive shoes, but, you know, I kind of like them.
Sadece kazananlar karşı cins için daha çekici olur, yanlış mıyım?
Only winners are more attractive to the opposite sex, Bruce, eh?
Salinger bir gece partiye gider ve orada aklını başından alan on dokuz yaşında genç bir kadınla tanışır.
Salinger attended a party one night where he met this captivating, attractive, personable young woman who was 19 years old.
Oldukça çekici, kıvrak zekalı bir arkadaş.
Well, a reasonably attractive, quick-witted fella.
Bu yağ lekeleriyle çok daha fazla çekicisin.
With those grease stains, you're even more attractive.
O halde bir anıda beni özellikle çekici bulursan nedeni muhtemelen onu da kafamdan uydurmamdır.
Well, if you ever find me, ah, particularly attractive in a memory... it's probably because I'm making it up, too.
Bu çekici.
It's attractive.
- Çok çekici bir...
- Well, you're a very attractive...
Işık iyi geldiğinde, yakışıklı sayılabilirsin.
In the right light, you could be considered attractive.
Ve belki de Don'ı çok çekici bulmamın sebeplerinden biri de aslında buydu sanırım.
And, I mean, I think actually that's probably one of the reasons that I found Don so attractive.
Akarsuyun coğrafi yapısı, nerelerin daha avantajlı olduğunu belirler. Büyük balıklar da buna göre kendileri için en iyi olan mevkii seçer.
The topography decides where the most attractive places are, and the biggest fish choose the best positions.
Şu güzel güvercinleri olan.
He had an attractive woman.
Erm, ve yakında insanlar çekici kız bakmak gibi olduğunu fark etti.
Erm, and I soon realised that people like to look at attractive girls.
Kız çok çekici, kabul.
She's crazy attractive.
Ah, şu kadınlar, aranıp dururlar... oldukça iyi bir meziyet... belki de bu nedenledir.
Ah, these women, they're just dripping with desperation... a very attractive quality, by the way... and maybe this is why.
Bu mektubumu sana açık ve yüksek sesle okumayı umuyordum. Eskimiş sarı bir Victorian evde,
I hope you like this post received loud and clear... in an attractive yellow Victorian house,
Joanne çok çekicidir.
Joanne is very attractive.
Çok etkileyiciydi.
She was very attractive.
Alımlı bir genç kadınsın. Bunun avantajını kullanmak isteyebilirsin.
Now you're a very attractive young woman, and you may be tempted to take advantage of that.
- Fakat bayanlar için çok çekici.
But most attractive to the ladies.
- Ve çok çekici.
And very attractive.
Biliyordu ki kocası çekici bir kadının güzelliğine karşı duyarlıydı ve belki de Hemşire Craven sonunda kendisi yerine Leydi Boyd Carrington olabilirdi.
She knew he would be susceptible to the charms of an attractive woman and perhaps Nurse Craven might end up as Lady Boyd Carrington instead of her.
Madam Legge, çok çekici bir kadın, değil mi?
Madame Legge, she's a lady most attractive, n'estce pas?
Ben evli bir adamım. O yüzden içi genç ve güzel aktrislerle dolu bir kataloğum yok.
Well, you know, I'm a married man, so I don't really keep a directory of attractive young actresses around.
Annem, kadınların şarap gibi yaşlandıkça güzelleştiklerine inanmıyor.
Mom believes women don't grow more attractive with age.
- Yani onları şey yapmanın bir yolu falan çekici?
- Like, is there a way to make them, like attractive?