Cocktail tradutor Inglês
2,610 parallel translation
Hepsi de molotof kokteylini işaret ediyor.
The makings of a Molotov cocktail.
Yani, oturup 700 mililitrelik bir kokteyl içmek standart harekât prosedürüdür sandım.
Okay, I mean, I thought that sitting around drinking a 24-ounce cocktail was standard operating procedure.
H.I.V. kokteyli alman gerek, ertesi gün hapı,
You'll need the h.I.V. Cocktail, The morning-after pill,
Herneyse, yaklaşık on tanemiz kokteyl için, cumartesi akşamı bizim evde buluşacağız.
Anyway, about ten of us are meeting here For a cocktail party Saturday night.
Eser miktarda Trilsettum Coronis ile fenetilamin kokteyli.
Trace trilsettum coronis with a phenethylamine cocktail.
Kokteyl peçetesine numarasını mı yazıyor?
She writes her number on a cocktail napkin?
Yine de kokteyllerde garsonluk yapmaktan iyidir.
Well, it's still better than cocktail waitressing.
Kokteyl bölgesi, tören alanı.
The cocktail area, the grounds for the reception.
Kokteyl bölgesi. Üç koruma.
Cocktail area. 3 minders.
Zemin katta bir kokteyl parti vermeyi planlıyordum ama bu durumda yapamayız.
I was planning a cocktail party on the ground and first floors and we can't do that now.
Kokteyl'de olmak zorundasın.
You'll have to have a cocktail.
Kokteyl Müzikali'ni oynayacağımıza dair bir söylenti var.
There's a rumour we're doing Cocktail - The Musical.
Kokteyl?
Cocktail?
Bir kokteyl partisinde uygunsuz bir şekilde çıkageldi.
He turned up, inopportunely, at a cocktail party.
- Bira mı çay kokteyli mi?
- Beer or tea cocktail?
Belki kokteyl getiren kızlarda, belki de dansçılarda.
Maybe on a cocktail waitress or a showgirl.
- Ayrıca her parti için yaptığın kokteyl temasını da boş ver.
-... and think of the goddamn theme cocktail for every party.
April bir barda garsonluk yapıyor.
April's a cocktail waitress at a bar on 2nd and Main.
Büyülü kokteyl kulağına fısıldamaya başladı bile.
The magic cocktail is already whispering in your ear.
Tıbbi müfettiş, otel odasında bulunan kanıtlara dayanarak bunun kaza eseri gerçekleşmiş yüksek doza bağlı bir ölüm olduğunu açıkladı. Alkol ile ilaçların bir karışımı söz konusu.
The coroner stated that based on evidence found in that hotel room, this was an accidental overdose, a lethal cocktail of alcohol and drugs.
Eski bir müze gezisinden kalma bilgiler, yarı okunmuş bir makale izlediğim bir belgesel, hepsi ön lobumda kıpırdanıyordu. Karışımları yararlı bilgiler kokteyline dönüşüyor gibiydi.
Information from the odd museum show, a half-read article, some PBS documentary... it was all bubbling up in my frontal lobes, mixing itself together into a sparkling cocktail of useful information.
Bu akşam beni kokteyl partisine götürüyorsun
You're taking me to a cocktail party tonight.
Bundan 30 yıl sonra katıldığın bir kokteylde kariyerinin üçüncü hastasıyla ilgili ilham verici bir anekdotu ve ölmeden önce kendisini nasıl iyi hissetmesini sağladığını anlatabilesin diye mi?
So thirty years from now you can be at some cocktail party, and tell an inspiring anecdote about your third patient ever, and how you coached him into feeling normal right before he died?
Kokteyl için havamda degilim
I'm fin a drink me a cocktail today.
Kokteyl falan içmeyecegim seninde içmeni istemiyorum
I ain't drinking no cocktail. I don't want you to keep drinking.
Bressler'ın konuşmasından önce bir kokteyl partisi olacak, değil mi?
There's a cocktail party before Bressler's speech tonight, is that correct?
Bayanlar için kokteylim var.
Got a cocktail for the ladies.
Kokteyl isteyen var mı?
Cocktail anyone?
- Kokteyliniz.
- Your cocktail.
Bu karışım herkesle geçirdiğin eğlenceli saatlerden biri olmayacak evlat.
This cocktail is not that you take the haapy-hour, son.
Parti falan vermiyoruz, adam öldüreceğiz.
It's a murder, not a cocktail party.
"2 : 30" yeterli olurdu ama önyargılı ses tonun için sağ ol, bar servisçisi.
"Two-thirty" would have been sufficient... but thank you for the judgmental tone, cocktail servant.
- Bize birer karides kokteyli lütfen.
Could you bring us a couple of orders of shrimp cocktail, please?
Peki St. Alban's'da kokteyl içiyor musunuz hiç?
Oh, are you ever able to enjoy a cocktail at St. Alban's?
* Garson olarak çalışıyordun bir barda *
# You were working as a waitress in a cocktail bar #
* Garson olarak çalışıyordum bir barda *
# I was working as a waitress in a cocktail bar #
Bu geleneğe uyarak, babalarımın içki dolabında kalan bütün içkilerle bizim için hoş bir kokteyl hazırladım.
In that tradition, I have mixed us a playful showbiz cocktail... of what was left in my dads'liquor cabinet.
Bu yüzden bunu bir kokteyl ile kutlamak istiyorum.
Which is why I want to celebrate with a cocktail.
Ama Lex nasıl olurda insan ve bir Kriptonluyu senin haberin olmadan birleştirir?
But how is Lex able to shake up a human / krypto cocktail without you realizing it?
Evet ama kokteyl peçetelerinden daha komiğim.
Yes, but I'm funnier than the cocktail napkins.
Evet ama kokteylde kelimesinde iki tane "k" sessizi var.
Yes, but there are two "K" sounds in cocktail.
Ne prova ne de bir program vardı. Gelin siyah bir kokteyl elbisesi giyiyordu.
No rehearsal, no program, the bride wore a black cocktail dress.
İnancımı gagalamanıza izin vermeyeceğim. Şimdi, izninizle, bir kombucha kokteyli alacağım.
And I'm not going to let you peck away at my faith, so... if you'll excuse me I'm going to go get a kombucha cocktail.
Klasik bir meyve kokteyli görmeyeli uzun zaman oldu.
It's a long time since I've seen a classic fruit cocktail.
Görünüşe göre siz Van Der Woodsen / Humphrey'lerin tartışacak çok şeyi var, öyleyse ben biraz kokteyl alayım belki de biraz makarna ve peynir.
Seems like you Van Der Woodsen / Humphreys have a lot of discussing to do, so I'm gonna go get a cocktail, maybe some mac and cheese.
Chuck'ın partisine giyeceğim kokteyl elbisemi neden hala almadın?
Why haven't you picked up my cocktail dress for Chuck's party yet?
Dürüst olmak gerekirse, pembe kokteyl elbiseli bir botokslu sürtük görmektense turuncu mahkum kıyafeti giymek riske almaya değer.
Honestly, it's worth risking an orange jumpsuit not to have to face another Botox bitch in a pink cocktail dress.
Annem, 10'a indirgediği adaylarının bulunduğu kokteyle gitmek için yarın yola çıkacak ve benden seçmemi istiyorlar.
Maman has flown in her top ten candidates for a cocktail party tomorrow, and they're demanding I choose.
Evet, arkadaşım, sabah kokteyli.
Okay, my friend, mid-morning cocktail.
Vapuru kaçırdı ama kokteyl partisine yetişecek.
He missed the ferry, but he'll be here for the cocktail party.
- Boyd.
Hey, Boyd, It's not cocktail hour, Boyd.