Burn tradutor Inglês
16,617 parallel translation
Makine onu kül edecektir.
It'll burn off.
Yanma hissetmediğin sürece yediğinin hiçbir tadı olmuyor.
Can't taste nothing unless you got that burn on there.
Sinema salonları alev alacak!
Burn down the cinema house.
Yakalım mı onu da bu ateşte?
Should we burn him in the same flames?
Bunları yakmalısın.
You should burn those.
Bana bir daha elini kaldırırsan sen de aradan gidersin.
You lay a hand on me again, you'll burn too.
Yumruklayacak mısın beni, yakacak mısın yoksa? Yoksa barbarca bir şiddet gösterisinde mi bulunacaksın?
You'll punch me in the face, or burn me alive, or employ some other barbaric form of violence?
Vurmak için, zarar vermek için, yakmak için.
To hit, hurt, and burn?
Yanık izleri mi?
Burn marks?
Dünya'nın alev alev yanması!
That this world shall burn!
Buradaki karanlığı aydınlatırsan seviniriz.
Maybe you could be a ray of sunshine and... burn off the fog.
- Girdi.
Ha! Burn.
Her şeyi yakın!
Burn it all!
Onun için kıymeti olan her şey yanıp kül olacak.
All that he holds precious to him... shall burn.
Rheda, benimle evlenmezsen Herot yanıp kül olur.
Rheda, you will marry me or Herot will burn.
Yanıp kül olsun.
Burn it to the ground.
- Yakalım gitsin.
We need to burn it.
Düşünüyordum da ambara dönüp Gunner mekanı yakmış mı diye kontrol edeyim.
So, uh, I was just thinking that... that maybe I should get back to the barn and... and make sure that Gunner didn't burn the whole place down.
Hepinizi yakacağım!
I will watch you all burn!
O parayı otuz günde nasıl harcadınız ki hem?
How do you burn through that kind of money in 30 days anyway?
Bu korsan topluluğunun diğer eylemleri arasında E Corp'un TSB'si Scott Knowles'u halkın gözü önünde 5.9 milyon doları yakmaya zorlamak da var.
This more militant variant of the hacker collective forced Scott Knowles, the CTO of E Corp, to burn $ 5.9 million in public view.
Okyanusları boşaltmak için dünyayı yakmak zorunda kalsam bile seni bulacağım.
If I have to burn the world to drain the oceans, I will find you.
Kahin cadısı, Klaus ile birlikte tüm soyunun yandığını gördüğünü söylemiş.
His prophecy witch said she saw Klaus die and his entire sire line burn.
Hepimizin düşüşünü izledi yanışımızı izledi, Klaus'un dönüştürdüğü her bir ruhun.
She watched us fall, she watched us burn, every soul Klaus ever turned.
Isıyı hissedebiliyorum seni öpersem eğer kilise küllerinden doğan adamı kiliseye alanı günahkar kabul edebilir.
Well, I can take the heat... If it means I get to kiss you, but letting the church burn down to ashes may be considered sacrilegious.
O Filistinli domuzluğunu yakmamış mıydı onlar?
Didn't they burn that philistine pigsty into the ground?
Onlar bu şehri yakıp yıkmadan önce onlara suçluların başını getir.
Bring them the head of the culprit before they burn this city into the ground.
Bunları yakmamın sakıncası var mı?
Mind if I burn these?
Cesetleri yak.
Burn the bodies.
I'm olacak bu cehennem delik yakmak.
I'm gonna burn this hell hole.
Bunun yerine, onu dönüştürdün.. .. ve tüm köyünü yakması için etki altına almıştın.
Instead, you turned him and then made him burn his entire village to the ground.
Sen kurtulduğun sürece dünyanın.. .. yanması umrunda değil.
It seems you're always willing to watch the world burn, long as you survive.
Lucien tek başına yanabilir, değil mi?
Let's let Lucien burn alone, eh?
Bu canını acıtacak.
This is going to burn. Ow.
Birlikte olduğumuz zaman, yalnız olduğumuz zamandan çok daha parlağız.
We burn brighter together than we ever did alone.
Canım, yanmamı izlemeyi ne kadar çok isterdin?
Darling, how would you like to watch me burn?
- Geri gelip dükkânımı yakacağını o söyledi.
He's the one that said he was gonna come back and burn my place down.
- Dört, beş şişe gaz yağı alalım, yukarı çıkalım ve yakıp kül edelim diyorum.
I say we buy us four, five jugs of kerosene, go up there, - and burn their asses out.
- Cayır cayır!
- Burn it!
Dört, beş şişe gaz yağı alalım, yukarı çıkalım ve yakıp kül edelim diyorum.
Pleasure, miss. I say we buy us four, five jugs of kerosene, go up there and burn their asses!
Beni diri diri yakmaya gelmiştin.
And you come to burn me alive.
Evet, sadece kediye bakacak ve evin yanmadığından emin olacak.
Yeah, she's just watching the cat and making sure the house doesn't burn down.
Bugün olandan sonra birileri yerin dibini boylayacak ve bunun biz olmayacağını bilmem gerek.
After what happened today, someone's gonna crash and burn and I need to know that that won't be us.
- Çok iyi kilit yaparım.
- I give a mean Indian burn.
Oğlunun hastalığı geçtiğinde şişeyle beraber ilacın geri kalanını yakacağına söz vermelisin.
I need you to promise me that you'll take what's left of the medicine and burn it, vials and all.
Benimle birlikte yanışını izleyeceğim senin.
I'm gonna watch you burn right along with me.
Şehrin yanışını izleyecekler.
They'll watch it burn.
ÖLdürebilirsin, ölebilirsin ya da burada oturup Cehennem Mutfağı'nın yanışını izleyebilirsin ama bu savaş senden, benden ya da bizim herhangi problemimizden daha büyük.
So, you can kill, die, or sit on your ass and watch Hell's Kitchen burn... but this war is bigger than you, or me, or any of our... problems.
Benim için bir şey yakmanı isteyeceğim.
But I'm gonna need you to burn something for me.
Kızımı bulun ve bu işten sorumlu herkesi yakın.
Find my daughter. And burn them all.
Bir kez daha "Evi sakın yakma" konuşması yapmaya mı geldin?
Here to give me another "don't burn down the house" speech?