Bought tradutor Inglês
24,753 parallel translation
Lorenzo, Sforza ordusunu satın aldı.
Lorenzo has bought Francesco Sforza's army.
Bunu alan müşterinin adına ihtiyacım var. Bende yok.
I need the name of the customer who bought it.
- Hayır, kot pantolon aldım.
No. I bought jeans.
Sorunlarımı fazla düşünmememi sağlıyor.
Yeah, they bought it for me. Helps me...
Görünüşe göre İmparatorluk onların sadakatini satın almış.
Looks like the Empire bought their loyalty.
O stviptizciye abayı yakıp Pvius aldığımdaki gibi.
Like when I fell in love with that stripper and bought her a Prius.
Mekan 2000'e kadar boş kalmış. Sonra Ned Bosham mekanı ortak olarak Fun Society Amusement LTD.
Place remained dormant until 2000, when Ned Bosham bought up the joint under the name
Bizimkiler onlarınkini Teaneck'teki bir Kmart'tan almıştı.
My parents bought theirs at a Kmart in Teaneck.
Fişleme cihazı aldı.
He bought a labeling gun.
Meyve sıkacağı aldım yeni.
Bought myself a juicer.
Koşarak Durely Sokağı'ndaki marketten son solgun gerber papatyalarını almış bir adam.
... who ran out, mm-hmm... Mm-hmm. ... and bought the last sorry bunch of Gerbera daisies from the convenience store over there on Durely Street.
Bana hediye bile verdi.
Even bought me a Valentine gift.
Şey... Adamın Natalie'ye hediye ettiği sutyen.
The, uh, the bra that this guy bought for, uh, Natalie.
Buradan parfüm mü aldın?
You bought perfume from here.
Dedektif Williams bir kaç hafta önce güzel bir korse aldı.
Detective Williams bought a beautiful corset a few weeks back.
Geçen ay aynı çamaşırdan yedi tane satın aldı.
He's bought the same lingerie seven times in the past month.
Catherine'e aldığım nişan yüzüğünü.
She found the ring that I bought for Catherine, the engagement ring.
Ona parfümü sen almış olsan bile ona sevgilisini hatırlatıyordu.
So, even if you bought it for her, it would only remind her of him.
- O da neydi öyle?
... So maybe that bought us some time.
Soygundan senin payına düşen altınlarla mı kurdun?
You bought those with your share of the gold coin heist?
Geçen hafta öğle yemeğine çıkardı beni.
He bought me lunch last week.
Baban 4 Temmuz'da bize sürpriz yapmak için bilet almış.
Um, Daddy bought a plane ticket to surprise us on the 4th of July.
Bunu kim aldıysa kusursuz bir damak tadı varmış.
Whoever bought that fish has impeccable taste.
Polis değilmiş gibi davranmak ve senden birkaç silah alıp bacağından yaralamak dışında tabi?
Aside from the time I pretended not to be a cop and bought a bunch of guns from you and shot you in your leg?
Stacey'mizin doğduğu gece almıştım onu ona.
I bought it for her the night our Stacey was born.
Bir kaç gece önce... BRN içki dükkanından bir şişe şarap aldın.
You bought a bottle of fortified wine from BRN Liquor a few nights ago.
Yani birisi onun çaldığı patentleri satın aldı... ve Terminatör yarattı.
So someone bought his stolen patents and made a Terminator.
Eğer herkes bu kitabı alıp okursa ben işsiz kalırım diye düşündüm.
I thought if all the people that bought this book and actually read it, I'm gonna be out of a job.
Bu ceketi beni, sevdiklerim tarafından incitilmekten korumak için bir zırh görevi görmesi için satın almıştım.
When I bought this jacket, it was meant to be armor to protect me from getting hurt by those I love.
Tişörtün nedeni bu mu? Kendini göstermek?
Is that why you bought that shirt, advertising?
Kendini modern toplumun vazgeçilmez bir parçası sanıyorsun. Pis işlerini halletmesi için kendine güvenlik gücü bile satın almışsın.
You think you're so indispensable to the fabric of modern society that you've even bought your own a police force to do your dirty work under color of law.
Dr. Yang'a ödediği beş bin dolara ilaveten Luana'ya hem on bin dolar vermiş, hem de Hong Kong biletini almış.
And in addition to the 5K he paid Dr. Yang, he also slipped ten to Luana and bought his plane ticket to Hong Kong.
Eminim haklısınız ama en azından biraz zaman kazandık.
I'm sure you're right. But at least we've bought ourselves some time to find them.
Serinlemek için neden şeyi kullanmıyoruz benim aldığım yepyeni klimayı?
Why don't we all cool off... with the brand-new air conditioner that I bought?
Dışarı çıktık, sana bir kek aldım ve geri bayıldın.
So we came outside, I bought you a muffin and then you passed out again.
Annemin filme girmeden aldığı patlamış mısır için bunu alıyorum.
Oh, this is for the popcorn my mom bought before the movie.
Aynen öyle, bir hafta önce almıştım.
Indeed. I bought it a week ago.
Bu adam ılımlı ve rüşvete karşı.
This guy's a moderate and can't be bought.
Kalbimi söktü ve üzerinden kamyonetle geçti. Benim aldığım kamyonetle.
Well, she tore out my heart and ran it over with a pickup... that I bought her.
Nükleer sırları İran'a satmaması için Bay Lin'e para verdiğiniz biliyorum.
I know you bought off Mr. Lin from selling nuclear secrets to Iran.
Bütün eşyalarımı bir valize koydum ve Patangonya'ya tek gidiş bilet aldım.
I packed everything I owned into a suitcase and bought a one-way ticket to Patagonia.
Tüm güreşçilere içki ısmarladım sonra hepsi sen de içeceksin dediler.
I bought drinks for all the wrestlers, and then, you know, they're like, "well, you got to drink, too."
Beyazlarınızı satın aldığınız gündeki kadar parlak yapar.
Makes your whites bright as the day you bought'em.
Bu şişe Horace Wittel tarafından alındı.
- This bottle was bought by Horace Wittel.
"Ben de onlara yemek ısmarlayacağım. Yine dilenci gibi toplanın bakalım."
"I bought them meals too and, like bums, they gathered around me."
Kartlarımı kullanıma açtırıp kendim aldım.
Then I got my cards re-opened and bought these things myself.
Sahip olduğum tek bikinimle şezlongda uzanıyorum. Kendime aldığım tek bikiniyle.
And I'm laying back in the chaise in my only bikini that I ever- - that I ever, ever bought myself.
Bu tür hammaddeleri silah karaborsalarından aldıklarını iddia ettiler.
This sort of equipment has been bought from what they call a black market.
Ona ev aldım.
I bought her a house.
Tıpkı babamın ilk beyzbol maçımda bana aldığı gibi.
May he rest in peace... Bought me at my first baseball game.
Bobo, Shorty'nin Barı'nı satın aldı.
Bobo bought Shorty's.