English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ C ] / Chairs

Chairs tradutor Inglês

2,376 parallel translation
- Neymiş sandalyeler, müşteri o tarafa doğru kayıyormuş.
- He says our chairs are blocking his window again.
Haberleri sunarken ergonomik koltuklarda oturuyorsun.
When you do the news, you're in these ergonomic chairs.
Sandalyeleri toplayalım.
Move the chairs.
Demokrat grup ve komite üyelerinin temsilcileri olarak buradayız. Yaklaşmakta olan seçimlerde seni aday göstermek istiyoruz.
Man ; we're here as representatives... of the Democratic Ward and committee chairs, and we would like to Slate you for the upcoming election.
O sandalyeleri yığın!
Bring those chairs!
Ama, mekikteki pilot koltukları için geliştirilen yeni GE yumuşak lastik polimeri kullanıyorum.
But I'm using the new GE Silastic polymer... they're developing for the pilot chairs for the shuttle.
Sandalyede sorun olacak.
The chairs can be a problem.
Tanrım, bu sandalyeler.
Oh God, these chairs.
Bu sandalyeler kirli mi?
Are they dirty, these chairs?
İnsanlar, sandalye ve kahve dolu termoslarını getirmişlerdi.
People brought chairs and thermos bottles filled with coffee.
Dün gece şu masaya baktım şu an sizin oturduğunuz sandalyeye ve bir de ne göreyim?
Last night I looked down at this table in the chairs you are sitting in now, and what do I see?
Güzel bir Mart günüydü tam olarak St. Patrick Günüydü. Ailesinin ufak bir arsası vardı biz de sandalye ve mum ayarladık.
It was a beautiful day in March, St Patrick's Day, actually, and her family has a little plot, so we set up chairs and candles.
Grafik taslağı istemiştim, ama canlı bir şey olmalıydı!
The chairs out! I've asked for a graphic decorator, but one that is alive!
Koltuklarınızdan kopun, kalkın ve aynaya bakın.
Unplug from your chairs, get up and look in a mirror.
İki kişi, dürtü koltuklarına bağlıyken öldü.
Two people have died while connected to their stim chairs.
Erkeklerin şu anda sandalyeleri katlıyor olmaları gerek kızlarla muhabbet etmeleri değil.
We need to clean chairs, not socializing with the sisters.
set, çiçekler.
.. tables, chairs, the set, the flowers..
2000'deki Florida seçimlerinde yetkililer ve polisle uğraştım.
Hey, I was in Florida 2000, dude. Handling chairs, state troopers.
Aynı sandalye kapmaca oyunu gibi.
It's like musical chairs.
- Sandalyeleri dışarıda bırakmışlar.
- They left the chairs out..
Sandalyeye ihtiyacımız var.
We need chairs.
Onları sandalyelerinden çekip aldım ve tıpkı bir sineğin kanatlarını koparır gibi kollarını kopardım.
I plucked them from their beach chairs and I ripped their limbs off like- - like they were little insects.
Sandalyede oturuyoruz.
We're sitting in chairs.
2 sandalye daha alabilir miyiz?
Can we have two extra chairs, please?
Bu taşıyıcı kurtulmalıyız.
We have to get off these chairs.
Yani, insanları teleferikte böyle bırakıp gidemezler.
I mean, they can't just leave people up on chairs.
Kendini taşıyıcıların üzerine çekebileceğini mi düşünüyorsun? Tek bir barfiks bile çekemem.
You think you can pull yourself... across on these chairs?
Biliyorum ama o taşıyıcıya ulaşabilsem bile, yere daha yakın olana ulaşabilmem için kaç taşıyıcıdan geçmem gerekecek?
I know, but... even if I get to that chair, how many more chairs is it gonna take... before I get to one that's closer to the ground?
Çünkü az önce deponun önünden geçerken kapıda iki Meksikalı sandalyelere oturmuş, sigara ve bira içiyorlardı.
Because when I was passing your warehouse just now... There were two Mexican men in front... sitting in chairs, smoking cigarettes and drinking beer.
Yapma, kapı açarım, ceketimi veririm, sandalye çekerim.
Come on, I open doors, I offer my coat, I pull chairs out.
Duvarların rengini, sandalyeleri değiştirir, Almanya'dan yenilerini getirtiriz.
We'll change the colours, the chairs, have equipment shipped from Germany.
Bana fırsat eşitliği yasalarınca açıkca ifade etmediğinizi biliyorum ama haklısınız. Muhtemelen koca kıçım sizin güzel ve pahalı koltuklarınızı kıracaktı.
I know you can't say it openly because of equal opportunity laws, but you're right, my big fat ass probably would crush a lot of your fancy, expensive chairs.
Seyircilerin sandalyelerine bantlanan 20 gizli mikrofondan ses kayıtları alıyorum.
I got audio feeds off of 20 hidden microphones that were taped to the chairs in the audience.
Sandalye ödünç almak zorunda kalmıştım.
I had to borrow chairs.
Masamız, sandalyelerimiz -
We had a table, chairs...
"ön kısımda bir çift sallanan sandalye güneş batışını seyretmek için."
And a couple of rocking chairs on the deck to watch the sunset.
Bakın, son zamanlarda biraz sinirliyim ve bazen sandalyeleri filan tekmeliyorum ama ben yapmadım.
Look, I know I've been kind of angry lately, and sometimes I kick over chairs and stuff, but I didn't do it.
Yazlık teras istemiştim, masa ve sandalye koyacaktım birabahçesi gibi bir şey.
I wanted an outside terrace with tables and chairs for summer, a sort of biergarten.
Sandalyeler rahatsız mı etti?
From our chairs?
Bu sandalyeler bana ait.
These chairs are mine.
Burada bir wooden deck'im var bazı koltuklar ile birlikte bir daikiri içeceği bir huzur ve sevgi gecesinin ardından Ya da huzurdan ziyade aşk gecesinin.
Here I'll have a wooden deck with some chairs to drink a daikiri after a night of peace and love.
Bir gün yaşlandığımızda, sallanan sandalyelerimizde otururken senden bana güreşin nasıl olur da eğlenceli olduğunu anlatmanı istiyorum.
One day when we're older and sitting in rocking chairs I want you to describe to me, in a way I can understand how wrestling is fun.
Koridordaki koltuklar çok daha rahat.
The chairs in the hall are way more comfortable.
Umarım senin odan için sipariş ettiğim ev sineması koltuklarında uyumak sorun olmaz.
Well, I hope you'll be comfortable sleeping in the home theater chairs I'm having delivered to your room.
Güzel bir yer burasi, konsollar, pofuduk koltuklar, orman.
We're just hanging. It's nice in here - consoles, comfy chairs, a forest.
Pofuduk koltuklarimiz var, bahsetmis miydim?
Well, we've got comfy chairs, did I mention?
Pofuduk koltuklara ihtiyacimiz yok.
We have no need of comfy chairs.
Ona "pofuduk koltuk" dedirttim!
I made him say "comfy chairs"!
Burada, büyük ihtimalle yaşamış en büyük sanatçıyı ağırlıyoruz,... fakat o öldüğünde, bütün tablolarını satsaydınız ancak bir kanepe ve birkaç sandalye alacak kadar paranız olurdu.
We have here possibly the greatest artist of all time, but when he died, you could sold his entire body of work and got about enough money to buy a sofa and a couple of chairs.
Şu anda yerel kahvehanede olmalı. Turuncumsu bir ışıkla, dışarıda sandalyeler ve masalar olmalı.
Now, he'll probably be in the local cafe - sort of orangey light, chairs and tables outside.
Niye şuraya bir sandalye koymamışlar ki?
But why don't they have chairs here?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]