English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ D ] / Dayken

Dayken tradutor Inglês

2,484 parallel translation
Nate dışarıdayken sana göz kulak olmamı istedi.
Nate asked me to keep an eye on you while he was out.
Bu mahallede dışarıdayken böyle süslü bir deri ceket giyemezsin.
You can't wear a fancy leather jacket outside in this neighborhood.
Ben Starbucks'dayken Chestnut çok heyecanlanıp kafana tekme mi attı?
Did freakin'Chestnut here kick you in the head while I was in Starbucks?
Dışarıdayken hiç... teknolojiye rastladın mı?
When you were out there, did you see any...
Los Angeles'dayken benim de bir Vespa'm vardı.
I had a Vespa when I was an intern back in L.A...
30 yıl önce ailem Müslümanların kutsal yolcuğu olan Hac'dayken Mekke'ye ilk geldiğimde, 5 yaşında bir çocuktum.
I first came to Mecca over 30 years ago, as a child of just five years, with my family, on Hajj, the Muslim pilgrimage.
Birkaç ay önce Indiana'dayken.
A couple months ago back in Indiana.
Kendine gel o zaman, çünkü kırk beş metre aşağıdayken tüm o narkoz beyine nüfus edince, kendine gelmen konusunda kafanda dolnanan o düşünceleri saymazsak bile yeterince zorlanacaksın.
Well try harder'cause when we break 150 feet and the narcosis sets in, you're gonna have enough trouble keeping your head straight without those thoughts bouncing around in it. Understand?
Hatta Portaland'dayken otobüs duraklarında resimleri bile vardı.
Back in Portland they even had those bus bench ads with their picture together.
Roma'dayken...
When in Rome...
Amerika'dayken endişelenmemize gerek olmadığını söylemiştiniz hani Lobo'nun hiç kuzey bağlantısı yoktu?
You told us we didn't have to worry stateside, Lobo had no northern networks.
Bana daha kapıdayken hoşça kal diyebilirdin.
You could've just said bye to me on the doorstep.
Bizi Hamptons'dayken duymuş.
She overheard us in the hamptons.
Hazır aşağıdayken otel müdürünün yanına uğradım.
Oh, uh, I ran into the manager while I was downstairs.
Büro'dayken üzerinde çalıştığım son dava kamuoyunca iyi tanınan genç bir kadının tecavüzüydü.
You know, the last case I worked on at the Bureau was the rape of a young woman, very high profile.
Babam toplantıdayken her zaman burada yerim.
I always eat here when Papa has his meetings.
Onları daha Wroclaw'dayken kaybettiniz!
You lost them still in Wroc ³ aw!
O yukarıdayken neden hep kendine bir şey yapsın?
She threw up, and why did she always scratch herself?
Bak, ihtiyacım olan son şey,.. ... en büyük yazarımın Avrupa'dayken,.. ... mülkünde bir ceset bulunduğunu okuması.
look, the last thing I need is my biggest writer, while she's in Europe, reading that they found a dead body on her property.
Seni boyacıdayken aradım.
I called you from the paint store.
Ama bak Nebraska'dayken, kedimiz ağabeyimin kamp kamyonetine sıkışmıştı ve o kedinin öldüğünü anlamak için bakma ihtiyacı hissetmedik.
Although, back in Nebraska, our cat got stuck in my brother's camp trunk, and we did not need to open it to know there was all kinds of dead cat in there.
Bunu biliyorum, çünkü ben Tokyo'dayken,..
And I would know because, when I was in Tokyo,
Dışarıdayken, kerevizin anlamını sor.
When you're out there, ask him what the celery meant.
Bunu Chicago'dayken aklına getirir miydin?
Can you imagine that back in Chicago?
Dışarıdayken ölmekten korktuğu için tüm bunlardan caymış olmadığı ne malum?
Well, how do you know he didn't just take it back'cause he got scared to death out there?
Tessa, dışarıdayken düşünmek için zamanım oldu, ve... Babanla zoenun arasını bozmaktan suçluluk hissetmenin sebebi var.
Tessa, I had some time to think while I was out there, and... it occurred to me that there's a reason why you feel so guilty about coming between your dad and Zoe.
Pentagon'dayken her şey daha iyiydi.
It's just... things worked better when you were at the Pentagon.
Burada dışarıdayken araba sürmek zorundasın.
Do you drive - - you have to drive when you're out here.
... sen burada o Japonya'dayken yapabileceğin pek bir şey yok.
I hate to break it to you pal, but there's not a whole hell of a lot you can do when you're here and she's over in Japan.
Ben Kandahar'dayken bir asi devriyesi tarafından kaçırılmıştım.
I was, uh, bagged by an insurgent patrol when I was in Kandahar.
Siz ikiniz ne yapıyorsunuz? Ethan siz dışarıdayken bir şey buldu.
Ethan happened to make a little discovery while you were out.
Sen dışarıdayken, bir misafirim vardı.
While you were gone, I had a visitor.
Tanrım, keşke sabah Staples'dayken bundan haberim olsaydı.
Gosh, I wish I'd known that earlier today when I was at Staples.
Amsterdam'dayken çok fazla mantar yiyip Anne Frank evinin camından düşen bir adamla tanıştım.
When I was in Amsterdam, I met this guy who ate too many shrooms and fell out of a window at the Anne Frank house.
Dışarıdayken milyonlarca kişi seni aradı.
You got a million calls while you were out.
Yakındaki bir binayı etiketliyordum, ve tam ben çatıdayken ışığınızın açık olduğunu gördüm, ben de bir uğrayıp selam vereyim dedim.
I was tagging a building nearby, and while I was on the roof I saw that your light was on, so I thought I'd stop in and say hey. - Hey.
Yukarıdayken her zaman aşağıya mı bakarsın?
Do you always look down when you're up that high?
30 metre aşağıdayken, 10 bin yıl önce son Buzul Çağı'nda yağan karın oluşturduğu buza ulaşıyorlar.
30 metres down and they reach ice formed from snow that fell 10,000 years ago, in the last Ice Age.
Amelia dışarıdayken öylece oturup bekleyemiyorum, Tanrı bilir nerede- -
I can't just sit around here while Amelia's just- - God knows where- - Do...
Hollywood'dayken evimde kaldı. Bana hepi topu dört kelime söyledi.
And I also, when I lived in Hollywood, he stayed... at my house in Hollywood, and I don't think he said four words to me at all, all that time.
Yukarıdayken- - Komik.
When we were upstairs, it's funny.
Herkes dışarıdayken neden sadece Chester etkilendi?
Out of all the people here, why was Chester the only one affected?
Washington'dayken 11 ay bu dosyada çalıştım.
I spent 11 months in DC on this case.
Annesi haklıysa çatıdayken yanındaydı.
If her mother's right, she had it with her on the roof.
İkisi ben Kopenhag'dayken vuruldu Düşündüğün buysa...
I was in Copenhagen when two of them were shot, if you think...
Finlandiya'dayken Rus mafyasıyla bağlantıları varmış.
They have grand residences, these directors.
Ben Fransa'dayken telefonda konuştuk.
At France that time by means of phone.
Sen Kanada'dayken doğru olup olmadığını kontrol ettik.
We checked while you were in Canada.
Ben Shinju'dayken beyaz bir huş ağacına "Pat Pat" ismini vermiştim.
When I was in Shinju, I named a white birch tree Pat Pat.
Artıdayken masadan kalkarlar.
They walk away from the table while they're up.
Mesela, çöldeyken seni mutlu edebilecek şeylerden biri de kıç kayağı. İyi de ben aşağıdayken mutluydum zaten.
But I was happy with it down there.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]