Brings tradutor Inglês
10,353 parallel translation
Dawn, kubbeyi yok edene kadar bekle.
Not until Dawn brings down the dome.
Hangi rüzgâr attı seni buraya?... ama bu ayrılma anlaşmasını imzalaman gerek.
Hey, what brings you by? I know this might be difficult for you, but I need you to sign this separation agreement.
Bill olay yerinde.
Bill, the scene here brings back the...
Bana kahvaltı getiren kızdan kurtulmak için hasta olduğumu söyledim.
I tried to get away from the girl who brings My breakfast by telling her I had a cold.
Hatıraların canlandı, değil mi?
Brings you back, doesn't it?
– Onları Yardım Eli'ne götüreceğiz.
- It Brings Them to the Samaritans. - You're sure?
Oksi'yi ön kapıdan rahatça getirtir. Keser sonra da arka kapıdan, dağıtıcılara gönderir.
Brings the Oxy in through the front door legally, cut them, and then send it out the back door to the dealers.
Fakat sabah bu kadar erken, hangi rüzgâr attı sizi buraya?
But... so early in the morning, what brings you here President?
Eğer Ri Ohn yüz tane kamyon getirse sadece kamyonları isterim ve ona "Hayır, teşekkür ederim." derim.
If our Ri On brings us 100 trucks, I'll just be wanting the truck, but I'll just be'no thank you'to him!
Gümüş külçeleri getiriyor karşılığında jinseng ve dokuma gibi iyi mallarla geri dönüyor.
It brings in silver bullions and return with a shipload of fine goods, including ginseng and textures.
Bize kötü şans getirdiğini sanıyor.
She thinks she brings us bad luck.
- Seni buraya getiren nedir?
So, what is it that brings you by?
Bizi ihbar ederse bir sürü para kazanır.
Lotta scrip if he brings us in.
Çalışmayan bir telefonu kim bir çatışmaya getirir ki sonuçta?
Who brings a dead phone to a fire fight, right?
Ajan Aubrey, sizi laboratuvara hangi rüzgâr attı?
Agent Aubrey, what brings you to the lab?
- Neden tarafsız bölgeye gidiyorsun?
What brings you to the neutral zone?
Kokainlerini nasıl getiriyorlar biliyor musun?
Know how he brings in his coke?
Acıktım. Havluları getiren kişiyi yersek fena olmaz dedim.
I'm hungry, so I figure we can eat whoever brings them up.
Bunu isteyen her erkeği de yanımda sürükleyeceğim.
I'll condemn any man who brings it to me.
- Tuhaf ama beni buraya getiren sebep bu.
Well, strangely, that's what brings me here today.
Buraya seni ne getirdi?
So what brings you here?
Bu ev anılarımı canlandırdı.
This house brings back memories.
Luciano, özlem duyulan dönüşü için büyük bir şey yapmaya ve New York'tan ünlü bir sanatçıyı getirmeye karar verdi Frank Sinatra adında bir sanatçıyı.
For his long-awaited return, Luciano decides to go big and brings a well-known performer in from New York City named Frank Sinatra.
- Bu da konuyu diğer endişeme getiriyor.
I'd say you have your answer. Which brings me to my next concern.
Evet ama seni bu kadar telaşlı getiren şey ne?
Yes, but what brings you on such urgent business?
Lakin bu, onu özgürlüğe bir adım dahi yaklaştırmamıştı.
But brings him no closer... to freedom.
Thomas Dewey, Luciano aleyhine kanıt toplarken Eunice Carter adında genç, hırslı bir savcı işe aldı.
As Thomas Dewey builds his case against Luciano, he brings in an ambitious young prosecutor named Eunice Carter.
Özel savcı Thomas Dewey'in eline, en sonunda "Lucky" Luciano'ya karşı kullanabileceği bir fırsat geçmişti ve Luciano'nun fuhuş zincirine bağlı olan bir herifi yakalamıştı.
Special prosecutor Thomas Dewey has finally caught a break in his case against Lucky Luciano and brings in a booker tied to Luciano's prostitution ring.
Luciano kaçar lakin baskın, Dewey için baskın yine de işe yaramıştı çünkü Luciano'nun genelevlerinin birinde çalışan bir fahişeyi yakalamıştı.
Luciano escapes, but for Dewey, the raid isn't a total loss, as he brings in a prostitute who works in one of Luciano's brothels.
Sırf piyango işinden yılda 20 milyon dolar kazanıyordu.
His numbers operation alone brings in $ 20 million a year.
Schultz, oy verenlere rüşvet verip onları oylamaya getiriyor ve böylece kendi adayına oy attırıyordu.
Schultz pays off voters and brings them to the polls... so they can vote for his candidates.
Ekibi güçlendirmek için bir fırsat gördü ve Frank Costello, yeni bir adam işe aldı.
Seeing an opportunity to strengthen their crew, Frank Costello brings in a new soldier.
Seni buraya hangi rüzgar attı polis?
What brings you here, Lawkeeper?
Ben Ambulans'ta çalışırım. İyi, peki.
And brings the whole house down with his eeyore routine.
Bu aydınlanma nereden geldi?
And what brings this new clarity?
İnsanlarına ölüm getiren kafirleri katleden cesur adamları Allah onurlandırır.
God honors the valiant man who slays the unbeliever that brings death to his people.
Meg'i getiren ıslığını çal.
Blow the whistle that brings Meg.
İki hafta çölde kaldıktan sonra olan ayak kokusunu getiriyor.
She brings the smell of feet after two weeks in the desert.
- Bay Willis sizi buraya getiren nedir?
Mr Willis, what brings you here?
Tanrı sizi bir duruma sokarsa o durumun içinden de çıkarır.
Listen to this gem. "If God brings ya to it, God'll bring ya through it."
Yüzünü bütün Vega'ya asarız ve onu getirene ödül teklif ederiz.
Yeah, we plaster her face all over the Vega and offer a reward to anyone who brings her in.
Beni Yusuf Qasim'a yaklaştırıyor.
Brings me closer to Yusuf Qasim.
Bir görevi iyi niyetli biçimde kabul etmek hepimize iyi şans getirir.
Accepting a task graciously brings good fortune to all.
Bu arada kim sombrero getirecek?
And by the way, who brings back one sombrero?
Dışarda ormada olmak, bana huzur veriyor.
It brings me peace, Being out in the woods.
Güzel bir nakarat, iki sağlam dörtlük ve evine götüren bir köprü.
Great hook, two strong verses, and a bridge that brings it home.
Aslında, her iki olayın da, birbiri ile bağlantılı olduğunu tespit etmiş bulunuyoruz. Bu da, ölü sayısının 11 olduğu anlamına geliyor.
We have finally confirmed that both incidents are, in fact, connected, which brings the total number of bodies recovered to 11.
Böylece bir sonraki meseleye geçiyoruz.
Which brings us to our next topic.
Evet, bu da bizi bir not defterine götürüyor.
Which brings me to this notebook.
Seni buraya ne getirdi?
What brings you out?
Başkan, seni gecenin bu saatinde ne getirdi?
What brings you here this time of night, Prez?