Bulamıyorum tradutor Inglês
4,824 parallel translation
I.P. adresinin yerini bulamıyorum birisi oturum açmadan.
I can't locate the I.P. address until someone logs on.
Ama ben bulamadım cevabı bulamıyorum.
I couldn't find the answer so far, I can't find it.
Aç tuşuna basmadım çünkü onu bulamıyorum.
Okay, I didn't press the "On" button'cause I can't find it.
Çıkışı bulamıyorum.
Can't find my way out.
Bulamıyorum... Sadece alabilir misiniz?
I can't find the... can you just take it?
O heykelleri bulamıyorum.
I can't find those statues.
Biliyorum adını da bulamıyorum.
I know, I can't find his name anywhere.
Arkadaşlar, galiba tabancamı bu kutulardan birine koydum ama hangisinde olduğunu bulamıyorum.
hey, guys, i think i put my gun in one of these boxes, and i don't know which.
Kayda değer hiç kimseyi bulamıyorum.
I can't find anyone of any substance.
Hiçbir yerde bulamıyorum.
Can't find it anywhere.
Gerçekten de söyleyecek bir şey bulamıyorum.
I really... having nothing to say.
25. pozu bulamıyorum... şimdilik.
I can't quite find 25... just now.
Lanet olsun, bulamıyorum.
Damn it, I can't find it.
# Artık bulamıyorum #
♪ You can't find anymore ♪
Şimdiye kadar ilk defa, Bir kelime bulamıyorum.
For the first time ever, I'm at a loss for words.
Peru'ya giden kâşif hakkında hiçbir şey bulamıyorum.
I can't find anything about an English explorer in Peru.
- Onu bulamıyorum.
- I can't find him.
Artık farketmiyor, Tommy, çünkü sana rakip bulamıyorum.
It doesn't matter, Tommy,'cause I can't get you any new fights.
Ne bir kasaba, ne de River's End denen bir bowling... salonu bulamıyorum.
- I can't find a town or even a bowling alley called River's End.
Sadece bu yolu bulamıyorum.
I just can't think of it.
Çıkar yol bulamıyorum.
I just can't see a way out.
- Bulamıyorum.
- I can't find it.
Eşcinsel bir öncü bulamıyorum. Eşcinsel organizasyonları arıyorum, kimse geri dönüş yapmıyor.
I can't find any gay leaders and I call gay organizations, no one ever calls me back.
Doğum günü partisindeydim, ve her şey alt üst oldu beni buraya bırakan adamı bulamıyorum
I was at Chris's birthday party and everything went totally crazy.
Profesör Dymov'u bulamıyorum.
I can not find professor Dymov.
- Bulamıyorum.
I can't find them.
Şu anda da geçecek bir açık bulamıyorum.
But I can't find my way through it.
Ama burada iş bulamıyorum.
But I can't get a job here. I can't.
Sana Boston'da iş bulamıyorum.
I couldn't get you a job in Boston.
Gözlüklerimi bulamıyorum.
I can't find my glasses.
Bir şey bulamıyorum.
I'm not finding anything.
Anneannemi bulamıyorum.
Can't find my grandma anywhere.
- Tangamı da bulamıyorum!
- My thong has gone!
Hiçbir cevap bulamıyorum ve bu yüzden sorular yanıtsız kalıyor.
I get no answer So the question still remains
Hayır, bulamıyorum.
No, I can't find it.
Megan'ı bulamıyorum.
I can't find Megan.
Dinle, Andover'ı hiçbir yerde bulamıyorum.
Listen, I can't find Andover anywhere.
Bütün köy yıkıldı ve annemi hiçbir yerde bulamıyorum. Şimdi de büyükannemin evini bulamıyorum.
Our whole village collapsed, and I couldn't find my mother anywhere, and now I can't find my granny's cottage.
- Onu bulamıyorum.
I can not find her.
Onu bulmaya çalışıyorum baba, ama bulamıyorum.
I try to find daddy I can not find it.
Sadece söyleyecek söz bulamıyorum..
I'm just, I'm stunned. I'm speechless.
Arkadaşlar hareket etmeden önce pencereleri temizlememi söylediler. Ama hiç pencere bulamıyorum.
Well, the lads said I should give the windows a clean before we head out, but I can't find any.
Ben diyecek bir şey bulamıyorum.
I... I'm without words.
- Bulamıyorum onu.
I can't find her.
Bulamıyorum!
I can't find it!
Hayır, çantamı çaldılar. Anahtarlarımı bulamıyorum.
No, they took my purse, and I can't find my keys!
ben terliğimi bulamıyorum başkası almıştır.
I can't find my chappal ( mule ) Someone might have taken it.
Bu kadar gizlilik içinde, geriye bir ipucu bırakmasına rağmen onu asla bulamıyorum.
In this over confidence that I can never find him he left back a clue.
Endişelenecek hiçbir şey bulamıyorum.
( Sighs ) I can't think of a damn thing to worry about.
Bakıyorum ellerini gece mavisine bulamışsın!
Ah, seems like I've caught you... midnight blue-handed.
- Bulamıyorum.
- I can't find them.