Bıçaklanmış tradutor Inglês
764 parallel translation
Sırtımdan bıçaklanmış gibi oldum.
I've been betrayed into this.
Bıçaklanmış ve her yerine ok saplanmış.
He was hacked up and stuck full of arrows.
Bıçaklanmış.
Stabbed with a knife.
Kalbinden bıçaklanmış.
Stabbed through heart.
Aynı Barelli gibi bıçaklanmış.
Stabbed. Just like Barelli.
Godfrey bunun şahsıma ait bir şey olmadığını biliyor... ama hiç birimiz bir sabah bıçaklanmış bir şekilde uyanmak istemez.
Godfrey knows I'm not being personal, but none of us would like to wake up some morning stabbed to death.
Ölene kadar bıçaklanmış.
Stabbed to death.
- Bıçaklanmış mı?
- A knife?
Bıçaklanmış.
He's been stabbed.
- Tam kalbinden bıçaklanmış!
- Stuck right through the heart!
Kurban bu çantadan alınan bisturiyle bıçaklanmış.
The victim was stabbed with a lancet from this case.
Kapımın önünde bıçaklanmış.
He was knifed on my doorstep.
Sırtından bıçaklanmıştı.
He had been stabbed in the back.
Kim boynundan bıçaklanmış?
Who was stabbed in the neck?
Böğründen bıçaklanmış ve suya atılmıştı.
He was stabbed in the side and thrown into the water. Peters :
Bıçaklanmış bir adam.
This man was stabbed.
- İki kez bıçaklanmış elbette.
- Stabbed twice, of course.
- Bıçaklanmış!
- He's been stabbed!
- Bıçaklanmış mı?
- Stabbed?
Lord Cecil sadece bir kez bıçaklanmış.
Lord Cecil was only stabbed once.
Ama kanepedeki mendile dikkat ederseniz üzerinde küçük bir kan lekesi var. Bir meçle bıçaklanmış.
But, if you notice the handkerchief on the couch, there's a little blood - it was a rapier thrust.
Vurulmuş, bıçaklanmış, ameliyat geçirmiş?
Anybody shot, stabbed or operated on?
Kompartımanında bıçaklanmış.
Yeah, knifed in a drawing room.
Bu kanepeye her oturuşumda, sırtımdan bıçaklanmış gibi oluyorum.
Every time I lie down on this sofa, I get stabbed in the back.
Çalışma masanda uyuyakalmışken sırtından bıçaklanmışsın.
You were stabbed in the back, while asleep at your desk.
Bıçaklanmış.
She was stabbed.
Bayan arkadaşın tam buna benzer bir bıçakla yedi kez bıçaklanmış.
Your lady friend was stabbed seven times with a knife exactly like that.
Leslie bıçaklanmış mı?
Leslie was stabbed?
Sırtından, boynundan ve kalbinden bıçaklanmış.
Stabbed in the side, neck, and heart.
- Bir hançerle bıçaklanmış.
Stabbed with a dagger.
Bıçaklanmış!
He's been stabbed!
Seikichi ölene kadar bıçaklanmış.
Seikichi had been stabbed to death.
- Bıçaklanmış.
- Stabbed.
Ve bununla kalbinden bıçaklanmış.
And mutilated with this, stabbed through the heart.
Bıçaklanmış, temiz iş.
She was knifed- - nice and clean.
Baretto'nun teknesinden çıkarken görülmüşsün. Sonra bıçaklanmış olarak bulundu.
You were seen running... out of the Barreto houseboat... where she was found stabbed.
Bıçaklanmış olarak bulundu.
She was found knifed.
'Henry Durnley bıçaklanmış bulundu'
'Henry Durnley found stabbed'.
Gaillotin'in kızı bıçaklanmış ve olay yerinde ölmüş.
The Gaillotin girl's been knifed. Dead!
Girişin arkasında, kızın biri bıçaklanmış.
A girl knifed to death behind a gate...
- Hastanede mi? - Evet, bıçaklanmış.
At the hospital?
- 28 defa bıçaklanmış...
- 28 lacerations of the...
- Bir çok yerinden bıçaklanmış.
- Multiple stab wounds.
Kurban önce boğulmuş, sonra keskin bir araçla gövdesinden defalarca bıçaklanmış halde bulundu.
The girl had been strangled, then repeatedly stabbed with a pointed instrument across her stomach and groin.
- Durumu çok ciddi, defalarca bıçaklanmış.
- My God! - She is in a serious condition, suffering from multiple stab wounds andshock.
Ucu tırtıllı bir şeyle defalarca bıçaklanmış.
We've got multiple stab wounds. The wounds are jagged.
Kafatasının kökünden bıçaklanmış.
Stabbed at the base of the skull.
"Lucas'ı da kalbinden" bıçaklanmış halde bulmuş. "
Found Lucas stabbed to the heart.
Hastanenin acil servisinde bıçaklanmış birinin yarasına dikiş atıyordum. Aniden kapı tekmelenerek açıldı. Ve gözü dönmüş bir adam belirdi.
I was stitching up a stab wound in the emergency room of a hospital, and suddenly, the doors were kicked open, and this wild-eyed man was there, wielding a-a sawn-off shotgun.
Birine göre de zehirlenip bıçaklanmış.
One said he was poisoned, then stabbed.
Bıçaklanmış.
It was a knife.