Boof tradutor Inglês
41 parallel translation
- Geç kaldınız bay La Boof.
- You're late, Mr La Boof.
- Scott? - Selam, Boof.
Are you going to work?
- Benimle yürür müsün? - Sonra görüşürüz, Boof. Partide.
- Catch you later, Boof.
Geçen gece çok garip bir rüya gördüm, Boof.
I had the strangest dream.
- Boof, nasılsın be? - Hayır de.
- How the hell are you?
Bıktım usandım, Boof.
I'm sick of it, Boof.
- Boof, bana bak.
- Boof, look at me.
- Boof da sizinle geliyor mu?
- Boof going with you?
Neden Boof'un üzerine gitmiyorsun?
Why don't you go for Boof?
Peki, sıradaki Boof!
All right, next up is Boof!
- Boof, biraz garip hissediyorum?
- Boof, I feel kind of weird.
Selam, Boof.
Hi, Boof.
Boof teke tek maça gelmiş.
Boof came over for a little one on one.
- Boof, daha yeni geldim.
- Boof, I just got here.
Bu kez olmaz, Boof.
Not this time, Boof.
- Boof, sen biliyor muydun?
- Boof, did you know?
- Selam, Boof.
- Hey, Boof.
Bak, Boof, ne yapayım tüm kasaba kurt delisi.
I can't help that the town is wolf crazy.
Boof, al sana bir şeyim var.
Boof, I've got something for you.
- Boof.
- Boof.
Bak, Boof. Üzgünüm, yapamam.
Look, Boof, I'm sorry.
Hey, Boof, ben ne isem oyum.
Hey, Boof, I am what I am.
Bir de şu yönden bak, Boof, cuma gecem boş olacak.
- I'll have Friday nights free.
Beni basket oynarken gördün. - Yapma, Boof. İğrencim.
You've seen me play basketball.
Sadece dalarız : Bum, oooy, buf.
We just go wahey, boom, oi, boof.
Buna epeyce kalın bir dilim... "iyi pişmiş biftek" de denilebilir tabi.
That is a pretty hefty piece... of "boof borgeegnon".
Bir TV'nin tüpünü patlatırsan POFF diye ses çıkar!
You bust a TV picture tube, it makes a sound, like BOOF!
Ben kimseden sözetmiyorum - "Boof!" - fakat kafa koyar ve vole çakar.
I'm not talking about anyone - "Boof!" - but'eaders and volleys.
28 gündür can sıkıntısından patladık ve 29'unda pufff!
For 28 days you were bored to tears and then on the 29th - boof!
Bu "Boof Borgeegnon" pazarının... oldukça büyük bir kısmı demek
That is a pretty hefty piece... of "boof borgeegnon".
Boof!
Boof!
Onu buraya getir, minik heyecanlar yaşa, ve ardından puf! Bitiyor.
Bring her down here, give her a bit of excitement, then, "Boof!" Finito.
Gitmişler.
boof. Gone.
Sonra da suratıma boya fırlattı, biliyorsunuz.
Then next thing you know, he's like... Boof!
Sadece puff!
It was just... Boof!
Şöyle diyeyim, daha önce orada bulundum, içinden geçtim.
Oh! Let's just say, been there - boof! - done that.
Sadece "Boof", tamam mı?
Just a "Boof", OK?
Sadece "Boof."
Just a "Boof".
Ve bir gün sonra, şerefsiz zıvanadan çıkar her bir şeyi hafta sonu yapar, ve aniden ölebilir.
And then one day, boof, the wheels come off, they do it all in one weekend, and drop dead.
Ancak ağzını kendi ağzımla ovamak istiyorum bu yüzden, pönküremiyorum.
[silverfish clatters gently] But I also want to rub my mouth on your mouth so I don't boof.
İğrenç çirkinlikteki tiplerin birbirlerinin iğrenç çirkinlikteki yerlerine girmelerini sağlıyor.
It allows gross uggos to boof each other's gross uggo parts.