Brantley tradutor Inglês
85 parallel translation
Tünaydın, Brantley Park'a hoş geldiniz. Bu güzel, toprağın ayaklarımızın altından kaymadığı ve yağmur olasılığı çok az olan kış gününde, yarışmacılar sahaya çıkarken, aramıza hoş geldiniz.
Good afternoon, and welcome to Brantley Park... just as the competitors are running out onto the field... on this lovely winter afternoon with the going firm under foot... and very little sign of rain.
Merhaba, ben, Kansas'tan Brantley Foster.
Hi, I'm Brantley Foster from Kansas.
Seni seviyorum, Brantley ".
I love you, Brantley.
- Brantley Foster.
- Brantley Foster.
- Brantley Foster sizi görmek istiyor.
- Brantley Foster is here to see you.
Brantley Foster diye birini tanımıyorum.
I don't know any Brantley Foster.
Bizim için ne yapabilirsin, Brantley?
What can you do for us, Brantley?
Brantley, ha?
Brantley, eh?
Adı Brantley'miş.
His name is Brantley.
- Brantley.
- Brantley.
Brantley.
Brantley.
Bak, Brantley, Pemrose şirketinde ne aradığını bilmiyorum... ama ne istememen gerektiğini sana söyleyeyim.
Well, Brantley, I don't know what you want out of Pemrose Corporation... but I'll tell you what you do not want.
Peki, Brantley, formumu niçin koruduğumu biliyor musun?
So, Brantley, do you know why I stay in shape?
Brantley, sevgilim, telepatiyle beni çağırdığını duydum... ben medyumum... onun için hemen buraya koştum.
Brantley, darling, I heard you calling me telepathically... I'm very psychic... so of course I rushed right over.
Brantley, sen bir delikanlısın.
Brantley, you're a young man.
Evet, elbisen çok güzel, Brantley.
Yes, nice suit, Brantley.
Merak etme, Brantley.
Don't worry, Brantley.
- Seni affediyorum, Brantley.
- I forgive you, Brantley.
Zırıldanma, Brantley.
Don't whine, Brantley.
O halde Brantley'le yemek yiyip daha iyi tanışmamıza itirazın yok mu?
So, you won't mind if Brantley and I go out to lunch to get better acquainted?
Niçin Brantley'i de bu hafta sonu partiye davet etmiyorsun?
Why don't we bring Brantley out to the house this weekend for the party?
Ama uyuyorsun, Brantley.
But you do fit in, Brantley.
- Ha, evet, Brantley.
- Oh, yeah, Brantley.
Terlemeyi seviyorsun, değil mi, Brantley?
You like to sweat, don't you, Brantley?
Bizim gibi adamlar tek bir kadına bağlı kalamazlar, Brantley.
Men like us can't be locked in to one woman, Brantley.
Senin hızla yükseleceğini düşünüyorum, Brantley.
I've got my eye out for some rapid advancement for you, Brantley.
Brantley, sevgilim, gelmeyeceksin diye korkuyordum.
Brantley, darling, I was afraid you wouldn't come.
Brantley Whitfield...
Brantley Whitfield...
Beni hep şaşırtıyorsun, Brantley.
You're always surprising me, Brantley.
Gözlerin çok keskin, Brantley.
Good eye, Brantley.
Bana güven, Brantley.
Trust me, Brantley.
Brantley, Whitfield'in burada olduğunu biliyor muydun?
Brantley, did you know that Whitfield is here?
Christy'nin yatağında ne işin var, Brantley?
What are you doing in Christy's bed, Brantley?
- Brantley de kim?
- Who's Brantley?
Brantley, çalınan notlarını az önce senin çantanda bulan adam.
Brantley is the guy who just found his stolen notes in your bag.
- O, Brantley.
- That's Brantley.
- Brantley'le mi yattın?
- You went to bed with Brantley?
- Bu, Brantley Foster.
- This is Brantley Foster.
Brantley, Whitfield mi?
Brantley is Whitfield?
Brantley, Whitfield'dir.
Brantley is Whitfield.
Whitfield de Brantley'dir.
Whitfield is Brantley.
- Brantley, niye öyle üzgünsün?
- Brantley, why you lookin'so sad?
Çünkü Brantley bu sabah bazı düzenlemeler yaparak... senin Davenport Enterprises şirketinin hisselerinin... yüzde beşini satın aldı. Bunu yapamaz, Don.
He can't, Don.
Brantley ile arkadaşlığımız çok eskilere dayanır... ve şirketin yönetilmesine ilişkin harika fikirlerini bana anlatınca... bu işi başarabilecek adamın o olduğu kanaatine vardım.
Brantley and I are very old friends... and when he told me his wonderful ideas for running the company... I knew he was the man for the job.
Başlangıçta Brantley'e karşı... belli bir yakınlık duyduğumu kabul ediyorum. Ama bana her zaman söylediğin gibi, Howard... aşk aşktır... iş de iştir.
I admit I felt... some attraction towards Brantley at the beginning... but as you've always told me, Howard... love is love... but business is business.
Brantley, Christy, Jean, Melrose.
Brantley, Christy, Jean, Melrose.
Lütfen toplantıyı yönetir misin, Brantley?
Would you take charge of the meeting now, Brantley?
J. T. Marlin adlı şirkette çalışmaya başladım. Sahibi Michael Brantley'di. Pazarlamacıların en iyisi.
So I got in at this firm, J. T. Marlin... owned by this guy Michael Brantley... a salesman among salesmen.
Bay Brantley!
Mr. Brantley!
- Bay Brantley!
- Mr. Brantley!
Bu kadar çok topun olduğuna göre çok fazla oyuncağın çocuk için zararlı olduğunu da düşünürsek, Brantley bir tanesini alabilir mi diye soruyor?
Since you have so many balls and too many toys can be overstimulating for an infant, Brantley here was wondering if he could borrow one.