Başka bir şey daha var tradutor Inglês
652 parallel translation
Sana söylemek istediğim başka bir şey daha var.
There's something else I've got to tell you.
- Biz başka bir şey daha var.
- We've something else.
Yapmayacağım başka bir şey daha var.
There's something else I wouldn't do.
Sana vermek için başka bir şey daha var.
I have something else to give you too.
Veya muhtemelen, başka bir şey daha var.
Or possibly, it's something else.
Ayrıca bu sabah endişe edecek başka bir şey daha var.
Besides, I've got another worry this morning.
Başka bir şey daha var.
Uh-huh, and there's something else too.
Sanırım unuttuğum başka bir şey daha var.
I guess I forgot something else, too.
Müzede gördüğüm başka bir şey daha var.
There's something else I saw that night in the museum.
Hazineleri istiyorum evet ama istediğim başka bir şey daha var.
I want treasure, yes. But there's something else I want too.
Başka bir şey daha var, Nellie.
There's one more thing, Nellie.
Başka bir şey daha var.
Another thing.
Clint, sana söylemeyi unuttuğum başka bir şey daha var.
Oh. and. Clint. there's another thing I forgot to tell you.
Kaptan, Kaptan, burada başka bir şey daha var, dinleyin.
Captain? Captain, there's something else here. Listen.
Bildiğim başka bir şey daha var.
I know something else.
Ama onlarda başka bir şey daha var mucizevi, gizemli bir şey.
But they're more than that. They have one thing in them that is a miracle and a mystery.
- Başka bir şey daha var.
- I have something else.
- Binbaşı, başka bir şey daha var.
Major, there's one other thing.
Başka bir şey daha var.
Here's something else.
Başka bir şey daha var. Karımla ben ayrı yaşıyoruz.
And there's another thing : you know that me and my wife life are living apart.
Ve Scout... biliyor musun, sana hiç söylemediğim başka bir şey daha var... Hani o gece tekrar Radleylerin evine gitmiştim ya?
And Scout... you know somethin'else I never told you... about that night I went back to the Radley house?
Başka bir şey daha var.
There's something else I would be glad of.
Başka bir şey daha var... 200 milyona ne dersin?
Another thing... What would you say to 200 million?
- Başka bir şey daha var.
- There is something else.
Canımı sıkan başka bir şey daha var Ed.
There's something else that's been bothering me, Ed.
- Beni üzen başka bir şey daha var.
- One other thing.
Anlamakta zorluk çekeceğiniz başka bir şey daha var.
I got another little item you might have trouble understanding.
Kaptan, başka bir şey daha var.
And Captain, there's something else.
Başka bir şey daha var, bilmediğin bir şey.
Well, there is something else, something you don't know.
Söylemek istediğim başka bir şey daha var.
George. I have something else to say about it.
Başka bir şey daha var.
There's something else.
- Orada başka bir şey daha var.
- There's somethin'else out there.
Beni kaygılandıran başka bir şey daha var.
There's something else that worries me.
Yazı-tura atmanın dışında başka bir şey daha var.
- It might. If we don't flip a coin. - Let's do something else.
Elbette başka bir şey daha var.
Oh, of course there is one other thing.
Başka bir şey daha var mı, Norma?
Is there anything else, Norma?
Mecburi ise... Ama başka bir şey daha var.
If that's necessary, but there's something else.
Şimdi çok garip olan bir başka şey daha var.
Now there's another thing that's very strange.
Şimdi bakalım başka bir şey var mı? Evet, bir şey daha.
Now, let me see if there's anything else.
Daha başka bir şey var mı?
Anything further?
Daha önce tartisilacak baska bir sey var.
There's something else to be discussed first.
Bir başka önemli şey daha var... en azından benim için.
There's another important thing, that is, for me.
İnanması çok daha zor başka bir şey var.
There's something much more difficult to believe.
Başka bir şey daha var.
Well, then, Patsy, that's another thing.
Daha başka bir sürü güzel şey var.
I've got lots of other nice things too.
Başka bir şey daha mı var?
You mean there's something else?
Bundan başka bir şey yok değil mi senin için? Zaten yeterince oğlun var. Daha fazlasını ne yapacaksın ki?
That is the single thing... of which I would have thought you had enough.
"Hayır küçük bayan, aklımda başka bir şey daha var" dedim.
And I'd say : " Oh, no, little lady,
Çünkü adamın söylediği bir başka şey daha var, oyuncuların kaldığı otelle tenis kulübü onlarda senin kaydın bulunmuyor görünüyor.
My mother worked for him as a housekeeper. When he found out, he offered to help because that's just the kind of guy he is.
Şey, Komiser, o adam kör kütük sarhoştu. Ne işittiğini bilmiyordu. Bir başka şey daha var, efendim.
The lab definitely established... that the heel marks belong to Mr. Stafford's shoes.
Merak ettiğim bir başka şey daha var.
There's something else that I've been wondering about.