Benefit tradutor Inglês
4,371 parallel translation
Tren burada durmaz bile.
The worst thing is, the town wouldn't even get the benefit.
Ama bunu benim için yapıyormuş gibi davranmayın.
But don't make out like you're doing this for my benefit.
- Bunu senin için yapıyorum!
- I am doing this for your fucking benefit!
Ona yardım parası toplamak için hazırım.
Well, I'm willing to give him the benefit of the doubt.
Şüphen olmasına rağmen ona yardım toplamakta hâlâ istekli misin?
So you still willing to give him the benefit of the doubt?
Holly'nin yararına.
For Holly's benefit.
Senin yararına mı onun yararına mı?
Is that for her benefit, or yours?
Tetikçinin görüntülerini basına vermek işimize yaramaz mı?
Doesn't the benefit of releasing this video
Bir holding topraklarını işgal ettikten sonra birileri ulusal çıkarlar için katledilmelerini emretti.
Afterward, a conglomerate occupied their land. Someone ordered their slaughter to benefit the national interest.
Çocuktan şüphelenmeyi bırak.
Give him the benefit of the doubt.
Ona hak ettiğini vereceğim, tamam.
I'll give him the benefit of the doubt, all right.
Suçsuz kabul ettiğim için çabalıyordum.
I was just trying to give somebody the benefit of the doubt.
Kararlarını verirken dikkate aldığı tek bir kıstas vardır maliyeti ve getirisi.
When making decisions, he considers only one method : the cost-benefit analysis.
Eren'in dev gücünü kontrol edip edemeyeceğine ve insanlık için faydalı olup olamayacağına bu görevin neticesine göre karar verilmelidir.
Whether Eren can control his Titan power, and whether he may be of benefit to mankind, should be decided based on the results of that mission.
Bu tür haberler için, siz muhabirlerin hiç çıkarı olmadığını söyleyebiliyor musunuz?
For this kind of news, you reporters dare say you didn't get any benefit?
Ve gururunu bir kenara bırakıp onun hakkında kötü düşünmezsen öğrenemezsin.
And you could find out if you would drop your pride and just give her the benefit of the doubt.
Sen de biri hakkında kötü düşünmedin bak ne oldu?
You gave someone the benefit of the doubt, and look how that turned out.
Biz de size oldukça tatmin edici bir plan düzenleriz.
We'll structure a schedule that results in you getting a substantial financial benefit.
Hakkımda kötü düşünmek, savunmasız olmak ve açığa çıkmak mı?
Not gonna give me the benefit of the doubt and be vulnerable- - expose yourself?
Bu kovuşturmanın hayrı için, gerçeği söyleme ahlaki yükümlülüğü altında olduğunuzu hatırlatmak isterim.
I will remind you, Miss Ellison, that you are under a moral obligation to tell the truth, as you know it, for the benefit of these proceedings.
Profesyonel yardım alırsan iyileşebileceğini düşünüyorum.
I think you could benefit from talking to someone professionally.
Hiçbirimizin ellerini kirletmek istemediği birkaç savaşta yer almak için gönüllü olanları takdir etmek pek de putlaştırmak olmuyor ama hüsnüzanla yaklaştığım doğrudur.
I don't think it's fetishizing to admire people who signed up to fight a couple of wars that neither one of us wanted to dirty our hands with, but I do give them the benefit of the doubt.
Adı lazım değillerin, araba akülerine bağlanmış künyeli rehinlerin yanında zafer pozları verdiği fotoğrafları görene kadar ben de hüsnüzanla yaklaşıyordum.
I gave them the benefit of the doubt, too, until I saw pictures of what's-her-name doing the "get this" pose next to prisoners in dog collars wired to car batteries.
Shelby ; "Hâlihazırda bilinmezlikle dolu olan çevremizin, iş üstünde tecrübe kazanan kurul üyelerinin oluşturduğu mali politikalardan fayda göreceğine inanmıyorum." şeklinde konuştu.
Said Shelby, "I do not believe the current environment of uncertainty " would benefit from monetary policy decisions "made by board members who are learning on the job."
- Sen yapmayı unuttun ve yardımla ilgili bir şeyden sorumluydum.
- You forgot to do it and I was put in charge of something for the benefit.
Satın alan ismi ve ulaşım bilgilerini almak için Kıtasal Yardım Müzayedelerindeki... -... etkinlik koordinatörüne ulaşıyorum.
I have someone tracking down the event coordinator at Continental Benefit Auctions to get the name and contact.
Bir bağış gecesi düzenlerim.
I'll host a benefit.
Geceyi o düzenliyor.
He's throwing this benefit.
Oliver Queen'in kendi düzenlediği bağış gecesine katılamaması kimseyi şaşırtmadı.
Oliver Queen's failure to show up to his own benefit shouldn't surprise anyone.
Bu ay son kez çocuk parası alacaksınız.
This is the last month you'll be getting the child benefit...
Yine de kuş bakışı açısından daha faydalı olursun.
Thought you could benefit from a bird's-eye view.
Çünkü ne kadar fazla insan dahil olursa, o kadar fazla insan faydalanır.
Because the more people that are involved, the more people benefit.
Dünyaya temiz gelmek sadece ruhunuzu fayda vermez, ancak aileni bir araya getirmek için son bir şans olacaktır.
Coming clean to the world will not only benefit your soul, but it will be a final chance for you to bring your family together.
Kimin çıkarı daha fazla?
Who would benefit the most?
Peki ya bir anneyi kızından koparıp alman kendi çıkarın için onu öldürtmene ne demeli?
What about ripping a mother away from her daughter, having her killed for your own benefit?
Bence çocukların senin uyuşturucu batağına düşmeni dinlemesi onlara çok yararlı olur.
I think the children would really benefit from hearing at length about your drugs hell.
- Yaptığı her şey Victoria'nın yararınaydı. - Peki o zaman saldırıları neden yaptı?
Everything he did should benefit Victoria.
Medisonus'un ve Viktoria'nın başarısı başka kimin işine yarayabilir?
Who else would benefit from Viktoria's and Medisonus'success?
Senin özel Pound Town tarifenden yararlanacak mı?
Is she gonna benefit from your special Pound Town endowments?
Seçim zamanında elimde senin hakkında bir sürü pislik vardı ve ben bunları gizli tuttum. Çünkü kişisel çıkar sağlamak için bunu ortalığa yaymak bana doğru gelmemişti.
I was handed a lot of dirt about you during the election, and I kept it under wraps because I didn't think it was right for me to personally benefit from airing it out.
Luke Wheeler'ın hayır konserinde insanları kendine hayran bırakacaksın.
You are gonna knock them dead at Luke Wheeler's benefit concert tomorrow night.
- Yarın konserde görüşür müyüz?
- Now I'll see you tomorrow at the benefit?
Bu bir hayır konseri. Ve sen de tanınan bir isimsin.
Well, it's a benefit, and you are a big name.
- Bakın bu olay sansasyonel bir olay! Ve sizin de kutunun dışından bakış açımdan faydalanmanıza izin vereceğim.
This is a high-profile case, and I am willing to let you guys exclusively benefit from my out-of-the-box crime-solving mind.
Tehlikeli kaçak bir firariyi yere serdin... bütün güçlerinin engellenmesine rağmen?
You tracked down and apprehended a violent breakout all without the benefit of your powers?
Gördüğüm kadarıyla, Victor'ın dördüncü sınıfı tekrar etmesi onun yararına olacak.
From what I've seen, Victor might benefit from repeating the fourth grade.
Olumlu düşünmeye çalışıyorum ama bu yaptığın çok tuhaf görünüyor.
I'm gonna give you the benefit of the doubt here, but I gotta say, this looks weird.
Sizi temin ederim, teknolojinin yardımı olmadan olağanüstü işler yapmış biriyim.
I assure you, I have done extraordinary work without the benefit of technology.
Dinle, bu adam üzerinde sağlam bir dayanağın yoksa, ona inanmaya karar vereceğim. *
Look, look, unless you have something solid on this guy, all right, I'm gonna give him the benefit of the doubt, you know?
Umarım yararımıza olur.
Well, I hope that it will be to our benefit.
Ayrıca her zaman büyüklerime saygı gösteririm. Eğer sizin sözüm ona özel kız arkadaşınız kayıpsa bir cadının yardımını kullanabilirsiniz.
If your special lady friend is missing, you can benefit from the help of a witch, and since I control all the witches in this town,