Cıvıl tradutor Inglês
294 parallel translation
Sonra, cıvıl cıvıl öten tüylü dostlarımızın yanına yeşil vadiye * gidiyor.
And then he's off to the soft chirping... of our feathered friends in the arboreal dell.
Böyle hoş, cıvıl cıvıl bir ateşin boşa gittiğini görmek üzücüydü.
It was a shame to see a nice cheerful fire like that going to waste.
Onlar cıvıltılı-kafalılar.
They're "twitterpated".
Cıvıltılı-kafa mı?
Twitterpated?
Hemen herkes baharda cıvıltılı-kafa olur.
Nearly everybody gets twitterpated in the spring time.
Cıvıltılı-kafa!
Twitterpated.
Cıvıl cıvıl öterek, önüme doğru sıçradı.
It hopped straight up to me, chirping all the while.
Cıvıl cıvıl.
full of laughs.
Ben şehrin daha cıvıl cıvıl bir yeridir diye düşünüyordum.
I thought it would be in some livelier part of the city.
Evde cıvıltılı konuşmaları duymak isterim.
I need to hear babbling in the house.
Yalnız cıvıl cıvıl ve güzel değil, birşeyiyle de eşsiz :
Not only gay and beautiful, but in one thing unique :
Seni hep cıvıl cıvıl, şamatalı partilerde düşünüyorum etrafında da önemli, neşeli, eğlenceli insanlar.
I always think of you at big, gay, noisy parties surrounded by big, gay, noisy people.
Etrafımda genç insanların cıvıldaşmasına bayılıyorum.
I like the sound of young people around me.
Cıvıl cıvıl hayat dolu oluyor burası bazen.
It gets pretty bouncy around here sometimes.
Önünüzdeki 20 sene cıvıl cıvıl geçecek.
The next 20 years ought to be a lulu.
Daha da cıvıl cıvıl olabiliyor.
It can be more chirpy.
Bayan Scott, güzel bir kadınsınız, cıvıl cıvılsınız.
Miss Scott, you're a beautiful woman, you got a lot of life in you.
Şuna bakın, cıvıl, cıvıl kuşlar.
Ooh, look at this, tweety, tweety.
Cıvıl cıvıl sikişiyorlar.
Alive and well, and living in sin.
Cıvıl cıvıl çekilin.
Quit chirping!
Kuzeninizin cıvıl cıvıl bir bayan olduğu söylenemez.
One could hardly say that your cousin's a very cheerful young lady.
Cıvıl cıvıl bir kız.
She's a very jovial girl.
Başrollerde, kadınların mutfaktan çıkmaması gerektiğini düşünen komiserinden sürekli fırça yiyen alkolik, huysuz ama sevecen bir üsteğmen ve feminist görüşlü genç, güzel ve cıvıl cıvıl bir kadın polis var.
The running characters include a crusty but benign lieutenant who's always getting heat from the commissioner a hard-drinking detective who thinks women belong in the kitchen and a brilliant and beautiful young girl cop... -... who's fighting the feminist battle.
Cıvıl cıvıl, piçler!
Chirping and chirping, bastards!
- Evet, hem de cıvıl cıvıl!
- Yeah, it's really lively.
[Kuşlar cıvıl cıvıl]
[Birds chirping]
Küçük çocukların gülüşlerini açan çiçekleri, cıvıldaşan kuşları, ışıl ışıl bir baharı sabahı sürgün veren dallarda oturmayı.
The smiles on little children, flowers blooming', little birds chirping', sittin'on the budding'branches on a bright spring day.
Bu haline bayılıyorum, gözlerinden kıvılcımlar çıkmasını.
Oh, I love you like this, with lightning flashing out of your eyes.
Eğer bir kız kendisine cıvıyan her adamı öldürüyorsa erkeklerin kaçı ortada bir ayrılık olduğunu düşünür ki?
If a girl killed every man who got fresh with her, how much of the male population do you think there'd be left?
Sevindim, şu cılız sözlerim Brutus'ta bir kıvılcım olsun tutuşturdu demek.
I am glad that my weak words have struck but thus much show of fire from Brutus.
V-i-c-k-i L-e-s-t-e-r.
V-i-c-k-i L-e-s-t-e-r.
- Peki, ben bir bilim adamıyım, ama bu kesinlikle cıvıl cıvıl değil.
Well, I'm no scientist, but I'm sure this didn't make that noise.
B-İ-S-K-Ü-V-İ.
B-l-S-C-U-l-T.
Cıvıl cıvıldırlar.
They're exuberant.
İspanya'yı sonsuza kadar korumak için Mesih İsa'nın ve Carlos V'nin kurallarını korumak için fethedenlerin torunları için Azize Avila'nın gizemi için İspanyol hacı ve kılıcı için haçlı seferine ihtiyaç duyanlar için savaş gerekliydi.
For those who look on eternal Spain. For those who look on the rule of Carlos V and Christ the King, for the descendants of the conquerors, for the mystics at Teresa of Avila, for Spain of the cross and the sword for those that always need to crusade, war is necessary.
A, B, C, D, E, F, G, H, I, J K, L, M, N, O, P, Q, R, S, T, U, V, W, X, Y, Z.
A, B, C, D, E, F, G, H, I, J K., L, M, N, O, P, Q, R, S, T, U, V, W, X, Y, Z.
Deneb V'de dolandırıcılığın cezasını biliyor musun?
Worse than that. Do you know what the penalty for fraud is on Deneb V?
G-ü-v-e-n-i-l-m-e-z.
I-n-s-e-c-u-r-e.
Baston kılıcını vışş diye çekmenin sırrını öğretir misin...?
You know how you go "whoosh" with that sword-stick of yours...?
İffet saflıktan gelir, yaşlılığın sancılı sonucu olarak ortaya çıkmaz... ve sen yaşlandın Gustav.
Chastity is the gift of purity, not the painful result of old age... and you are old, Gusta v.
Yayılım hızları, bulaşıcılık oranları, ve sıvısal etkileşimler.
Incremental effects, countermeasures to toxic agents, and liquid systems delivery.
Ben de yaptım. Küfürlü çirkin, ahlaksız, terbiyesiz iğrenç, ayıp, amiyane kaba, münasebetsiz, yakışıksız, sokak ağzı bel altı, koğuş ağzı, seviyesiz, münasebetsiz yılışık, cıvık, teşhirci, nezaketsiz, nahoş, uygunsuz saygısız, açık saçık, densiz, yersiz galiz, davetkar rezil, edepsiz, pis.
I did, too, called them bad language, dirty, filthy, foul, vile, vulgar, coarse, unseemly, in poor taste, street language, locker room talk, gutter talk, barracks language, naughty,
Seni inek seni... w w w. d i v x p l a n e t. c o m
Tennis, mountain climbing.. voleyball, basketball, football... - I love sports with horses.
V'Ger'ın aradığı Yaratıcı nasıl bir şey?
This Creator V'Ger's looking for. What is it?
Küçük, solucana benzeyen yavruları bir pirinç tanesinden küçük olarak doğum sıvısı bırakılır bırakılmaz doğum kanalından dışarı çıkacak ve üç saniye içerisinde birkaç milimetre ilerideki keseye doğru kıvrılacak.
Her minute, worm-like young, smaller than a grain of rice, will emerge from it immediately after the release of birth fluids, and within three seconds squirm across to the pouch a few millimetres in front.
Müthiş bir dilbilimci olan Champollion Eski Yunancayı okuyabiliyordu ve söz konusu Rosetta Taşı'nın M.Ö. 196 yılının baharında,... Kral V. Batlamyus Epiphanes'in taç giyme töreni dolayısıyla yazıldığını anlamıştı.
Champollion could read ancient Greek, he was a superb linguist and discovered that this stone had been inscribed to commemorate the coronation of King Ptolemy V Epiphanes in the spring of the year 196 B.C.
L.C.V. Prensesin sarayı, Joe, galiba.
R.S.V.P. The princess's palace, I guess, Joe.
T-A-T-İ-L.
V-A-C-A-T-I-O-N.
V - E-A-L P-l-C-C-A-T-A.
V-e-a-l p-i-c-c-a-t-a.
Bahsettiğimiz şu yumuşak ve parlak tatlılık bu samimi, ve yumuşacık tatlılık yağlar, kremler, losyonlar, merhemler, ilaçlar, sütler, nemlendiriciler... sıvı merhemler, kayganlaştırıcı yağlar, Balzamlar sayesinde oluşmadı.
The secret of smooth almost shiny loveliness of the order of which we're discussing in this simple, frank, creamy soft way doesn't reside in oils, unguents, balms, ointments, creams, astringents, milks, moisturisers, liniments, lubricants, embrocations or balsams, to be rather divine for just one noble moment.
Diyelim ki Donna'nın öbür yüzünü gözden çıkarmana razı oldum... sözleri nasıl kıvıracaksın?
Even assuming that the other side of Donna was a throwaway how are you going to handle the lyrics?