Babes tradutor Inglês
880 parallel translation
- Bu bebekler o kadar çabuk ölürler ki.
- These babes get killed off too fast.
Şu yeni bebelere suçun tanımı yapmakla meşgul olacağım.
I'm gonna keep on pounding the ABC's of crime into the skulls of these babes-in-arms.
Şu yerde yatanlara da bakın hele, beşikteki bebekler gibi tatlı ve huzurlular.
Will you look at the two of them, lying there, sweet and peaceful as the babes in the wood.
İki toy yavrucak
Babes in the wood
- Çocuktan al haberi.
- Out of the mouths of babes.
Bu konularda, ikimiz de cahiliz.
On a subject of that sort, why, we're babes in the woods, both of us.
Güzel, pahalı, ellerindekinin kıymetini bilen bebekler.
Beautiful, expensive babes who know what they've got.
Yenidoğan bebek, yangın, yılanlar mı görüyorsun düşlerinde?
Do you dream about snakes, fires, new-born babes?
Ormanda ne bulmayı bekliyordun ki, alkol ve kadınlar mı?
What'd you expect to find in a jungle, booze and babes?
Karısını, çocuklarını, herşeyini kaçtığı yerde bırakmak mı akıllılık?
to leave his wife, to leave his babes, all in a place from whence himself does fly?
Gidip basacağım evini ; kılıçtan geçireceğim karısını, çocuklarını... ve kanından olan bütün mutsuzları.
But I'll reach him still ; give to the edge o'the sword his wife, his babes, and all unfortunate souls that trace him in his line.
- Karını, çocuklarını öldürdüler.
Your wife and babes savagely slaughter'd.
Şu Wellington'lı yavruları görmeliyim.
I wanna see those Wellington babes.
- Ne bira, ne piliçler ne de beyzbol yok!
No beer, no babes, no baseball!
Bu mahallede bir sürü bebek var.
Heh. On this block, there's lots of Big Babes.
Bu kadınların bazılarının dışarıda şüpheli dostlukları vardır.
Outside of my place, some of these babes keep pretty shady company.
Bu piliçler sağlık için gerçek bir risk.
Those babes are a real health hazard.
Zavallı çocukların, o kadının sürüklediği günah yuvalarında nelere tanık olduklarını ancak Tanrı bilir.
Heaven only knows what unholy sights and sounds... them innocent little babes has heard... in the dens of perdition where she dragged'em.
Ne alkol, ne kızlar, ne bir şey!
No liquor, no babes, no nothing!
Texas'daki büyük bir benzin işi için otostop çekerken iki fıstık kenara çekti. Büyük, sarı bir spor arabaydı.
I was hitchhiking my way down to Texas on a big oil deal when two babes pull up in this big, yellow convertible.
Diğer bebekler kıkırdayıp aguladığında ben gururla kimsesizliği haykırdım.
When other babes giggled and gurgled and wiggled I proudly was loudly forlorn!
Siz, antika taşlar, habis insanların aranıza kattığı o körpe yavrulara siz acıyın hiç olmazsa.
Pity, you ancient stones, those tender babes... whom envy hath immured within your walls.
"Ah, işte şöyle yatıyordu yavrucaklar." diyordu Dighton.
"O, thus," quoth Dighton, "lay the gentle babes."
Beni özledin mi yavrum?
You miss me, babes?
- Bebeklerin ağzından...
- Out of the mouths of babes...
Karısını, çocuklarını ve bahtsız tüm hısım akrabasını kılıcımın ucuna takacağım.
Give to the edge of the sword his wife, his babes and all unfortunate souls that trace him in his line.
Karısını ve çocuklarını, kendisinin kaçtığı bir yerde bırakmak mı?
To leave his wife and his babes in a place from whence himself does fly?
Şatonuzu bastılar, karınızı ve çocuklarınızı doğradılar.
Your castle is surprised, your wife and babes slaughtered.
- Kes tıraşı bebek.
- Shut it, babes
Merhabalar.
Hi babes
- Buyurun, bebekler.
- Here you go, babes.
Merhaba kızlar.
Hey, babes.
Azdır bizi bebeğim!
Turn us on, babes.
Öncelikle bebeklerimi kurtarmalıyım.
Firstl needto save these babes.
Benimle dans eder misin?
Say, babes, wanna cut a rug with me, huh?
Sanju partiyi canlı tutacağımı...
- I know, where are the babes?
Ama, bebegim!
But, babes!
Ormandaki bebekler gibiler, her anlamda.
They are babes in the woods, in every sense.
- Onlarla çalışmayacağımı belirttim.
- I mentioned I don't run with the babes.
Belediye bunu onaylamış bebek, tamam mı?
The council have okayed it, babes, OK?
Haydi.
Go, babes!
Bırak benim köpeklerim işlerini yapsın.
Let my babes do their work!
Bak, biz fıstıklar biraz kahve içmek istiyoruz.
Well, us good-looking babes would love to have some coffee.
- O bebekler bizim için çok ateşliler.
- Those babes are really hot for us.
Eğer yanımda başka fıstıklar varsa, pek hoş kaçmaz.
Not if I'm with my other babes. That wouldn't be cool.
- Kara kaplı mı?
- Babes?
Aygırlar ve bebekler Roy'la birlikte!
Studs and babes with Roy!
Eski aptal giysiler, hiçbir bebekle ilgisi yok.
Stupid old clothes, won't mess with no babes.
Kaliforniya'ya hoşgeldin... dalgalar ve manitalar cenneti.
Welcome to California... home of the waves and the babes.
Bonzai bebekler.
Bonzai, babes.
Fena kızlar değiller.
Hey, they're not bad little babes.