Beacon tradutor Inglês
1,751 parallel translation
İşarete 15 kilometre kaldı.
15 kilometers to beacon.
İşarete 10 kilometre kaldı.
10 kilometers to beacon.
- İşarete 5 kilometre kaldı.
- 5 kilometers to beacon.
Dubai tüm dünyanın parasına yol gösteren yeni bir deniz feneri gibi.
It is like the new beacon for all the world's money.
Sadece güvenlik için takip cihazını kapatacağım.
Hey, I just need to deactivate the tracking beacon for security.
Şimdi, saldırıyı yapan soysuzların sizi bulamaması için çantadaki takip cihazını kapatmanız gerek.
Now, so the bastards who attacked you can't find you, you need to disable the tracking beacon hidden in the case.
Normal olarak takip cihazını etkisiz hale getirmişler.
They, of course, deactivated the homing beacon.
Bize verdiği şifre kesin izleme cihazını yeniden aktive etmek içindi. Haklısın.
- I bet you he gave us a code that reactivated the tracking beacon.
Başlık çantasını çaldıklarında tarayıcımı, tekrar açılması durumunda takip cihazını araması için kurmuştum.
When they stole the weapons case, I set my scanner to look out for the tracking beacon in case it came back on.
Mobil hat üzerinde SAT sinyali kurman ne kadar zaman alır?
How long's it gonna take you to set up a SAT beacon for a mobile line?
Acil Öfke Harekâtı, askeri hazırlığın parlayan ışıltısıydı.
Operation Urgent Fury was a shining beacon of military preparedness.
Bir işaret kulesi bulabilecek miyiz?
We going to be able to find the beacon?
- Eski bir aktriz, Şimdide Beacon apartmanının kraliçesi.
- Ex-atriz, today is the resident diva Edifício of Beacon.
Beacon apartmanından geliyorum ve ben...
I live in the Beacon Building y...
- Bu olaydan sonra Lt. Hutton bu apartmanın sorumluluğunu üstüne aldı.
- Lt. Hutton adopted Beacon Building after what happened.
Beacon binası apartman olmadan önce otelmiş.
- Before Building Beacon was the Beacon Hotel.
Ondan öncede sokağın konaklama yeriymiş.
- And, before that, was Hosted by the Beacon Street.
Eskiden Kiliseyle sokağın kesistiği kavaaktaymış!
- Before that, he was the street corner Beacon Avenue to Church!
Beacon binası bi mezarlık mı?
- Then The Beacon is on a graveyard?
- Sen de beacondansın. - Bu doğru değil!
- You are our beacon ( beacon ).
- Beacon Hill kızları nedir?
- Uh-huh. The Beacon Hill girls?
Chloe'de Shar Pei var ama kimsede hiç kimsede evcil bir kurt yok.
But nobody, and I mean nobody in Beacon Hill has a pet wolf.
- Sence annen erkek fatma mı?
I'm never going to be like the Beacon Hill girls, am I?
Hemen duvarın dışında. Radyofar. Bir hareketten sonra arabadaki bombalara tahrik sinyali göndermiş.
Found this right outside the wall - radio beacon - sent an arming signal to the car bombs when they went through the gate.
Kutunun, Rahl'ı Richard'a yönlendiren bir işaret olmasını istemiyorum.
I won't allow the box to be the beacon that leads Rahl to Richard.
Her yere sinyal göndereceğini nereden bileyim?
How was I supposed to know it was, like, a beacon to the world?
Gizli operasyonlarda ajanlarda sinyal cihazı olmuyor mu?
A covert ops like this, uh, wouldn't your agents be wearing a beacon?
Cihazı vardı. Geri teslim etmemişti. Hala onda diye umuyoruz.
She had a beacon, she didn't turn it in, so we're hopeful that she still has it.
1.6 km mi? Ne biçim sinyal cihazı o?
What kind of beacon is that?
Sence Kim'in sinyal cihazı çalışıyor mudur?
Do you think that Kim's beacon is still working?
Dur bir dakika. Sinyal alıyoruz.
Wait a minute, we're in range of the beacon.
Bu bir işaret gibi.
It's like a beacon.
Leon Bronstein, büyük devrimin parlayan umut ışığını mı?
Leon Bronstein, the shining beacon of hope for the great revolution? - I think he may well be, yeah.
Bu arada Denise beni bulan parlayan o umut ışığının kendisiydi.
- By the way, Denise, that shining beacon of hope found me.
Bu nedir, bir izleme aygıtı mı?
What's this, a homing beacon?
- Bir izleme aygıtı olmadan gidemez.
- Not without a homing beacon.
West'in bileğine nişanladığım izleme cihazı onu bulmamızı sağlayacak.
The tracking beacon I shot into mayor west's ankle
Tıpkı kralın kendisi gibi, bir askerin zayıf başlangıçlarından tüm krallığının sevdiği bir hükümdar olan, başkentteki Shiloh'ta savaşın enkazından halkımız için umudun feneri, olarak yükseliyor.
Like the king himself, who rose from meager beginnings as a soldier to a monarch beloved by his kingdom, the new capital at Shiloh has risen up from the wreckage of war, and become a beacon of hope for our people.
İzleme sinyalini onarmanın bir yolu var mı? Hayır komutanım.
- Any luck repairing the homing beacon?
Şili'nin ileriye dönük kalkınma politikaları bölgede bir işaret olma yolundaydı.
Chile's progressive developmental policies were a beacon in the region.
Sen umudumuz oldun, yoksa bu dünya tatsız ve soğuk olacaktı.
You are a beacon of hope in an otherwise bleak and dreary world!
Jimmy şehrin neresinde olursam olayım bakıp bu yeri görebilmemi istiyordum.
Jimmy wanted to know that no matter where I was in this city, I could look up here and see this Beacon...
Savunma kuvvetleri eğitildi ve uyarı için kıyı boyunca işaret ateşleri hazırlandı.
Defence forces have been mastered and beacon set along the coast for warning.
Tanrı aşkına, işaret ateşini yak!
For Lord's sake! Light the beacon!
Fener!
Beacon!
İşaret Louisiana kıyılarındaki terk edilmiş bir petrol platformundan geliyor.
The beacon is coming from an abandoned oil rig off the Louisiana coast.
Jimmy şehrin neresinde olursam olayım kafamı kaldırdığımda bu yeri görebilmemi istiyordu. Bir gözetleme kulesi.
Jimmy wanted to know that no matter where i was in this city, i could look up here and see this beacon... the watchtower.
New York Şehri her zaman umudun mabedi olmuştur.
New York City was then, as it had always been, a beacon of hope.
Fenerimiz sensin.
You're the beacon.
- Beacon Hill kızları futbol oynamaz.
The Beacon Hill girls don't play soccer.
Asla Beacon Hill kızları gibi olamayacağım, değil mi?
Am I a tomboy? Uh, that's a silly word.