Core tradutor Inglês
5,020 parallel translation
Facianın merkezinde Grace var.
Grace is at the core of tragedy.
Erotikler sadece.
They're soft-core.
Bu benim ikinci favorimdir.
It's my second favorite core.
Caeruleum çekirdeği.
Caeruleum core.
Görevi eşsiz yapan temel değer nedir?
what makes the core value of duty unique?
Sayborg araştırmalarının temelini bugünlerde zengin yaşlılar oluşturuyor.
The affluent elderly are at the core of cyborg development these days.
Bu beni tanımlayan şey.
At my core, this... this defines me.
Özünde aynı şeylere inanıyoruz.
At our core, we believe the same things.
Çelikten yapılma kurşunlar oldukça ölümcül.
Steel-core bullets are incredibly lethal.
Bu şekilde Gotham'ın gücünü kontrol ediyorlar çekirdeği de bir bilgisayar ve anlamı da çökertilip yok edile bilinir.
That's how they're controlling Gotham's power... and it's core it's a computer, which means it can be hacked and destroyed.
Orada öyle dikilecek misin yoksa bana çekirdeği uzatacak mısın?
You gonna just stand there, or are you gonna pass me the warp-core?
- Vücut sıcaklığı çok hızlı değişiyor.
- No. His core temperature is changing too quickly.
Belki de iliklerine kadar kötü biri olduğunu hissetmiştim.
Perhaps I already sensed he was evil to his core.
Ama o ilişki, öfke sorunlarınızın özünde yatan şey.
( Sighs ) But that relationship is the core of your anger issues.
Bu havaya uçmalarını sağlayacaktır.
That will blast it from its core.
Temiz bir vuruşla verilen darbe skor getirir.
A clean shot should blow it from its core.
Ethan'ın çekirdeği kapanmış.
Ethan's shut down at the core.
Sistem bütünlüğünün bozulmamış olması büyük bir şans. Çekirdeği hâlâ aktif durumda.
There's a chance his system integrity is interrupted, but his core is still active.
Aslına bakarsan, seni kutluyorum, adamım, çünkü senin gibi 34 yıldan beri çok içki içen biri altı gündür hiç içmedi. Bu iyi bir başarı, adamım.
Matter of fact, I congratulate you, man,'cause six days sober after 34 long years of hard-core drinking like you been doing... that's quite an accomplishment, man.
Kendi vücudumuzun temel parçaları ilk olarak suda yaşayan balıklarda ortaya çıkmıştır. Sudaki yaşamdan karadaki yaşama geçiş süreci de insanlığımızın özü olan yepyeni anatomik icatların önünü açmıştır.
Fundamental portions of our own bodies originally came about in fish living in water and the great transition from life in water to life on land set the stage for a whole new set of anatomical inventions that were themselves to form the core for our own humanity.
Kendi gözleriniz ile şahit olduğunuz şey çekirdek için sizi çok şaşırtabilir.
I'd like to ask anyone with a medical condition to please leave the premises at once. What you're about to witness with your own eyes may shock and astound you to your very core.
- Kore Dalgası'nın Temeli :
Core of the Korean Wave.
Böylece, alt katta söylemeye çalıştığım şeyin özüne geldik. Pigment değişimi bu şekilde bölgesel kaldığında resimde sonradan ne tür değişikliklerin oluştuğunu anlamak güçleşiyor.
See, that gets to the core of what I was saying downstairs, about when the pigment change is so localised that it's really quite disruptive to understanding what the thing is.
Bu, özünde restorasyona nasıl baktığınızla ilgili bir konu. Resmi bir kanıt / belge ya da arkeolojik bir nesne olarak görebilirsiniz. Ya da kendi okumanıza göre değiştireceğiniz bir görüntü olarak da görebilirsiniz.
It gets to the core of how you feel about whether this is a document or a kind of archaeological thing, or whether you want to restore it as an image you read - and how confident you are in what you're doing.
Karotiyerle numuneleri aldıktan sonra...
After you've got the core tubes...
Bütün insanların içindeki itici güç bu.
That's the driving force at the core of every human being.
- İşe yaramaz. - Ben karışmadım. - Çay alır mısınız Bay Finch?
~ Rotten to the core. ~ I'm not getting involved. ~ Tea, Mr Finch?
IŞİD gibi grupları.
Hard-core fundamentalist groups like ISIS...
Carlyle Vakfı temel değerlerimizi paylaşan kurumlara destek olmak için kurulmuştur.
The Carlyle Endowment is committed to supporting institutions that share our core values.
- Batarya mı? Birkaç günde bir babam güç hücrelerimi değiştirir.
Every couple days, my dad changes my power core.
Bizler, gerçekten adanmış, standartları yükseltmeye çalışan ve sınırları zorlayan tırmanışçıların çekirdek grubuyduk.
We were a really hard-core climbers devotees trying to raise standards and to force its limits.
Yapma, adamın merkez kuvveti süper.
Come on, he's got great core strength.
Çekirdek maddesini lamine ederek.
Laminate the core material.
Dün, Ethan'ın güç çekirdeği neredeyse hiç çalışmamış.
Yesterday ethan's power core Almost zeroed out.
- Bence temel bir soruna değindik.
Insubordinate! - I think we hit the core issue.
Bu, Volm keşif takımlarının dünyadaki konumunu belirlemede zorlandığı Espheni güç çekirdeğinin zaten dünyada olmadığını ortaya koyuyor.
And it suggests that the Espheni power core, which our Volm recon teams have found so difficult to locate here on earth, was never on earth in the first place.
O zaman gettolardaki lazer duvarlarını aydaki güç çekirdeği mi destekliyor?
So, the power core on the moon supports every laser wall on every ghetto?
Güç çekirdeği aydaysa Espheni oraya bunun için bir tür karargâh yapmış mıdır?
If the power core is on the moon, wouldn't it follow the Espheni have some kind of base up there?
Espheni güç çekirdeği en başından beri dünyada değilmiş.
The Espheni power core, was never on Earth in the first place.
Güç çekirdeğinin korunup korunmadığını bilmemizin imkânı yok.
We have no way of knowing if the power core is guarded or not.
Ona, güç çekirdeğini bulacağımı ve kendi başıma onu yok edeceğimi söyledim.
I told him I would find the power core and I would destroy it on my own.
Güç çekirdeğine yetişip onu yok etmek istiyorsanız en iyi fırsatınızım.
I'm your best chance if you want to make it to the power core and destroy it.
Yaptığınız bomba güç çekirdeğine yetişip onu yok etmek için yeteri kadar güçlü olabilir. Ama öncelikle oraya varmanız gerekli.
The bomb you built may be powerful enough to make it to the power core and destroy it, but you'd have to get it there first.
Güç çekirdeği sıkı bir şekilde korunmadığı ya da beklenmedik bir şeyle karşılaşmadığımız sürece.
Unless the power core is heavily guarded or we encounter something else unexpected. I mean, having someone that can operate the machinery just might make the difference.
Varış yerine ulaştığımızda, onu kapatacağım ve çekirdeğin iniş protokolünün bizi içeri almasını sağlayacağım.
When we reach our destination, I'll switch it off and let the core's landing protocol draw us in.
Ve sonra bombayı bırakacağız, güç çekirdeğini havaya uçuracağız ve bu gemiyi eve, elle kontrol ederek uçuracaksın.
And then we drop the bomb, blow up the power core, and you fly this ship home manually. Yeah.
- Olması gerektiği yerde o krater açıldı.
Power core? That crater is where it used to be.
Doğru zamanda doğru yerdeydim. Lexi güç çekirdeğini havaya uçurmasaydı hiçbirimiz burada olmazdık.
Well, if Lexi hadn't blown up the power core when she did, none of us would be here.
Hâlâ çekirdeğinde hasar var demek ki.
There's still damage at the core.
Tüm katmanları tek tek ayıklasanız da merkeze varamazsınız.
is this process of endless revelation, whereby it's almost as if onion layers are being peeled away and yet you never, ever quite get to the core.
Çok aşırı bu.
That's hard core. Just do it quick.