Blow tradutor Inglês
24,525 parallel translation
Yürü bakalım yoksa kafanı uçururum.
You move, I'll blow your goddamn head off.
Bu gece beynim uçmazsa yarın sabah tekrar açacağım.
I'll be up in the morning back assuming I don't blow my brains out tonight.
O yere giden gücü kestiğimizde savunmaları yarıya düşecek.
And once we blow the power they have going into that place their defenses will be cut in half.
Gördüğünü sandığın bir şey yüzünden her şeyi mahvedeceksin.
You'll blow everything up - based off something you think you saw.
Tüm hard diskleri temizledim.
I did blow all these hard drives clean.
Hard diskleri tamamen temizlemenin tek yolu üstünde matkapla bir delik açmaktır.
The only way to really blow the hard drives clean is to take a drill and punch a hole through it.
Çünkü Laurie'nin şirketine ne yaptığını bilseydi muhtemelen eline bir silah alıp kafasına sıkmak isterdi.
Just saying, because if he knew what Laurie was doing to his company, he probably would want to take a gun and blow his brains out.
Ne zaman saldıracağını bilmek, hamleden daha önemlidir.
More important than the blow is knowing when to strike.
Trol Avı büyük bir hasar veremeden tüm interneti çökertebilir.
It could blow out the Internet before Troll Trace ever does substantial damage.
Tüm koyduğumun internetini havaya uçuracak bir enerji oluşturmaya çalışacağız.
We'll try to create enough energy to blow up the whole ( BLEEP ) Internet.
Belki patlar.
Ooh, that could blow.
Onlar da otomatik bomba atarlarla donatılmış araçlarına geri dönebilsin... -... ve orayı havaya uçurabilsin diye.
So they can make their way back to their vehicle equipped with repeat-fire grenade launchers, blow out of there.
Beni devirdi, koca bir taneydi.
Blow me down, that was a big one.
- Rüzgar direkleri iki saniyede elimizden alır gider.
This wind will blow the poles right out of our hands in two seconds.
Su anında kaya gibi sert bir buz kütlesine döner ve rüzgar bile yıkamaz.
The water instantly freezes into a solid block of ice, and not even the wind can blow it over.
Böylesi bir tepkime bir binanın havaya uçmasından çok daha fazlasına sebep olur.
A reaction like that would do more than just blow up a building.
Tüm yerleşkeyi ve ardından çok daha fazlasını havaya uçurur.
It would blow up the entire compound and then some.
Kafamı patlattın.
Fucking blow my head off.
Git zenci yarağı yala "Avustralya" da!
Go blow some niggers in "Austria"!
Ama ekebilirim.
But I can blow it off.
Bir morgu niye havaya uçurmak istersin ki?
Why blow up a morgue?
Bir kaç cesedi havaya uçurursan otopsi sonucundan ne çıkacağı umurunda olmaz.
You know, blow up a few bodies, don't have to worry about what turns up in an autopsy.
Müvekkiliniz neferlerini korumak için bir morgu havaya uçurmayabilir ama aile işi değiştirir.
Your client might not blow up a morgue to protect his foot soldiers, but family is different.
Rüzgârla oradan oraya savrulmak?
To bend and blow with the breeze?
Yani, hayatımı gerçekten görüp görmediğimi bile bilmediğim bir şey için mi mahvedeceğim?
I mean, am I going to blow up my life because of something I don't even know if I really saw?
SENİNLE KONUŞMAM LAZIM ]... şeyi anlatarak benim evlat edinilmemi patlatacağını düşündüm fakat yapmadı.
Carmen was going to blow up my adoption by telling my social workers everything Brandon and I had done, and I figured if for whatever reason she didn't,
Eğer bu işe yaramazsa, fighterlarını havaya uçurman gerekecek.
If that doesn't work out, then you get to blow up their fighters.
İlla bazı şeyleri havaya uçurman lazımdı.
You got to blow stuff up.
Yani bu bir Bone darbe demek oluyor?
So this means you'll blow Bone one?
Kesim'em gevşek ve yedeklemek, ya da lanet darbe EDECEĞİM'kapalı kafa!
Cut'em loose and back up, or I'll blow his fuckin'head off!
Benimle bir saat içinde Whitefeather'da buluşmalısın. Bu dosyanın derinliklerine birlikte ineceğiz.
I need you to meet me at Whitefeather in an hour, and together we're going to blow this case wide open.
Jeju'daki A Otel'i havaya uçurmak istiyorsun.
You want to blow up a hotel Pulau Jeju.
- Ne zaman patlatmayı planlıyorsun?
- When to blow it up?
- Oteli havaya uçurmanın ne yararı olacak?
- What profit is there to blow up the hotel?
Hal böyle olunca ben de ambulansı patlatmak zorunda kaldım.
I had to blow up the ambulance.
Patlama şimdi mi olacak?
Blow now?
- Hepimizi havaya uçurmak istiyorlar.
- They wanted to blow us together.
Onu uçurmamızı istiyorlar.
They want us to blow him up.
Sen, ben, Linus ve Cameron bu akşam dışarı çıkıp biraz kafa dağıtalım, ne dersin?
How about you, me, Linus, and Cameron just go out tonight and, like, blow off some steam?
Onun kafasına silah dayayıp beynini uçurmasını sağlayan yetkisiz sorular.
Unauthorized questions that led him to stick a gun in his head and blow his brains out!
Hepsini havaya uçur!
Let's blow'em all up!
Bir şeyler çekmek isteyen var mı?
Anybody want to do a little blow?
Kokaini çekemedim.
Never got to the blow.
LA'deki saksolar New York'takilere nazaran nasılmış?
So how would you rate the LA blow job compared to the ones in New York?
Şişirmen de gerekmiyor.
You don't even have to blow it up.
Belki de kendini patlattı.
Maybe to blow himself up.
Sana iki kez öpücük veririm,
I can give you a couple of blow jobs,
İki öpücükle kurtaramazsın daha fazlasını yapman gerek.
You're going to need a whole lot more than two blow jobs, okay?
Öpücükler basit kalır yanında.
Blow jobs are easy.
- Dediğimi yap yeter yoksa tuşa basarım ve kızı havaya uçururum.
Just do what I say, or I'll press the dial and I'll blow up the girl.
O tetiği çekersen, bombayı patlatırım.
Pull that trigger, I blow the bomb.