Cache tradutor Inglês
424 parallel translation
Kızağı sonra kullanırız diye saklamak ve bir sal yapmak için gerek.
We'II have to cache the sled later on and build a boat.
Arabanın içinden patlayıcılar çıktı.
In the car, was a cache of explosives.
Yani, kahyanın, Irving de dahil olmak üzere Sir Roger'ın kitaplarını sakladığı oldukça küçük bir gizli yeri vardı. Bu gizli yer zemin tahtalarının altında bulunuyordu.
I mean, the butler had quite a little cache of Sir Roger's best books... including the Irving... stashed away beneath the floorboards.
Sigara içiyorsan, büyük bir sigara zulam var.
If you smoke, I have a large cache of cigars.
"Blum'un dairesi, bir çete barınağı, örgüt merkezi..." "... bir silah zulası mıydı? "
" Was her flat the seat of conspiracy, a mob hideout, a weapon cache?
Görevi Kuzey Kore'de yakalanan Çin altınları bulmaktı.
His mission was to recover a cache of Chinese gold, seized in North Korea.
Geçen hafta Hindistan'daki bir nükleer tesisten çalınan plütonyumun izini sürüyordu.
He was tracking a cache of plutonium... that was stolen last week from a nuclear facility in India.
Gizli para zulasını yerini öğrendiğim bir amcam vardı.
I had an uncle who heard about a cache of hidden money.
Gümüş külçe, kuzeydeki gizli yerde siyah kayalığın 20 metre güneyinde.
The bar silver is in the north cache... "at 10 fathom south of black crag. Signed J. F."
İttifak yakın zamanda içi yüksek miktarda silahla dolu bir yer keşfetti.
The Alliance just found a cache of weapons.
Johnny Hoi'nin deposunu basacak.
Johnny will do over Hoi's arms cache tonight.
Johnny'nin silah deposu bu hastanenin bodrumunda.
Johnny's gun cache is in the basement Of this goddamn hospital.
Depoda patlayıcılar var.
I've got a serious arms cache down there.
Freud sinirden çıldırmıştı. "Böyle bir fikir düşünülemez," demişti. Çok kaba bir teklifti, zaten Amerika'dan nefret ediyordu.
Then when Freud became accepted, well then of course to go to a client and go'well Uncle Siggy'see then that had some cache.
John Spartan, Simon Phoenix ateşli silahlar hazinesini bulsa bile onları alması imkansızdır.
John Spartan, even if Simon Phoenix was able to locate the cache of firearms it'd be impossible to remove them.
Zulamı arıyorum.
Doing the combination for my cache.
Kasap lakaplı İvan Malevsky'nin ihbarı üzerine Yannakis ve Miltos Manakis'in ya da halk arasında bilinen adlarıyla fotoğrafçı ve sinemacı Manakis kardeşlerin evinde inzibatlarca yapılan araştırmada çok sayıda silah ve patlayıcı madde bulunmuştur.
Monastir, January 7th, 1915. Following information supplied by Ivan Malevsky, butcher... men from our military police discovered in the house... of Yannakis and Miltos Manakis or Manakias... photographers and cinematographers... an important cache of firearms and explosives.
Yetkililer, kara borsadan satın alınmış, geniş bir kimyasal ve diğer tür silah zulasına el koydu, finanse eden...
Authorities confiscated a large cache of biological and other weapons.
Öncelikli hedefimiz Jem'Hadar silahlarını ve bu odanın içindeki gizli besleme ünitesini yok etmek.
Our primary objective is to destroy the Jem'Hadar arms and supply cache in this chamber.
Tüm zula için 50 milyon.
The whole cache for 50 million.
Muazzam miktarda Döteryum zulası bulduk.
We found a huge cache of deuterium.
Cache şerifinin bürosunda tanıdığın var mı?
You know anybody in the sheriff's office at Cache County?
- Cache'ten.
He says it's important.
- Evet, ama iMac- - 512kb'lık level-2 ön belleğe ve 64-bit'lik veri yoluna sahip.
- Yes, but, uh, the iMac has... Has a 512k backside level-2 cache... and a 64-bit backside bus.
Tek yapması gerek dosyaları göndermek ve internette biyerde saklamak
All he needs to do is upload the files, cache them on the Net.
Polisin ele geçirdiği ilaçların dün gece yakıldığını yazıyor.
The cache of drugs that the police had nabbed... they say that it was incinerated last night.
Kendisi, olasılıkla bir çeşit oyun oynarken senin Rygel'in yiyecek zulasına girip hayali bir düşmana ateş etmiş olabileceğini düşünüyor.
She believes it's possible that you broke into Rygel's food cache and fired at an imaginary enemy, while playing some sort of... game.
Bu tarafta işe, Dedektifle konuşan bayan... Newsday muhabiri Ms. Sue Charleton. Kayıp tablolara, polisleri de getiren o oldu.
The woman behind me talking to the detective is Ms. Sue Charleton, the Newsday reporter... who led detectives to the cache of stolen masterpieces.
Aklıma gelen her bilgi kaynağına ulaştım.
I cracked into every data cache I can think of.
Ardından Freud kabul gördü. Asıl şimdi bir müşteriye gidip de,... "Evet, Siggy Amca" diye bahsetmek anlamlı oldu. Anlatabiliyor muyum, pazarlamadan sonra mana kazandı.
Then when Freud became accepted, well then of course to go to a client and go'well Uncle Siggy'see then that had some cache.
Bu kısa zamanda senin emlaklarını satmamı ve bunun için nakit para almamı istiyorsun.
You can't expect me to sell your property in that short time and raise the money in cache
Geçmiş ve geçici internet dosyalarını silmiş.
He emptied out his cache, his histories, his Internet temporary directories.
Büyük miktarda silah ve teknoloji bulunan gizli bir yeri anlatıyordu. ( ÇN : Kayıp Şehir, biz geliyoruz : )
It described a large cache of weapons and technology hidden in a secret location.
Geçen sefer rom kaçakçıları bu adayı depo olarak kullanıyordu.
Last time... the rum runners used this island as a cache.
6 saat önce bir depoda silah yapılabilecek plütonyum bulundu.
A cache of weapons-grade plutonium was found in a warehouse in Panorama City! A nuclear weapon was assembled there and it's set to be detonated today.
6 saat önce bir depoda silah yapılabilecek plütonyum bulundu.
Six hours ago a cache of weapons-grade plutonium was found in a warehouse.
Ayrıca biyolojik tehditte bulunabilecek bölgesel örgütleri araştıralım... -... ve nakit durumlarına göre sırala.
Take all the regional cells that have bioterrorist capabilities and put'em in a high-speed cache.
Önce virüs sandım ama Ram kaşesine konmadığı sürece- -
At first I thought it was a Trojan virus someone implanted on the system, but unless it was locked into a perpetually renaming RAM cache...
Fisher'ın bronz madalyasının üzerindeki yazıyı araştırdım. Baskında 20 Vietnamlı gerillanın öldürüldüğü bir cephaneliğin yok edildiği yazıyordu.
I looked up the citation for Fisher's Bronze Star, it said the raid took out 20 Viet-Cong insurgents, and they destroyed a weapons cache.
Gelişmiş uzaylı cephanesi stoğu bulunan bir gezegene uçmaya çalıştı.
He intended to fly to a planet with a cache of alien weaponry.
Sykesie ve ben tümenin yarısını yok etmeye yetecek kadar büyük silah deposu gördük.
Sykesie and I saw a weapons cache big enough to take out half the division.
O silah deposunu havaya uçurmalıyız.
We gotta blow up that weapons cache.
Bull ve Sykes silah deposunu gördüklerini söylediler.
Bull and Sykes said they saw a cache of weapons.
Bull silah deposu hakkında yalan söyleyene kadar Sykes neler olduğunu anlamamıştı.
No, it wasn't until Bull lied about the weapons cache... that Sykes realized what had happened.
Burada rahmetli Black Hand Kelly'yi bile etkileyecek kadar silâhım var..
I have here a cache of weapons that would impress even the late Black Hand Kelly.
Zulanın yerini kimse bilmiyordu.
No one knew where your cache was.
Yeni bir zula ayı ve diğer yaratıkları erzağımdan uzak tutacaktır.
And the new cache will keep bears and other critters out of my food supplies.
Hadi o zaman bunu bitir.
Come on and cache it.
Unix çekirdeği komut satırından komutları okuyamıyormuş çünkü ön bus tampon bellek ile iletişimi kesmiş.
Her Unix kernel couldn't read command line prompts anymore because the frontside bus had stopped communicating with the memory cache.
Gizli bir altından bahseden deli saçması.
It's just crazy talk about a cache of hidden gold.
O zaman şunu hatırlat. Cephanelerin sadece üst tarafındakiler gerçek. Diğerleri- -
Just remind him that it's the top layer of the ammo cache that's live,'cause he's - Hey, Dinozzo.