Dağıt tradutor Inglês
13,692 parallel translation
Khampa dikkat dağıtıcı olduğunu söyledi.
Khampa said that it was a distraction.
Pekala, tamam, dağıt onu.
All right, all right, break it up.
Onları dağıtın.
Break'em out.
Kız kardeşimin düğününe acayip havalı manitalar getirdik Oturduk birinci sınıf koltuklara Varsa beni tutabilen gelsin bu yana Jeanie Stangle iyice dağıttı Yudumluyor şampanyasını
now we in first class seats couldn't hold me back, g jeanie stangie being wild sippin'cristal, sippin', sippin'cris ta!
Ben dikkatlerini dağıtırım.
I'll distract them.
Benim babam da beni tekmeler, döver, suratımı dağıtırdı,... kasap bıçağıyla annemi bıçakladı, tam bir hayvandı.
My old man beat me, kicked me, lashed my face with a carpet beater, tortured me, stabbed my mother with a butcher knife... Such an animal.
Bir adım daha atarsan kafasını dağıtırım!
Take 1 step, you will see the inside of her head.
Az kalsın kafamı dağıtıyordun.
You almost took my face off.
Fakat biraz sarhoş olmam ve Danimarka büyükelçisinin gardrobunun zemininde hiç tanımadığım çok hoş bir kadınla uzanmak dikkatimi fazlasıyla dağıtıyor.
But I can't help but be distracted by the fact that I'm a little drunk... - Mm-hmm. - And I'm on the floor of the Danish ambassador's cloakroom with a beautiful woman I don't really know.
Doğru anlamış mıyım bakalım... bu şeylerin inine gideceksin... Alfa'yı kendi bölgesinde öldüreceksin... bu sayede bu şeylerin dikkatini dağıtıp... hayali arabalarımıza atlamamıza... ve bu kabus dolu yerden... Sam'in uçağına ulaşmamıza yetecek kadar zaman yaratacaksın.
So lemme get this straight... you're gonna make your way down to the heart of these things... kill the Alpha on its own turf... with the hopes of leaving the other ones distracted... long enough so we can all hop in our imaginary cars... and drive this very real nightmare-filled... 90-mile trip to Sam's plane?
Haberleri dağıtırım. Benim çocuklara da elemanları bulmalarını söylerim.
I'ma put some feelers out and tell the boys to look out for these guys.
Grubu dağıt.
Split them up.
Sokakda ki mal dağıtımı yapan elemanı.
He leads the distribution of goods on the street.
Mallarını mülklerini satıyor ve bunun parasını herkese ihtiyacına göre dağıtıyorlardı. " Tanrı'nın da dediği gibi...
But I've given you every reason why I hate it as much as anybody else and I don't wanna go on the record that I've ever been this heavy.
"Benimle birlikte toplamayan dağıtıyor demektir."
I don't know...
Ortaya çıktığı zaman dikkatini dağıt.
When he shows up, keep him distracted.
Yurtta yemek yarım saat dağıtılıyor sadece.
We only have a half hour dinner window in our house.
Bunun sadece senin deyiminle basit bir para dağıtımı olduğunu sanmıyorum.
So, I think this is more than just a money drop or however you call it.
Dağıtım işini Universal yapacak.
We got distribution with Universal.
Hepimizin eli dağıtılmış.
We're all dealt a hand.
Dağıtımcılarla.
Distributors.
Filmi dağıtımcılara izletiyordu.
She was screening it for the distributors.
Diğer taraftan, hala zımbalama, enerji dağıtımı, dünyevi maneviyat, putperestlik sanatı and el sanatı mum işi, büyü'de yüksek öğretim, antik mistisizm otlar ve baharatlar, ve tabii ki de seks büyüsü.
Otherwise, we're still teaching the staples energy grounding, earth-based spirituality, pagan arts and crafts candle work, the spellcraft master class, ancient mysticism herbs and spices, and sex magic, of course.
Bazen hayat adil olmaz ama bize nasıl başa çıkılacağını bildiğimiz kartlar dağıtılıyor.
Sometimes life isn't fair, but... we're dealt the cards that we know how to deal with.
Bunları dağıtıyorlar.
Yeah, I mean, they give these things out.
Sıcak havlular falan dağıtan güzel hostesler olması gerekmiyor mu?
Aren't there supposed to be, like, pretty stewardesses handing out warm hand towels and stuff?
İngilizler inci gibi asalet unvanlarını önce domuzlara dağıtır.
_ _
Buz dikkat dağıtıcı birşey değildir.
The ice is not a distraction.
Sanırım karneyle eşya dağıtımına inanmıyorsun.
I take it you don't believe in rationing.
Bizi dağıtırlarsa ne yaparım, bilemiyorum.
I don't know what I'll do if they disband us.
Annenizle tanıştığımızda komünist broşürleri dağıtıyordu.
When we met, your mom was handing out comie tracts.
Siktir, arabayı dağıtmayın.
Shit, don't break the goddamn van.
Ya onların dikkatini muzipliğinle dağıtırsın ve ben de giderim.
One, you just strike them, with your bad in the horse, and I'll leave.
- Seni özlemek dikkatimi dağıtır.
Missing you will distract me.
El ilanı dağıtıyorlar, bağış ve vergi topluyorlar.
They pass out flyers, get contributions, tributes.
Kafalarına estiği gibi adalet dağıtmaya hakları yok.
They don't have the right to just start meting out justice. Come on.
Ekibi dağıtıp etrafını sarın.
Split the team, put her in a box.
Benim gerçekten dağıtacak birkaç dolarım yok, Drake.
I don't really have a couple of bucks to spare, Drake.
Bunları dağıt.
Pass these out.
- Dikkatin dağılamaz!
You can't get distracted. You understand?
Fakat bir bok dağının bizi beklediğini göremedim.
I made up that story to get you all here and I couldn't see the mountain of shit waiting for us.
Kimseyi beklemiyordum da. Dağınık biraz.
I wasn't expecting anyone.
Bir gece, gün bitmek üzereydi ve ertesi gün Fuji Dağına tırmanacaktık.
There was this one night, uh, towards the end, we were supposed to go climb Mt. Fuji the next day.
Fuji dağına hiç tırmanamadık.
We never made it to Mount Fuji.
Dağ başındaki, çok fakir göçmen Meksikalılarla dolu, eski bir sınır kasabasıydı.
It was just a dusty, old border town in the middle of nowhere full of Mexican immigrants who didn't have a pot to piss in.
Dag... Olup biten her seyi kontrol altinda tutamayacagimi en iyi sen anlarsin.
Dag... you more than anyone understand I couldn't control every circumstance.
Parti Dağı'na bunu yapamazlar.
They can't do that to Party Mountain.
- Beyler, beyler eski günleri özlemiyor musunuz? Dağın kralı olduğunuz zamanları?
Oh, guys, guys, guys, guys, don't you miss the old days, when you were the kings of this mountain?
Bu dağ, ikimize dar gelmişti.
This mountain wasn't big enough for both of us.
Uyuyamadığım zaman annem hep bu şarkıyı söylerdi. Böylece kafam dağılırdı. Ama sözlerini hatırlamıyorum.
My mom used to sing this song to me when I couldn't sleep so I wouldn't overthink things, but I don't remember the words.
Şarkı söylüyorum ki kafan dağılsın.
I'm singing a song so you won't overthink things.