Cicim tradutor Inglês
237 parallel translation
- Seni gıdıklayayım mı cicim?
- Shall I tickle you, darling?
- Merhaba cicim.
- Hello, toots.
Merhaba cicim.
Hello, toots.
Şunu hisset cicim.
Feel this, my pet.
Ben Dr. Vollin'e sordum, cicim.
I'm asking Dr. Vollin, my pet.
Yapma ama cicim.
Now, now, my pet.
Cicim, bana köpekler hakkında çok önemli tavsiyelerde bulundu.
My pet, he gave me some very good advice about my dogs.
Uykum geldi cicim.
I'm sleepy, my pet.
Ne oldu cicim?
What is it, my pet?
Canım Nanine, cicim Nanine, acele et.
Darling Nanine, perfect Nanine, hurry up.
Sen ve ben, cicim, revü yapacağız.
You and I, ducky, are going to get into a revue.
Freddi, cicim, yatağa yarım ılık su torbasıyla gitmek durumundasın.
Freddi, my pet, you'll have to go to bed with half a lukewarm water bottle.
- Bu çok doğal cicim.
- It's only natural, my pet.
Yanılıyorsun, cicim.
You're barking up the wrong tree, my dear.
Yine benimle alay mı ediyorsun? Yok canım, seninle alay etmiyorum, cicim.
I'd never do that, baby.
Evvet cicim, geziyorum.
Out for a stroll, my dear
"Tatlı kız" lafı sanki "Lolita cicim" dermiş gibi.
Well, the "vista-sister," that's like, "Lolita-sweeter."
Boşa nefes harcama cicim.
Don't waste your breath, sweetheart.
Doğru, artık canım cicim yok.
Right, no more caresses.
Sana bir ek bina satar, yine cebime papelleri koyardım, cicim.
Darling, I'd sell you an outhouse if I thought it would put a buck in my pocket.
Zavallım cicim...
Poor little darling...
Ama canım cicim ayları bitince, canavar ortaya çıkar.
But once the bloom is gone, oh, the beast comes out.
Dünyadaki son gelişmelerden haberdar olmamız gerekiyor cicim.
We must keep abreast of the international situation, ducksie.
O türden bir harekat değil cicim.
It's not that sort of strike, duck.
Olaya iyi tarafından bakmalıyız cicim.
- Yes, yes, we um... We must... must look on the bright side, ducks.
Hiç ekmek kalmamış cicim! Hepsi satılmış.
There's no bread, ducks!
İşte acil durum erzakları cicim.
Here's the emergency supplies, ducks.
İşe bir de iyi tarafından bak, olur mu cicim?
Look on the bright side, eh, ducks?
- Dert değil cicim.
- Never mind, ducks.
Olayı kişiselleştirmeyelim cicim.
Let's not get personal, ducks.
Hay allah, cicim!
Three minutes. God almighty, ducks!
Sakin ol cicim.
Never mind, ducks.
Evet, ama şu an daha önemli şeyler var cicim.
Yes, but there's more important things at the moment, ducks.
Tüm bu birimler bize göz kulak olurken başımıza bir şey gelmez, değil mi, cicim?
We should be all right with that lot looking after us, eh, ducks?
İşe biraz da iyi tarafından bakmak lazım cicim.
Got to look on the bright side, ducks.
- Bu o tarz bir sigorta değil cicim.
- This isn't insurance, ducks.
Tabii cicim.
Oh, yes, ducks.
Elma ağacındaki tüm yapraklar gitmiş cicim.
The leaves have all gone off the apple tree, ducks.
Kar gibi olacağını düşünüyorum. Onun grisi gibi cicim.
I expect it's a bit like snow, ducks.
Yavaş cicim yavaş.
There, there, there, ducks.
Çaydanlığı ateşe koyar mısın cicim?
Put the kettle on, will you, ducks?
Tamam cicim tamam. Geçti, geçti.
Now, there, there, ducks.
Endişelenme cicim, endişelenme.
Don't worry, ducks.
İşe bir de iyi tarafından bak cicim, ne dersin?
Now, you just try and look on the bright side, eh, ducks? Hm?
Onlar mutlu günlerdi, Toyduk ve cicim aylarımızdı. Ve Ed'in bir sonraki haklı isteği canlı bir yaratığa sahip olmaktı.
These were the happy days, the salad days, as they say, and Ed felt that havin'a critter was the next logical step.
Fakat bir daha asla cicim aylarına dönemeyecektik.
But I preminisced... no return of the salad days.
- Sağ ol, cicim.
- Thanks, ducky.
Versene, cicim.
Ante-up kid, huh?
İşte bu cicim!
Have you burned yourself?
Çok karmaşık şeyler cicim.
Oh, it's all very complicated, ducks.
Aldırma cicim.
Never mind, ducks.