English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ B ] / Budge

Budge tradutor Inglês

687 parallel translation
Hiç kımıldamıyorlar bile.
They won't even budge.
15 yıldır yanında olduğum halde bana kalbini azcık bile açmadın ama Bayan Tae kısa bir süre kalmasına rağmen kolayca kalbinin kapılarını araladın.
I'm a little disappointed. I've been on your case for the past 15 years, but you didn't even budge. But look at how easily you've opened up your heart to Ms. Tae whom you've only known for a brief while.
Grandük bile bu gece beni kımıldatamaz.
Not even the grand duke himself could budge me tonight.
Ne diyordum? Evet, filin dişlerini sökmeye çalıştık, fakat çok zorlandık.
As I say, we tried to remove the tusks, but we couldn't budge them.
O hiç oralı olmadı.
He didn't budge.
— Çekilmen gerekecek.
- You've got to budge.
— Midye gibi yapışacağım.
- I'll budge like a barnacle.
Çok acelem var ama kıpırdayamıyorum.
I'm in a terrible hurry, and I can't budge.
Bir milim bile kımıldatamıyorum!
I cant budge her an inch!
Korumaları ara, Tommy'ye de söyle kapıdan ayrılmasın.
Phone the company police, and tell Tommy not to budge from that door.
Korumalar kımıldamayacak!
The Guard won't budge!
- Budge sana izin vermemeliydi.
- Budge had no right to let you get at it.
- Şimdi gidebilirsin Budge.
- Now then, Budge, you get along.
Katır hareket etmediği zaman mahmuzlamak işe yaramazmış.
When a mule doesn't move, no spurs can make it budge.
Bayım, o balık öyle büyüktü ki Harry'yle ben zar zor başa çıktık.
Sir, that fish was so big that me and Harry could hardly budge him.
O kanepeden de kalkayım demeyin.
And don't you budge off that couch.
Şimdi kalkamam.
I can't budge now.
Sağol. İnatçı damarım tuttu.
If it won't budge, I won't.
- Hadi, otur şuraya da yerinden kımıldama.
Come and sit you down. You shall not budge!
Zümrütler bile yerimden kıpırdatamaz beni.
Not even emeralds would budge me.
Birkaç santim bile kımıldamayacak.
It won't budge an inch.
- Asla kımıldamayacak.
It'll never budge!
Bunu bana bırak ve sen de odandan çıkma.
Trust me ; don't budge from this room
Fort Belvoir yakınlarından gelen mühendisler robotu kımıldatmayı başaramadılar. Ayrıca metallurji uzmanları penetre edilemez bir gövdesi olduğunu keşfettiler..
Engineers from nearby Fort Belvoir have failed to budge him, and metallurgical experts have found his huge body impregnable.
Çıkartamıyorum.
I can't budge it.
Ben mi ürkeceğim, keyfine uyacağım senin?
Must I budge? Must I observe you?
Bir santim bile kıpırdama.
Don't budge an inch.
Hareket ettiremiyorum.
Can't budge it.
Sorun yalnız o değil, kapı çok zorlu ve inatçı.
These doors won't budge an inch!
Şimdi, buraya benimle pazarlık etmeğe geldiysen, Bay Waterbury, nefesini boşa harcama, çünkü ben bir fiyat koydum ve o fiyattan inme niyetim yok.
Now, if you've come here to bargain with me, Mr. Waterbury, you might as well save your breath, because I've set a price and I don't intend to budge.
- Hiçbir yere kımıldama.
- Don't you budge.
Buradan hiçbir yere kımıldamayacağım.
I am not going to budge.
Tüm bunlara rağmen bir santim yol alamıyoruz.
And for all of it, we never budge an inch.
Yalvardı, rica etti fakat kadın bir santim bile adım atmadı.
He begged and pleaded with her, but she won't budge an inch.
Bu mevzuyu öğrenen diğer roninler Edo'daki daimyo evlerinin kapılarında bitivermeye başlamışlar... Harakiri yapmak istiyor ve hiçbir şekilde gitmiyorlarmış.
Other ronin who got wind of the story began presenting themselves at the gates of daimyo houses all over Edo, insisting on committing harakiri and refusing to budge.
Kımıldamıyor.
It won't budge :
Ben yerimden kımıldamam.
I won't budge from here.
Neden benimle Bolonya'ya gelmiyorsun? Buradan ayrılmayacağım.
I won't budge from here.
Kımıldamaya niyetim yok.
I don't intend to budge.
" Bahara kadar beni kıpırdatana aşkolsun
" I would never budge till Spring
" Bir karar alıp da onda diretmem
" Take a position and staunchly never budge
Hareket etmiyor!
I can't move it! It won't budge!
Onu almadan şurdan şuraya gitmem.
I won't budge till I get her.
Kımıldama.
Don't budge
- Yardımcı olmuyor.
- He won't budge.
- Oynatamıyorum, sıkışmış.
- I can't budge it, it's stuck.
İşte, görüyormusunuz, siz olmayınca bir adım bile atmıyor.
You see, he won't budge unless you go first. - Year of birth?
Asla vazgeçmem.
I won't budge an inch.
- Lütfen rahatsız olma.
- Don't budge, please.
Ondan asla fiyat alamadım kötü komşuluk yapmak istemiyorum dedi.
The old lady will put it up to auction. Couldn't get her to budge from that. Said she didn't want to be unneighborly.
Ben buradan hayatta ayrılmam.
I won't budge from here.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]