Ayıp tradutor Inglês
5,481 parallel translation
Jeffrey, çok ayıp.
Jeffrey, shame on you.
- Sorman ayıp.
- I'm offended by that question.
Bu yaptığın çok ayıp.
You know, this is a shame.
Ayıp oldu, Cemal.
That's rude, Cemal!
Bunu söylemek ne ayıp.
Nasty thing to say.
Ama Rita, her şeyle ilgilenen harika kadın... O... o izin vermez. Neye olduğu ayıp.
But Rita, the amazing woman that runs the whole thing, she... she doesn't let you get away with your... bad word deleted.
- Ayıp ettin. Yürümeye devam et!
- Come on, keep moving.
Çok ayıp.
Inappropriate.
Pakistan Büyükelçiliği'nde bulduğunuz askerlerin her ikisi de Amerikan vatandaşı ve 18 ay önce kayıp oldukları bildirilmiş.
The soldiers you found in the Pakistani embassy are both ID'd as American, reported missing in action 18 months ago.
Şimdi, kendimizi balla kaplayıp yaşlı McGuilicutty'nin ayı çiftliğine koşalım.
Now, let's cover ourselves in honey and run through Old Man McGuilicutty's bear farm.
- Birini o kelimeyi söylemek çok ayıp bir şey.
- That's a really offensive word to call people.
Ben de "Sihre inanmıyorsun ve oğluna karşı çok ayıp ettin."
and I was like, " okay, so you don't believe in magic, and you're rude... being really rude to your son.
â ™ ª Ayıp şeyler istemelisin â ™ ª Devam et ve benden al â ™ ª Herkese kalksın â ™ ª pantolonlarını giyerken â ™ ª Ne hayaller kuruyorlar â ™ ª Buhara ne ihtiyacımız var â ™ ª Buradaki en ateşli
( BARRYAND WALDEN SING ALTERNATELY ) Hey, hey, hey.
- Aman Tanrım, kayıp oyuncak ayı mı bu?
Is that a lost Teddy Bear? Oh, my God.
Çömleği öyle atıvermek na ayıp.
Seemed a shame to throw that pot away.
Albert'e çok ayıp etmişler.
Albert was so shamefully treated.
Sadece ormanın içindeki ağaçları görememekle kalmayıp ağaçların arasındaki kafanızı patlatabilecek ayıyı da göremiyorsunuz.
Not only can you not see the forest for the trees, you can't see the bear that's in the woods that just took a shit on your head.
- Hedefi az daha yüksek olsaydı çok ayıp olurdu.
It'd be a damn shame if his aim were a bit higher.
Gelecek hakkında endişelenmek için daha az zaman harcayıp şimdiye daha fazla zaman ayırmalısın.
You should spend less time worrying about the future And more about the present.
Ayrıca ne ayıp.
And what a shame...
Geçen ay hakkında kayıp ihbarı yapılmş.
She was filed as a missing person last month.
Ailesi yerel polislere geçen ay kayıp olduğunu bildirmiş.
Parents reported her missing to the local PD last month.
Doktor sonuçlarla oynamaya razıydı ama çok ayıp olur gibi geldi.
I mean, the doctor was willing to fudge the results, but... it just seemed so darned dishonest.
Bu çok ayıp.
It's a shame, too.
Babanın vakit ayırıp benimle tanışacak olması benim için çok şey ifade ediyor.
You know, it means a lot to me that your dad made time in his schedule to meet me.
Sanırım bir kaç ay burda kalıp...
I guess- - The idea on the table is that you...
Elektriği şebekeye geri satıp, parayı da kutup ayılarını kurtarmak için kullanıyorum.
I sell energy back to the grid and use that money to save polar bears.
Ama onları ikiye ayırıp Hatfield ve McCoy isimlerini verecektim.
But I was gonna divide everybody up into the Hatfield and McCoys.
Onu tek tek parçalara ayırıp canı çekmesini sağlardım.
I would take every part of him and make it hurt.
Çifte bağlı proteinleri ayırıp RNA'yı tekrar kodlayabildik.
We've been able to separate the double-binded proteins and re-encode the RNA.
Bir insanın bozulduğunu gördüğümde de onu parçalara ayırıp masaya seriyorum.
But if I figured out that a human was broken, took out all their pieces, spread'em on the table...
Bir yıl kadar önce çöpümü karıştıran bir ayı gördüm Hoyt'un silahını alıp döndüğümde ayı gitmişti.
About a year ago, I saw a bear going through my trash out back.
Ve kendimiz için bir gün ayırıp birlikte gideceğiz.
And we'll-we'll go, we'll take a personal day, and we'll both go in together.
Jesus Chavez bir uyuşturucu baskınında tutuklanıp bir ay içerde kaldıktan sonra iki gün önce İlçe'den salıverilmiş.
Jesus Chavez was released from County two days ago after a month inside on a drug bust.
Kendime biraz zaman ayırıp, South Park'a doğru gidiyorum. Her yerde dostane yüzler, kötülükten uzak alçak gönüllü insanlar.
I'm goin'down to South park gonna have myself a time friendly faces everywhere humble folks without temptation
Üç ay sonra paraya sıkışıp buraya dönecek.
In three months, he'll be back here needing money.
Dokuz ay önce sanal seks yapıp kimseye söylemediğine inanamıyorum.
I just can't believe you had fake sex nine months ago and didn't tell anyone.
DPD'ye gelmeyeli 8 ay oldu.
It's eight months since I've been in the D.P.D.
Robin, sen Barney'yi uyandırıp gizli malzemeyi öğrenecek kadar ayık tut.
Robin, you wake up Barney long enough to find out the secret ingredient.
Onu nasıl uyandırıp son malzemeyi söyleyecek kadar ayık tutacağız peki?
So, how do we wake him up long enough to tell us the final ingredient?
Kemiklerini etlerinden ayırıp kalplerini kahvaltıda yemekten.
Tearing the flesh off their bones. Eating people's hearts for breakfast.
Bu, bir şeyler hissetmekle alakalı. Ve ilk önce hissetmekle ilgili, cevaplar için onu yırtıp ayırmadan önce.
It's about feeling something and allowing ourselves to feel it first, before we tear it apart for answers.
Parayı kendine ayırıp, hepimizi yemelerini sağlamak mıydı?
Keep the money for yourself, let us get eaten?
Üç ay önce biri çıkıp gecenin 11'inde akıl hastanesine gideceksin dese inanmazdım.
If somebody told me 3 months ago that I will be in the insane hospital at 11 : 00 PM I wouldn't have believed him.
Bütün günahların karşısında durmalıyız, ama sadece affedilmez günah bizi Tanrı'dan ayırıp lanetleyebilir.
We must guard against all sin, but only mortal sin can separate us from God and damn us.
Yeni organ gerekirse, uygun köpeği alıp parçalarına bile ayırırım.
If she needs new organs, I'll buy any dog necessary and scrap them for parts!
Konuşan Ayı Harrison'ları toptan alıp Noel öncesi bir kıtlık yaratan adamdan haberiniz yok muydu?
You were not aware that a man has been going around... and buying up all the Harrison Talking Bears in bulk... thereby creating a shortage just before Christmas?
Birkaç ay evli kaldıktan sonra tüm parayı alıp onu terkedeceğini söyledin.
You said that after a few months of marriage you'll get all the money and dump her.
Memelerini koparıp etlerini kemiklerinden ayırarak beynini kesip duvarlara çiçek yaptı.
Plucked the nipple from his boneless gums... Dashed his brains out, making flowers on the wall.
Zaman ayırıp, onu dinlemeliyiz.
We should take the time and listen to her.
Pan'dan kaçıp bizi buraya getirmek için ilk laneti geri çevirdiğimde lanet dünyalarımızı ayırdı.
When I undid the first curse to escape Pan to bring us here, it divided our realms.