Baskı tradutor Inglês
21,450 parallel translation
Belli genetik bozuklukları baskılayarak bunu kanıtlayacaklar.
They'll prove it suppresses certain genetic disorders.
Charlotte'u yarattığım zaman Leda'ya devam etmek için büyük baskı altındaydım.
When I created Charlotte, I was under tremendous pressure to continue Leda.
Ne baskısı?
What pressure?
Sıcak bir şeyle baskı ve biraz Ibuprofen.
Okay? A warm compress and some Ibuprofen.
Geçen gece yaşananlar ve diğer gün uyuşturucu baskınında iki kişinin ölmüş olması seni epey sarsmıştır.
I understand you're probably shook up with what happened tonight, and with the two dead bodies of the other day at the drug bust, well, if I were you,
Gururun baskın çıktı.
You let your pride get in the way.
Baskın sırasında Waverly mekanı dışarıdan gözetleyecek, gördüğü herkesin fotoğrafını çekecek.
Waverly will stake the place out during the raid and photograph anyone she sees.
Güçlerinin olmamasının sebebi maskenin içinde baskılayıcı olmasıymış.
So the reason you didn't have your powers is because there was a dampener in the mask.
Hâlâ son işin baskısından kurtulmaya çalışıyorum.
Besides, I'm still decompressing from my last gig.
Baskı yapmak istemem.
I don't wanna peer pressure you.
Dün gece trolleme öyle ahlaksız bir boyuta ulaştı ki sporcu Freja Ollengaurd sonunda bu baskıya dayanamayarak intihar etti.
Last night, the trolling took a vicious turn when Freja Ollengaurd finally succumbed to the pressure and committed suicide.
Baskı altındayken saçmalamaya meyillisin.
You do tend to babble on when you're under pressure.
Tamam üzerinde biraz baskı tutmak?
Just keep some pressure on it, okay?
Sadece yaraya baskı tutun.
Just keep pressure on the wound.
İki elinle yaraya iyice baskı uygula.
So you take both hands. Top and bottom, squeeze together nice and tight.
Ben hiç böyle bir baskı istemedim ama sen ve ben, birbirimizden hiçbir şey istemiyoruz.
I never asked for that kind of pressure, but you and me, we don't want anything from each other.
Karnındaki sıvı akciğerlerine baskı yapıyor olmalı.
I think the fluid in your belly is putting pressure on your lungs.
Çok baskı altında kaldım şimdi.
That's a lot of pressure.
Küçük baskı içinde hepsini çivi ile tutturdular.
They've got it all nailed down in the small print.
Dinle, buraya gece yarısı baskını için falan gelmedim, tamam mı?
Listen, I'm not here for some kind of midnight raid, okay?
Onun bölgesine girmek istiyorlardı toptancılara baskı falan yapıyorlardı.
Hoping to move in on his territory, they were pressuring wholesalers, something like that.
2 bin yıllık, iki yüzlülük, kölecilik ve baskı sembolü.
It's a 2,000-year-old symbol of hypocrisy, slavery, and oppression.
Stüdyonun Halkla İlişkiler bölümünün baskısına yenildim.
I caved in to the pressure from the studio PR hack.
- Yine de baskı yok.
- No pressure, though.
Bu sinyal dalgaları tam kapasiteye ulaştığında öyle bir baskı uygulayacak bir güç yaratacak ki gezegendeki herkesi öldürmeye yetecek.
Once the wave reaches its full potential, the electromagnetic energy will create enough pressure to... To kill every human on the planet like you said.
Baskı altında çalışabildiğim için şanslısın.
You're lucky I work well under pressure.
Sadece baskı yok.
Just no pressure.
Baskı yok.
What could be better?
Size baskı alma, evlat?
The pressure getting to you, kid?
Steve gerçek bir çift olmamız için baskı yapıyor.
Steve is pushing for us to be a real couple.
Bu cam parçalarına baktığımda ikincil bir ayakkabı veya çoğul kullanacak olursak ayakkabılar tarafından yapılmış bir baskı da yok.
Now, when I look at these shards of glass, there is also no evidence of secondary compression by a shoe or shoes, to use the plural.
Dans tamamen dakiklik, baskınlık ve ter üzerine kuruludur
Dancing is about precision and domination and sweat.
Patronum çok baskı yaptığından...
Because my boss was pressuring me so hard...
Geçtiğimiz haftalarda Markridge Grup yedi araştırma tesisinde art arda meydana gelen patlamalar nedeniyle yoğun baskı altındaydı üstüne bir de eski çalışanları Oliver Peters'ın şirketin suç işlediğine dair ithamlarıyla karşı karşıyalar...
In recent weeks, the Markridge Group has been under siege after a series of explosions took out seven of their research facilities, and now they're bracing for yet another impact as former Markridge employee, Oliver Peters, has made allegations that the company is guilty...
Emanuel ve haydutları baskına geldiğinde Kiran ve arkadaşları babasının deposunu koruyormuş.
Kiran and his pals were guarding his father's warehouse when Uncle Emanuel and some of his thugs broke in.
Lord Benton'ın gelmesiyle üzerinde baskı hissetmeye başlamıştır.
He must be feeling the pressure with Lord Benton's arrival.
Ben ağır pamuk kağıtları tercih ediyorum. Soğuk baskılı ve tırtıklı kenarlı.
I favor heavy-weight cotton, cold pressed, deckle edged.
Yoksa dikişin üzerine baskı olur.
It will put pressure on the stitches.
Mahalle baskısının nasıl bir şey olduğunu iyi bilirsin.
You know how peer pressure is.
İkili arasındaki dinamik değişiyorsa muhtemelen eşit olmayan bir ortaklık var, biri baskın biri itaatkar.
I want you to do a search. Sure thing, what's going on? Father Consolmango said what he could, and what he gave me was 1 Peter 5 : 5.
Baskın olan da itaatkarın ne zaman öldüreceğine karar verdi.
Could be an address.
Onları Amerikalılara karşı uyarıyor. - Demek ki baskın olan Natalie.
Yeah, but we did say he'd need a place that was secluded to hold his victims while he tortured them, which that place definitely wasn't.
Zamanını ve yerini öğrenir öğrenmez, tuzak kurup baskın yapacağız.
Once he gets us a time and a location, we can set up a sting and be in a position to make the bust.
Sonunda kıza olan aşkı ülkesine olan sadakatine baskın çıkmış.
And in the end, his love for her outweighed his loyalty to his country.
Biliyorsunuz ya? Ve şimdi de ileri, ileri, ileri baskısı başladı!
I've never felt this way before, and now there's this pressure to move forward, forward, forward!
İsmini listeye yazdım o yüzden baskı altında hissetmeden git.
I put your name on the list, so don't feel pressured and leave.
Ama ondan intikam almak istediniz yıllarca üzerinizde baskı kurduğu için.
Only, you wanted revenge against her, for the years she'd held your feet to the flames.
Her neyse, son bir kaç aydır bunu okumam için bana baskı yapıyor.
Anyway... for the last couple of months, she has been hounding me to read this.
Çünkü genç yetişkinler zorlu deneyim edinir, stres, kendinden şüphe etme, kaybolma, başarılı olma baskısını yoğun bir biçimde hissederler.
Because young adults experience strong, intense feelings of stress, of self-doubt, of loneliness, of loss, of the pressure to succeed.
Zula evimiz bu gece yeniden baskın yedi.
Yo, Mouth, our stash house got raided tonight again.
- Evet? - Çok baskıcı.
Super possessive.