Cooties tradutor Inglês
195 parallel translation
Şu bitlerin gözü dönmüş.
Them cooties is getting desperate.
Çok kötü ezmişler.
You can still squash cooties.
Bir kaç bitten birşey olmaz..
Few dozen cooties ain`t gonna kill me, I don`t guess.
- Çek ön ayaklarını üstümden!
- Get your cooties off me!
İyi geceler, iyi geceler, yemesin seni böcekler.
Good night, good night, don't let the cooties bite.
Mikroplu değiliz.
We don't got cooties.
Buzdolabında kalmış, üstü küf dolmuş.
It sits in the refrigerator and grows cooties.
İstersem küf de yetiştirebilirim.
I can grow cooties if I want to.
Öyle yaparsan, o küfün üçte biri de benim olur.
When you do, one third of the cooties is mine.
Annenize dokunmayın, onda bit var.
Don't touch your mother. She has cooties.
Olmaz anne, sende bit var.
Can't, Mom. You've got cooties.
- Çek pençelerini üstümden!
Get your cooties off me!
Bitleri var.
He's got cooties.
Ben bitli filan değilim.
It's not like I have cooties.
Her yerime bit bulaştırdın.
You got c-cooties all over me.
Bitli olmamdan mı korkuyorsun?
Afraid I have cooties?
Milhouse, hastalıklar çağında yaşıyoruz.
Milhouse, we're living in the age of cooties.
- Kamışımı kullanabilirsiniz.
Use my straw. I don't have cooties.
Onlara hastalıklı battaniyeleri verdik bu yüzden peşimizdeler.
They're after us because we gave them blankets infected with cooties.
Orası bitlerin geldiği yer.
That's where cooties come from.
Sanki altına etmiş gibi gibi
It looks like he's got the cooties Oh, oodle
Bitli.
Cooties.
Sen hastasın.
You have cooties!
- Sen hastasın.
- You have cooties!
Hastalıklı.
Ooh.! Cooties.!
- Ben 5 Hafta!
- Me too! - Five weeks! - Cooties!
Emily, Ross'un mobilyalarında Rachel biti olduğunu mu sanıyor?
Emily thinks Ross'furniture has got Rachel cooties?
Siz bitliler yüzünden konsantre olamıyorum da ondan!
- Just you. Maybe I can't concentrate because of all your cooties!
Bulaşıcı bir hastalığın falan mı var?
What's the matter, you got cooties or something?
Öpme, sana da bulaşır.
Nope, no kisses. Cooties.
Sanki üst düzey bitlenmişiz gibi.
It's like we have the ultimate cooties.
- O yüzden onu dürtüyor ve "Judy, kedi, gözlüklü deli" diyor.
And she goes "Judy Hooty, she's got cooties." Oh.
O zaman hastanede duralım da, öcüleri içimden çıkartsınlar.
Oh, we'd better stop by the hospital so I can get my cooties shot.
Simpson'lar bir şeylerle kaplanmış.
The Simpsons are covered with cooties!
- Burun bitleri tabağıma girdi.
- She got cooties all over my food.
Bitleri bilirsin?
Remember cooties?
Kaybedenlere dokunma yoksa bitlenirsin?
Don't touch the losers or you get cooties.
Her gün aynı elbiseyi giyip, böceklere yem mi oluyorsunuz yani?
You wear the same clothes every day and get bitten by cooties?
Bitli olduğum yazıyor.
It says I have cooties.
Flanders bitlenmiş!
Flanders has cooties!
Bitli miyim?
Do I have cooties?
- Özürünü istemiyorum.
- I don't want your cooties.
"Sessiz katil, bitler."
Cooties, the silent killer.
Kendisinin çok karizmatik olduğunu düşünüyor ama açıkçası diğer çocuklar uyanmaya başlıyor ve bitlerini kokluyor.
He thinks he's really cool. But frankly, the other kids are starting to wake up and smell the cooties.
Wiggum, Milhouse'un doğum günü partisinde bitleri yakalayamadı.
Wiggum couldn't catch cooties at Milhouse's birthday party.
Bitler.
Cooties.
Solak bitler.
Goofy cooties.
Sonra da, bitleri temizlemek zorunda kaldık.
Then we had to wash the cooties off.
Harika, köpek salyası.
Not close. Oh, great, dog cooties.
Bitler bana dokunmaz.
- Cooties I can handle.
Bulaşıcı hastalığım var.
I've got cooties!