Barı tradutor Inglês
52,093 parallel translation
İçinde 24 vitamin, 15 amino asit ve bir sürü antioksidan barındırıyor.
It's got 24 vitamins and minerals, 15 amino acids, and a shitload of antioxidants.
Birinci sınıftan beri bir ayrılır bir barışırdık.
We dated off and on since first year.
Ayrılırdık barışırdık derken...
When you say "off and on"...
Bana yalan atmaya devam ettiğin sürece bir barışma yaşanmayacak.
There is no peace to be had
Benimle barışmak zorunda değilsin.
You don't have to make up with me.
Kim kapadı barı?
Who closed?
Aranızda ne yaşanmış olursa olsun öpüşüp barışın artık.
Whatever happened between you two, why don't you just kiss and make up?
En iyi yaratımlarımdan birini içinde barındıracaksın.
You are going to host one of my finest creations.
Öpüşüp barışsak olmaz mı?
Isn't it time we kissed and made up?
- Barıştık.
- We're cool.
Bu vesileyle Gölge Avcıları'nın, barış muhafızlarının safına katılırım.
So I may join the ranks of the Shadowhunters the guardians of peace.
Boş bir çöl yaratıp adına barış demiş olursun.
You would create a wasteland, and call it peace.
Hatta barışma seksi olduğunu bile biliyordu.
I think he even knew when it was make-up sex.
Bence ilişkimiz müthiş bir kavga sonrası barışma seksiydi.
I kinda feel like, um... our entire relationship was just amazing make-up sex.
Dinle, bir yaz, annemin eski kotlarını alıp hepsini kadın barınağına bağışladım. - Sus.
Listen, one summer, I got all my mom's old jeans and donated them to this women's shelter...
- Bu veri belleği özellikle bu adam için gereken şeyi tam olarak barındırdığına göre çok büyük olmalı.
- For this data cache to have exactly what you needed for this particular guy, it has to be huge.
Barışmaya hazır olmasa akşam yemeğine davet etmezdi.
He wouldn't be asking me to go out to dinner if he wasn't ready to reconcile.
Suçla Savaş Birimi, düşük gelirli barınağı silah mevzuatındaki sağduyu...
The Anti-Crime unit, low-income housing, common-sense gun legislation...
Paul'le barışma olayımız var da.
Kind of getting back together with Paul.
Aynı zamanda tüm Aşağı Dünyalılar'a da barınma önermişti.
She also offered shelter to every Downworlder.
Barınmanın bir bedeli vardır.
That shelter comes with a price.
Onun gibi adamlar artık aramızda barınamıyor.
People like him don't slip through the nets any more.
- Barışçıl bir görevle burada bulunuyoruz.
We're here on a peaceful mission.
Ama bununla barıştım.
But I have made amends.
- Bar kavgasında birini öldürdüğümden dolayı hapse girdim.
I went to prison for killing a guy in a bar fight. I didn't even want to get into it, okay?
Bırak o çikolatayı. Sakin ol Grace.
Put down the goddamn candy bar... easy, grace.
Yeterli mi?
Oh, so that's the bar here...
Silahlar, raylı toplar, nükleer bombalar hiçbir silah barış getirmez.
Guns. Railguns. Nuclear bombs.
Adam Biloxi Barda.
At the Biloxi bar, man.
En son barda görülmüş.
He was in the bar where my brother was last seen at.
Sonra kendimi karanlık bir barda, hoca bana asılırken buldum.
So, I find myself at this dark bar, and she's hitting on me.
Bara girerken damgaladılar.
It's, uh... They stamped us on the way into the bar.
Cevap alamazsam tüm vampirleri Gölge Avcısı arkadaşlarıyla yakın ilişki kurmaktan men edebilirim.
And if I don't get them, I might just bar all vamps... from fraternizing with their Shadowhunter friends.
Sakin olun. Bugünlük yeterince bar kavgası yaşadık.
I think we've had enough bar fights for one day.
Brooklyn'de başka bar yok mu?
Is this the only bar in Brooklyn?
Umarım bu partideki içkiler ücretsizdir.
I hope this party has an open bar.
- Sağ ol. Ne tarz fıçı kanlar olduğuna bakmak için bara gidiyorduk.
We were just heading to the bar to see what kinds of blood-types Magnus has on tap.
Evet, Alec de yerde yatıyor.
Maia is at the bar. Yes, and Alec's on the ground.
- Barda yok.
Nothing in the bar. Maybe
Deri kıyafetler için yanlış bara geldiniz.
This isn't a leather bar.
Beni hapisten çıkardığın için sağ ol ama burada seni öldürmek isteyen bir bar dolusu Aşağı Dünyalı var.
[Maia] I appreciate you springing me, but there's still a bar full of Downworlders who might want to gut you.
- Bar ön tarafta.
The bar's right out front.
- Ben bara gidiyorum.
- I'm gonna go to the bar.
Bardasın, Timsah'la tanışmayı beklemiyorsun ve güm.
You're just by the bar, you don't expect to meet the Gator, and boom.
Barda ne işim var benim?
What am I doing in a bar?
Benden iki kasaba ötede büyümüş. Burada, Los Angeles'ta bir barda tanıştık.
She grew up two towns away from me and here we are, meeting in a bar in LA.
Elinde bir çanta silahla dolaşan çılgın herifin tekinden daha büyük bir mesele.
This is bigger than one nut bar with a bag full of guns.
Bar olduğunu hiç söylememiştin bana.
You never told me there was a bar.
Takip edildik ama şehirdeki barda izimizi kaybettirdiğimize eminim.
We were followed too, but I'm pretty sure we lost them in a bar downtown.
9'unda, Napoli'ye bir tren bileti var ve Napoli'de bir barda fotoğraf çekilmiş, tarih yine 9'u.
On the 9th, a train ticket to Naples and a photo of her... inside a bar in Naples, date stamped on the 9th.
Benimle bir barda falan tanışsan buna inanır mıydın?
No, I mean if you met me at a bar or something like that, would you believe that?