Demiyorum tradutor Inglês
3,905 parallel translation
Beraber olacaksınız demiyorum.
I'm not saying you're gonna be together.
Menejeri ol demiyorum.
I'm not asking you to promote him.
Hayır, hayır. Bilerek demiyorum. Bilirsin kazayla.
No, I'm not saying, just, you know, whatever, by accident.
Yani onları bulma demiyorum. Eğer faydası olacaksa, bu iyi bir şey.
I'm not saying don't find them, it's a healthy thing, that's good.
Yaparım demiyorum, ama eğer bunu yaparsam bazı kurallar olmalı
I did this, which I'm not saying I'm going to there would have to be rules.
Tohum'u istiyorum. Tohum'u istemiyorum demiyorum.
I'm not saying I don't want the Seed.
Dokundunuz demiyorum. Sanırım birbirimizi daha yakından tanımanın zamanı geldi.
I'm not saying you did, but I think it's time you and I got to know each other just a little better.
- Zekice değil demiyorum ama...
No, I'm not saying it's not clever, but...
- Bir şey demiyorum.
I'm not saying a word.
Sana babaanne gibi giyin demiyorum ama.
I'm not saying dress to the nines either.
Anadan üryan demiyorum yani.
I'm not saying you have to be bald or anything.
Onu demiyorum.
That's not the point.
Pekala, sana söylüyorsun demiyorum.
Okay, I'm not accusing you of lying.
Her maçı kusursuzca oynayın demiyorum.
Not asking you to be perfect every play.
Karısını öldürmesi doğru demiyorum.
I'm not saying it's okay he killed her.
Mütemadiyen demiyorum, arada sırada.
Not the entire time, but on and off throughout.
Hayır, onu demiyorum.
No, I'm not saying that.
- Hayır, demiyorum.
No, I don't.
İhtiyacın var demiyorum.
Not that you need one.
Yarışa katılıyor demiyorum. Belki katılabilir diyorum.
I'm not saying he's in, I'm saying he might be.
Ben olmaz demiyorum...
I'm not saying no...
Tamam kolay olacak demiyorum.
All right, I'm not saying it's going to be easy.
- Ben de var demiyorum zaten.
I didn't say there was.
Ona elveda demiyorum ama yakında görüşürüz Wilhelm.
I'm not saying "adieu", only "see you soon", Wilhelm.
Diyelim ki doğru, ki demiyorum.
What if it were true, but, then, I'm not saying it is, but hypothetically speaking,
Hayır, James. Öyle bir şey demiyorum.
No, James, I'm not saying you slipping.
Böyle bir şey de demiyorum, ama unut gitsin. Boş versene.
But forget about it, never mind.
Evet demiyorum ama.
I'm not saying yes, though.
Bir şey demiyorum.
I won't say a word.
Riggan, muhteşem bir babalık yap demiyorum.
Riggan, you don't have to be a great father right now.
Zombi yapalım demiyorum.
I'm not saying we do zombies.
Yapmalıydın demiyorum, George.
I'm not saying you should have, George.
Peki, bir şey demiyorum...
Well, not saying anything...
Tamam, kıyafetini sevdim hevesli olmana da bir şey demiyorum fakat sahneden inmen lazım artık.
Okay, I love the costume... I love the enthusiasm... but you're gonna have to get off stage now.
Hayır onu demiyorum.
No, not him.
O anlamda demiyorum.
Nah, I don't mean like that.
Hiçbir şey demiyorum.
I'm not saying anything.
Savaşman gerekmeyecek demiyorum.
Oh, I'm not saying you wouldn't have to fight for it.
Öyle demiyorum.
No, I'm not saying she's lying.
Ben size Zip gibi aklınızı kaybedeceksiniz demiyorum ama bir plan yapmamız lâzım.
I'm not saying you guys are going to lose your shit like Zip, but... we have to have a plan.
Ray, sana demiyorum!
Ray, I'm not talkin'to you!
Ben buna tam olarak çıkmak demiyorum.
I don't think he actually dated her.
Bir şeyler izlemeyi demiyorum. Bir şeyler yapmaktan bahsediyorum. Mesela oturup konuşmamız.
No, not like just watch something... doing something like hanging out and talking.
Çocuk olduğun için demiyorum, gerçekten iyisin.
Not just for a kid, I mean you're really good.
Kusuru yok demiyorum.
I am not saying he hasn't.
Herşey yarın olacak demiyorum.
I-I'm not saying it's gonna happen tomorrow.
Yanlış anlama, fikrini değiştir demiyorum sana.
No, I don't want you to change your mind.
Sürtüksün demiyorum yani.
Not that you're a whore!
Onu demiyorum.
No, no.
Öyleydi demiyorum zaten.
No, I'm not saying she was.
Onu demiyorum, balığın üstündeki siyah şeylerden bahsediyorum.
No, I meant the black stuff on the fish.