Beside tradutor Inglês
4,056 parallel translation
Fincanı kendi yanında idi, kocasınınki ise öteki taraftaydı.
Her cup is beside her and that of her husband is on the other side.
Yatağının yanındaki küçük masada bulunan yazı çantasını da.
Also the writing case which is on the little table beside her bed.
Bizim tarafımızda duracak mısın, yoksa?
Will you stand beside us or not?
Sürekli yanında kalmam için ısrar edeceklerdir, sahnede bile.
They'll insist I be right beside you at all times, even on-stage.
Tyrell hanesini arkamıza alırsak Kuzeylileri mahvederiz.
With the Tyrells beside us, we'll crush the Northerners.
Solunda duran şişko ve onun yanındaki genç.
The fat one to your left and the lad beside him.
Siz de şehri alırdınız. Stannis hak ettiği tahta oturur sen de yanında dururdun.
You would have taken the city, Stannis would sit upon his rightful throne, and you would stand beside him.
O gün, son ejderin yanında savaştım majesteleri.
I fought beside the last dragon on that day, Your Grace.
Onunla kanadım.
I bled beside him.
Soğuk cesedinin önünde diz çöktüm ve eski sözleri mırıldandım.
I knelt beside his cold body and said the old words.
Uçakta yan yana oturmuştuk.
Lantins, I sat beside her on the plane.
Bu konumuzun dışında.
That is beside the point.
Birkaç kez onun yanında savaştım.
I fought beside him a couple of times.
Peki beyler, sakıncası yoksa sizi bu iki küçük hanımın yanına oturtabilirim.
Okay, gentlemen, if you don't mind, I can sit you here beside these two young ladies.
Onu sanki bir et parçası gibi.
He threw it beside the hole.
Yanında diz çöken adam nasıI? Ona sor.
How about this one kneeling beside you?
Kızın cesedinin hemen yanında, onun elini tutarken bulundu ve bir yandan saçma sapan şeyler söylerken diğer yandan ne kadar üzgün olduğunu söylüyordu.
He was found sitting beside the girl's corpse, just holding her hand, speaking gibberish half the time, and the other half saying how sorry he was.
Bunun konu ile ilgisi yok. Konu Holden'ın katil olup olmadığı. Ki ben, bütün kalbimle onun katil olduğuna inanıyorum.
That's beside the point, whether Holden is the killer, which I believe, deep in my heart he is.
Konu o değil.
That's beside the point.
# Nasıl ona " yanında olmak Uzun
♪ How I long to be beside her "
# Nasıl onu yanında olmak Uzun
♪ How I long to be beside her
Yanımdaki adam, Rahip Cenwulf sanırım öldü.
Brother Cenwulf here, beside me, I think he's dead.
Gel yanıma kızım.
Come here beside me, daughter.
O zaman belki de sessizce arkanda durup kaybedişini izlemeliyim.
Well, then, maybe I should just stand quietly beside you at the podium and watch you lose.
Senin yanına oturabilir miyim?
Can sit beside you'?
Sadece yanımda kardeşim olsun istemiştim.
I just wanted a brother beside me.
- Hayatımızında işinden başka şeye yer yok!
There's no place left for our life beside your work.
Bir gün evlenecek ve kocasını bıçaklayacak ama bunun önemi yok.
She's gonna get married and stab her husband one day, - but that's beside the point.
Yaşadığımız onca şeyden sonra, en az Juliet kadar senin yanında yatmaya hakkım var.
After all we've been through, I've earned the right to rest beside you just as much as Jules.
Yanımızdaki yatakta yaptığı hilelerin sesini mi özlüyorsun?
Listening to her turn tricks in the bed beside us?
- O son saat hepsinden farklı.
- The last hour is beside the others...
Diğerlerinden farklı bir saat.
The hour beside the others.
Ayrıca sen buradayken o kadar da kötü olamaz.
Beside it can't be all bad, you're here.
Her gün konuşuyoruz, biliyorum ama aynı şey değil.
You're not here, you're not beside me, and I miss that. - I know we talk every day, but it's not the same.
Yanımda değilsin.
You're not lying beside me.
Yanı başımda Biggie'nin yüzü gittikçe daha da karanlıklaşıyordu.
Beside me, Biggie's face gets darker and darker.
O zamana kadar hep seninle olacağım.
I will stay beside you every hour until.
Yanındaki adam.
The guy beside her.
Hayatım, sen bilgiyle dolu ve geçmiş yıllarının ötesinde çok güzelsin. Yanında bar taburesinde oturan heriften çok daha iyi bir babayı hak ediyorsun.
Sweetheart, you are... wise and beautiful beyond your years... and deserving of a far better father than the barstool prophet that sits beside you.
McMurdo istasyonu, denizin yanındaki Ross adasında bulunur.
McMurdo Station sits beside the sea on Ross Island.
# Yaralı bir şekilde yatağımın yanında durdu #
He, wounded, stood beside my bed
Yanıma uzan.
" Lie down beside me.
- Söz konusu bile değil.
Beside the point.
- Eve geldi, kendinden geçmişti.
What happened? She came home, she was beside herself.
Belki tablonun yanına küçük bir plaket asarız annemin anısına.
Perhaps we could mount a little plaque beside her in Mum's memory.
Bana sorarsanız turistlerin küçük kasabamızı ziyaret etmelerinin sebebi doğurganlık turizmi. Çünkü kasabamız güneş ve denizden daha fazlasını sunuyor.
If you ask me, I would say it's a natality tourism, which will enrich the tourist offer in our little town, meaning that beside the sun and the sea, we offer much more.
Crixus ve benim yanımda, hak ettiğin gibi lider olarak yer al.
Take rightful place beside Crixus and myself, as a leader.
Yatağımda, İngiltere'nin gelmiş geçiş en güzel Kraliçe'sinin yanında öleceğim.
I will die in bed beside the most beautiful queen that England has ever known.
Hayatım boyunca yanımda durdu.
He stood beside me my whole life.
Yayımcılar aynı katta oda kiralamak isteyecekler.
Music publishers would beside him room to rent.
O ayrı mesele.
That's beside the point.