Bowl tradutor Inglês
5,661 parallel translation
Hepsi kesmemiş kaseyi de almışlar!
They took everything, even the bowl!
Tamam şekeri anlarım da kase niye?
I understand the candy, but the bowl, too? !
Kâsede ne olduğunu tahmin edebilir misin?
Can you guess what's in the bowl?
Sonrasında yediğim mısır gevreği o kadar çiziğe değmedi.
That tangy bowl of Cheerios was not worth the stitches.
Ve sınırı geçip barışı bozmanın bir kase gumbo için olmadığını biliyorum.
And I know you didn't cross the line and break the truce for no bowl of gumbo.
Lavaboda buluşuruz.
Meet me at the wash bowl.
- Hiç Snotlout ile bir kâse kuzu eti arasına girmeye çalıştın mı?
- You ever try to get between Snotlout and a bowl of mutton?
Hayır, doğrudan tuvaletin içine salamazsın onu.
Um, no, you can't snake it through the toilet bowl.
Tuvalet deliğine o yılanı sokmayacağımızı öğrenmiş olduk.
The lesson that we've gotten is you now know you can't snake a toilet bowl.
Önünüzdeki kaseleri doldurun.
Pour the liquor into the bowl.
Mel, senin şu kuzeyli hemşehrilerin tempoyu arttırmazlarsa şampiyonayı rüyasında görürler.
Mel, those tar heels of yours are never gonna make it to the sugar bowl until their boosters step up...
Sana söz veriyorum Oval Ofiste oturduğum zaman masanda lolipopların olduğu büsbüyük bir kase olacak.
Now when I'm in the oval office, I promise you there's gonna be a big ol'bowl of lollipops on the desk. Uh-huh. Thanks again.
Bana tas ve elbise getirin.
Get me a bowl and some cloths.
Kavanozunu ikimiz de tuvalet olarak kullanacağız.
And we're gonna share your bowl as a bathroom.
Kavanozum olmaz.
Not my bowl.
Ve bu da olağan bir tas gazozuyla kedim, Simba.
And this is my cat Simba with his usual bowl of soda pop.
Birkaç ay önce bir kase dolusu kremalı mantar çorbası eşliğinde onun dosyasını okuduğumu hatırlıyorum.
I remember reading his file a few months ago over a bowl of cream of mushroom soup.
Bir şey arıyorum, bir kase.
I was looking for something, a bowl.
Yapabildiğim tek şey Super Bowl yüzüğünü incelemekti.
All I could do was stare at his Super Bowl ring.
Büyük. Günün geri kalanı için Şimdi bir meyve kase gibi kokusunu alabiliyorum.
Now I can smell like a fruit bowl for the rest of the day.
"Super Bowl Shuffle" yapacağız. Hayır!
We're gonna do "The Super Bowl Shuffle."
# Ben Super Bowl yapmak için buradayım... #
♪ I'm just here to do " The Super Bowl... ♪
Sonuçta bir tahıl kasesinde yaşayan 3 bekar erkekler.
You know, three bachelors living alone in a cereal bowl.
Sonunda, içini çıkardığın kavun dışında bir çırpma kabın olacak.
Finally you'd have a mixing bowl that's not a hollowed-out watermelon.
Sızdırmıyor ve paketlemesi daha kolay.
It doesn't leak, and it's easier to pack than a punch bowl.
# Evimdeki tuvalet # # Evimdeki tuvalet #
♪ Home bowl, home bowl
Evet, kasesi ve çiğnediği oyuncağı da yanında.
Yeah, and she's got a bowl and a chew-toy.
Yan komşunun çocuğu onun mama kabına dadanmış.
The kid from next door was eating out of her bowl.
- Kasemi tutuyorum.
I'm holding my bowl.
Kap getirmemi ister misin?
Do you want me to get you a bowl?
Yoon Jin Sook Bakbae-Dong'da kredi kartını kullanmış, balıklı erişte satın almış.
Yoon Jin Sook using a credit card in Bakbae – Dong to buy a bowl of noodles seafood.
Kral Gwang Hae'nin 1. yılı 25 Eylül tarihli Joseon hanedanlığı vakayinamelerinde Gan Sung Goon, Won Joo Mok, Kang Ryung Bu ve Choon Chun Bu semalarında kase şeklinde bir cisim belirdiği kaydedildi.
Annals of the Joseon Dynasty 1st Year of King Gwang Hae, Recorded on September 25th In the skies of Gan Sung Goon, Won Joo Mok, Kang Ryung Bu, and Choon Chun Bu, there was an UFO that looked like a bowl.
Nedense hep dikdörtgen tabak, kare kâse, Yuvarlaklara ne oldu?
Oblong plate, square bowl. Go figure. Whatever happened to circles?
Ben de biraz alabilir miyim?
A bowl of noodles, please.
- Elbette, bir kase çorba ister misiniz?
We are. Would you like a bowl?
Tanrım, bu elemanla bowling oynayabilir miyiz?
Can we bowl with this guy?
Sen de bugün akvaryumu temizleyeyim dedin.
And, today.. you needed to clean your fish bowl. Today?
- Krikette atmayız, yuvarlarız.
Yeah, in cricket we don't pitch, we bowl.
Bir şeyler yap.
Pitch... Or bowl one in.
Bana birkaç tane top "yuvarlamak" ister misin?
Do you wanna "bowl" me a few pitches?
- Adam yedi defa Pro Bowl'a seçildi.
My man was a seven-time Pro Bowler.
Sanırım beni binadan atlayıp başarıyla yere indiğimi görenler "Herhalde ben bunu yapmak istemezdim" "Ama bowlingde 300 puan alabilirim" diyor olmalılar.
I think that if a group of people can watch me jump off a building and be successful, they can say, "Well, I probably don't want to do that but maybe I could bowl that perfect 300 game."
Bunu yapmak istemeyenleri de biliyoruz. Ama bizi yaparken görürlerse, ilham alabilirler. Bowlingde 300 puan almak ya da çimleri biçmek.
We know everyone doesn't want to do this but if they see us do it, they can be inspired to go out and bowl a perfect 300 game or mow the lawn.
Yeteneklerinize saygılıyım, ama çok susadım.
I would lift a bowl, but I have no water left.
Fischer'ın bugün ; satranç dünyasının super bowlu olması umut edilen müsabakada Sovyetler Birliğinden Boris Spassky ile Reykjavik, İzlanda'da oynamaya başlaması gerekiyordu. Eğer gerçekleşirse tabii, ve bu büyük bir'eğer'.
Fischer today was supposed to be in reykjavík, Iceland to start playing Boris spassky of the Soviet union in what promises to be the super bowl of the chess world, if it ever comes off, and that's a big if.
Bir tas ve biraz yemek var.
- It's just a bowl and some food.
Süper kase.
Super Bowl.
Ama süper kasenin araçtan indirileceği yeri biliyorum.
But I know where the Super Bowl drop off's gonna be.
Super Bowl.
Super Bowl.
Super Bowl Pazarı'nda bardaydı.
He was in this bar Super Bowl Sunday.
Hayır.O Pazar burada pek çok insan vardı...
No. There was a lot of people in here on Super Bowl Sunday, so...