Blood tradutor Inglês
67,742 parallel translation
Bu kanlarında var.
It's in their blood.
Ve benim kanımdan olanların.
And my flesh and blood.
Şu an iyi anneyi oynamak istiyor olabilirsin ama işe girdiğinde elinde bıçak ve havada kan kokusundan başka bir şey olmayacak. Bu gerçek sensin, en iyi versiyonun.
Now you might play at being the good mummy, but when you're in the thick of it, nothing but a blade in your hand and blood in the air, that's the real you, the best you.
Kanı çekilmiş olabilir.
His blood could've been drained.
Bu kan tedavisi gibi bir şey.
This, like, blood therapy.
Senin bahsettiğin kan tedavisi yöntemi var.
There's... there's the blood therapy that you talk about.
Kurt adamların kanından bazı deneyler yapmıştık.
We experimented with the blood of sire werewolves.
Kana ihtiyacımız var, taze kan. Onu ısıran kurt adamın kanı.
We need blood, live blood, from the werewolf that bit her.
- Ve benim kanımdan canımdan olan birinden.
And my flesh and blood.
Biraz burada kan var birazda orada ama ceset yok.
Found a fair amount of blood over here and some there, but no body.
- Kan.
Blood.
İnsan kanı.
Human blood.
Tanrıyı kan için her şeyi yapacak kadar aç bırakmak.
We let the god get so hungry that he'd do anything for blood.
Mekanizma bakire kanı ile kutsanmalıymış.
The mechanisms "must be anointed with the blood of virgins."
Eğer onlardan biri kendi kanımıza uygularsak.
If we used one of those on... On our blood...
O zaman kanı arındırıp büyüyü yapıyoruz.
So we purify the blood, then do the spell.
Lut Gölü tuzu, civa, koyun kanı, kutsal yağ.
Dead sea brine, Mercury, lambs blood, holy oil.
Suyun yakınlarındaki taşlarda ona ait kan izlerine rastlandı.
Traces of her blood were found on stones next to the water.
Kan, idrar, kasık kılı ve penis sürüntü örnekleri alacağız.
We need blood, urine, pubic hair and penile swabs too.
Ön incelemeler sopa üstünde senin ve Michael Lucas'ın izleriyle birlikte kurbanın kanının bulunduğunu gösteriyor.
Preliminary forensics have identified your prints on the bat along with those of Michael Lucas and the blood of the victim.
Aethelflaed bu toprakları ele geçirmek elinde tutmaktan bile hayli fazla miktarda hem kan hem de gümüşe mal olacaktır ve bu yüzden ittifaklar kurulmak zorunda.
Aethelflaed, it would cost a great deal of both blood and silver to conquer these lands, even more to hold the ground. And so alliances must be forged.
Northumbria'yı Kuzeylilerden kurtarınca gözünü kan davalısı Kjartan'a çevirecektir.
Should he rid Northumbria of these Northmen, he will look towards Kjartan, his blood feud.
Ragnar yalnızca kan davamızı ve Thyra'yı düşün.
Ragnar, think only of our blood feud and of Thyra.
Kjartan, Dunholm'ı Korkusuz Ragnar'ın kanıyla inşa etti.
Kjartan built Dunholm on the blood of Ragnar the Fearless.
O yer öz oğlu Ragnar'a ait.
Belongs to his blood son, Ragnar.
Hâlâ buz gibi soğuk ve su damarlarındaki kanı dondurur.
It's still icy cold, and the water will freeze the blood in your veins.
Kan emici kara sinekler tarafından sarılmış yeni doğan geyik gördüm. O yıkıldı ve öldü.
I've seen a newborn reindeer so completely overwhelmed by blood-sucking black fly, that it collapsed and died.
Minik piçler Bambi'nin o kadar çok kanını emmişti ki, hayvan nalları dikti.
The tiny little fuckers just sucked so much blood out of bambi. That bambi kicked the bucket.
Muhtemelen peşini bırakmayan kan emici bir yaratık.
Possibly some sort of blood-sucking irritant that wouldn't leave it alone.
Sana zarar vermek isteseydim yetim, kanın bu arabadan şelaleden akarcasına boşanırdı.
If I wanted to harm you, orphan, your blood would be streaming out of this car like a waterfall.
Kan tahlili de yaptım.
I tested his blood.
Mamba du Mal kafesinden kaçmış, kendi zehrinden bir şişe çalmış ve Dr. Montgomery'yi soğukkanlılıkla öldürmüş.
The mamba du mal got out of its cage, stole a vial of its own venom, and murdered Dr. Montgomery in cold blood.
Kesinleşmemiş teorilerle basın önüne çıkmak yangına körükle gitmek olur.
Sir, facing the press with only preliminary theories is like dropping blood in the water.
MacLeish'in adamlarının korkudan gözlerini kan bürümüş.
MacLeish's men went blood-simple.
Tırnak altlarında göz dokusu ve kan buldum.
I found eye tissue and blood under her finger nails.
Etimdeki parazit ve kan ile kemik arasındaki boşluktaydılar.
In my flesh and in the space between the blood and the bones.
Kan, korku ve çılgınlık getirdi.
Brought blood and fear and madness.
Bu onun kanı mı?
Is that his blood?
Tundra'nın kanı güzel beyaz derinin altında damarlarında akıyor.
The blood of the tundra flowing in your veins, beneath your beautiful pale skin.
Acımasızca öldürüldü.
She was murdered. In cold blood.
Çarşafın üzerinde kan vardı.
There was blood on the sheets.
Ayrıca kanında Triazolam izlerine de rastladık.
There were also traces of Triazolam in her blood.
Fever in the Blood'ı bedava biletle bile izlemeye giden olmadı.
Fever in the Blood, you couldn't even give tickets away.
Kan çıkarmak istiyor.
She's out for blood.
Dökülen kanlara?
All the spilt blood?
Bunların geri kalanını almak için gerçekten dökemeyeceğim kan yok.
There really is no amount of blood that I won't spill... to get the rest of these.
Şu kan hücreleriyle başlayalım.
Let's start on these blood cells.
Kanlı kötü bir bez.
Bed stuff with blood on.
Daha çok kan var, değil mi?
More blood, right?
Dökülmüş kan ve kırık kemikler.
Spilt blood and broken bones.
Kan, kemikler ve bedenler.
Blood and bones and bodies.