Detaylar tradutor Inglês
5,909 parallel translation
- Bittikten sonra birkaç arama yaparım. Detayları öğreniriz.
I'll make some calls after, find out the specifics.
Belki, bazı detaylar... aramızda kalabilir.
Maybe... Keeping some details just between us.
Batı'dan detaylar, şu inceliğe bir bak.
Western detail. Attention to detail.
- İşin detaylarını öğrenmeye geldim.
- I came to get details about the job.
Donanmaya söyle, acilen Anafartalar çıkartmasının detaylarına ihtiyacım var.
Tell the navy I need immediate details on the Suvla landings.
- Detayları bilmiyorum ama...
Well, I'm not privy to the details. But...
- Ne oldu? Aptalın biri, eski bir operasyonun detaylarını sızdırmış.
- Some idiot leaked details of an old operation.
Pekâlâ evlat, tüm detayları öğrenmek istiyorum.
( Rusk ) All right, young man, I want to hear every detail.
- Detaylar biraz belirsiz.
Details are a little sketchy.
Detayları yazarım. Anneme söylersin olur mu?
Tell mom, okay?
Dün geceki macera hakkındaki detaylar hakkında Detektif Coheni bilgilendiriyordum.
I'm just filling in Detective Cohen here on some of the details of tonight's adventure.
Ama adam bütün detayları evrensel hissettiriyor.
But he makes every detail feel universal.
Evet, evet. Detayları anlatırım.
Yeah, yeah.
Seyahat detaylarından otel kiralamaya.
From travel details to the hotel rental.
Monica detayları konuşmak için bir zaman belirleyecek.
Monica will arrange a time to formalize the details.
- Böylece detayları konuşabiliriz.
- and we can speak about the relevant details.
Çünkü EndFrame, Intersite anlaşması için aylarca çalıştı. Kontratın ve Hizmet Seviyesi Anlaşması'nın bütün detaylarını yerine getirdi. Bir sürü varsayılan özellik vaat etti.
'Cause EndFrame worked that Intersite deal for months, kicking every detail of the contract and SLA back and forth, promising tons of custom features.
Ya anlaşmalarının bütün detayları şu an önümde, bilgisayarımdaysa?
What if I had every detail of their deal on my computer right in front of me?
EndFrame anlaşmamın detaylarını nereden biliyorsun?
How do you know the specs of my EndFrame deal?
Detayları tartışmak için yarın Jim Hobart ile toplantımız var.
We've got a meeting with Jim Hobart tomorrow to discuss the details.
Karınız benden kocama yazmamı istedi efendim. Hastalığının detaylarından bahsetmemi istedi.
Your wife has asked me to write to my husband, sir, and to tell him, well, of the details of her...
Evet, hakimin rutinlerinin tüm detaylarını bilen birisi olmalı.
Yeah, he'd have to be familiar with the judge's routine, the details.
Sadece işin detaylarını konuşalım, tamam mı?
Let's just talk about the details, okay?
Detayları ve arka planı çoktan boyadık...
We already painted the background and details...
Detayları bilmiyorum...
I don't know the detail...
Detayları anlat, aşkım.
Give me the details, love.
Bu vazoların farklı tasarımları ve çok güzel detayları var.
These urns have different designs, and very good details.
Tanrı bu detayları düşünmez, bu yüzden bunlarla biz ilgilenmeliyi z.
God doesn't think of these details, so we have to take care of them.
Videoyu yayan kişi halkın odak noktası halinde. Videoyu kendisinin çektiğini söyleyen bir kişi basın toplantısı düzenleyerek detayları anlatacağını dile getirdi. Olay daha büyük bir hal alacak.
As attention focuses on who spread the clip, an inside man who claims to be the source will disclose further details in a press conference, which is likely to release further controversy.
Detayları ister misin?
You want the details?
William dayın da deden Gene'nin cenaze töreni detayları var.
Uncle William has the details from Grandpa Gene's burial.
Bunu duyduğuma sevindim ama hâlâ kimlik açıklama tarihinin detaylarını konuşmamız gerekiyor.
Thrilled to hear it, but we still need to meet to go over the details of the rescheduled reveal.
Bu sürpriz şırfıntı hakkındaki bütün detayları öğrenmemiz gerekiyor.
Um, we need to find out every possible detail about this rando hussy immediately.
Çünkü küçük detayların farkına varmıyorsun.
Because you have no nuance. Oh, yeah!
Mutfak için tamamen yeni planlarımız var. Çalışma detayları, işlemler, bir sürü evrak işi.
We got a whole new plan for the kitchen, work details, processing, a whole bunch of stuff.
Jamie mütemadiyen Lallybroch'tan bahsediyor birlikte geçireceğimiz, her zaman hayal ettiği hayatın detaylarını anlatıyordu.
Jamie spoke repeatedly of Lallybroch, detailing the life we'd have together, the life he'd always imagined.
Önemi var mı? Yetkililer detayları henüz açıklamadı...
- Does it matter?
Detaylar lazım.
I need details.
- Hayır, sen önemli detayları atlayarak erotik filmini anlattın.
You gave me Fifty Shades of Psychic and no vital details.
Muharebe casuslarımdan birinin raporunda isyancıların Saratoga'daki zaferinde Arnold'ın rolü detaylarıyla anlatılıyor.
It's a report from one of my field agents detailing Arnold's role in the rebel victory at Saratoga.
Detaylar da benim gibi bir adamın sahip olduğu tek şeydir.
And the details are all that a guy like me has.
Detayları bana mesaj at.
Indian Air Force will help you out at the Sanauli border.
Bu konudaki detayları o, haftaya geldiğinde size bildirir.
He'll post the details next week when he gets back.
Detaylarını bilmiyorum.
I don't understand the details.
Burada en yüksek parayı verene senin hayatının detaylarını satmak isteyen kişiler var. senin güvenliğin için hiç kafa yormuyorlar.
There are members of this court who are willing to sell details of your life to the highest bidder, giving no thought to the implications for your safety.
Hey, Ben 1.51... Tamam, biliyor musun... Bu küçük detaylar hakkında didişmeye gerek yok.
I'm five- - okay?
Davanın detaylarını konuşmayacağım senle.
I'm not talking details of the case with you.
Detayları duydum.
I heard the details.
Porno izledim tabii ama teknik detayları tam olarak anladığımı sanmıyorum.
I mean, I've seen porn, but I'm not sure I understand all the technicalities.
Detayları anlatırdım ama kısa bir süre içinde ona kendin sorabilirsin.
! I'd give you details... but you can ask him yourself very shortly.
İstediğiniz tüm detaylar.
All the details you need.