Chicken tradutor Inglês
14,608 parallel translation
Teyzeciğim bize bir sürü tavukayağı getirebilir misiniz?
Madam, can you give us a lot of chicken feet?
South Park'ın, Asya yemekleri konusunda tarihi simgesi. City Chicken ve City Mayhoş Çorbası ile birlikte.
South Park's historic Asian fusion landmark featuring City Chicken and City Sour Soup.
Boktan Tavuk menü isteyen yok mu?
Anybody want a City Chicken?
Kedi videoları, tavuk ve waffle, okaliptüs kokusu artık umurumda değil.
Kitten videos, chicken and waffles, eucalyptus scent - - don't care for it anymore.
Yaptıklarının bedelini ödersin.
Ah. The chicken's come home to roost.
Sen ve kana susamış kardeşin Amara'ya karşı olan kutsal savaşta ittifak olduğumuzu söyledi ama böyle mi güveniliyorum?
You and your bloodthirsty brother say we're partners in this holy war against Amara, and yet... Trussed like a chicken.
Yoksa kırmızı biber sosuna bulayıp baharatlı tavuk güveci mi yapsam?
Or should I stir you in red pepper sauce and make spicy chicken stew out of you?
Korkak bir tavuksun.
You're a chicken.
Gorgonzola Tavuğu glütensiz mi? - Sanırım.
Is the chicken gorgonzola gluten-free?
Sonbaharın, silinip gitmeye başladığı bu gevrek günlerde şef, tavuğu habanero biberinde salamura ediyordu... Hatta, tavuğun çıtır kabuğuna bile habanero serpiyordu.
For in this crisp time when autumn begins to fade, the chef brines chicken in habañero and even adds habañero powder to the crust.
İyi bakalım, acıkırsan dolapta tavuk var.
Well, there's chicken in the fridge if you get hungry.
Nar gibi kızarmış tavuk biraz da boktan biftek ve Çin böreğiniz!
There's orange peel chicken, some city beef, and a city egg roll!
Şehrin güneyinde görüşürüz. Korkak tavuğun teki değilsen tabii!
And unless you're chicken, I'll see you south of town.
Tavuk kıyafeti için teşekkürler.
Thanks for getting that chicken suit.
Tavuktan kuş gribi olabildiğinizi ama grip olunca kuşa dönüşmediğinizi biliyor muydunuz?
Has anybody ever noticed you can get salmonella from chicken, but you can't get chicken-monella from salmon?
Tavuk suyuna benziyor.
Just like chicken juice.
Haklıymışsın, tadı aynı tavuk suyuna benziyor.
You're right... it tastes just like cold chicken broth.
Tavuktan daha küçük.
It's gamier than chicken.
Seks oyunu oynadık ve kaybettik.
We played sex chicken and lost.
Tavuk şiş...
Rotisserie chicken...
Büyük Ho'olaule'a için de biraz lomilomi tavuğu hazırlayacağız.
And get the lomilomi chicken ready for the big Ho'olaule'a,
Bu tavuğun tadı bok gibi.
This chicken tastes like shit.
Tamam baba. O, organik tavuk değil.
Okay, Dad, it's not organic chicken.
Ayakkabı deniyoruz ve nugget yiyoruz, aptal.
We're trying on shoes and eating chicken nuggets, stupid.
Biraz tavuk kanadı yiyebiliriz, güzel bir kumarhane filmi var mı yok mu konuşuruz.
We should eat some chicken wings, maybe talk about whether or not the movie Casino was any good?
Buralarda Kung Pao tavuğu satan birini biliyor musunuz?
Know where a guy can get some, uh, Kung Pao chicken around here?
Patlamış mısır yemek yerine Tupperware'den aldığı küçük tavuk parçalarını ve bir termos dolusu çorba getiriyor.
Instead of eating popcorn, he brings little pieces of chicken in Tupperware and a thermos full of soup.
Bir kereliğine dev tavuk gözlerinden mezunlar buluşması yaşayacağım.
So, I will once again be seeing Homecoming through the eyes of a giant chicken head.
Pekâlâ millet, tavuk kümeste.
All right, guys. Chicken is in the coop.
Yerinde olsaydım, gene çıkma teklif ederdim ama sen çok korkaksın.
You know, if it was up to me, I'd ask her out again but, you're too chicken.
Çok korkakça bir yol.
Too chicken to face me, huh?
Korkak değil.
He's not chicken.
Sadece deriden bile tavuk yapabilirler.
They should make a chicken just of skin.
Hiçbir tavuk geride bırakılmayacak.
[clucks] No chicken left behind.
- Tavuk oyunu.
- Game of chicken.
Tavuk kümesleri yok muydu onların?
Ain't they got a chicken Coop?
Korkup vazgeçer.
Chicken out.
"Kütüphanede kendini kızartan bir tavuk var."
"There's a chicken frying itself in the library."
Sana gelirsek, sarı civciv... senin gibisi yok.
And you, chicken noodle... nothing compares to you.
Bu hiç değişmez, kesin.
This is a sure thing. Like chicken vindaloo.
Tavuk kuru.
Chicken's dry.
Ve Boston Chicken daha önce böyle bir şeydi.
And that was before Boston Chicken was, like, a thing.
Ben her zaman korkak bir tavuktum.
I was always a chicken.
Lanet bir tavuk al.
Get a fucking chicken.
Hadi ama, seni ödlek!
Come on, you. You chicken!
Tavuk oluşturmaktadır.
Chicken pose.
Suçiçeği?
Chicken pox?
Yoksa seni bu tavuk kemiği gibi paramparça edecektik.
Else we have to take you like this chicken bone here.
Açık büfe ama size tavuğumuzu öneririz.
It's an open menu, but we do recommend a chicken.
İlk soruna cevaben söylüyorum tavuk alayım ben.
To answer your first question... I'll have the chicken.
Artık genç bir delikanlı değilsin sonuçta.
You know, you're no spring chicken anymore.