Değersiz tradutor Inglês
2,928 parallel translation
Hadi seni değersiz maymun!
Come on you worthless ape!
Sağlıksız ve değersiz.
It's unhealthy and mean.
... veya değersiz olduğumu?
Or that I'm not worth working this out?
Akşam yemek yedik. Böylece son derece çirkin ve değersiz olan bu adamı tanıma fırsatım oldu.
We had dinner so I could get to know him and find what you see in such an ugly, insignificant guy.
Üzülmelisin zaten, seni değersiz p.ç.
You should be, you worthless bastard.
Kendimi değersiz hissediyorum.
It makes me feel like I don't matter.
Ve sen kardinal kuzenim, Borgia papasına o Katalan palyaçosuna o değersiz İspanyol'a söyle bakalım, piç kızını kuzenime verdi diye benim de dostluğumu aldığını sanmasın!
And you, cousin cardinal, can tell that Borgia pope, that Catalan clown, that Spanish nonentity that marries his bastard daughter to my cousin and thinks he will buy my friendship!
Değersiz.
He's nothing.
Ve sen haklısın benim hayatım bir fiyasko. Tamamen değersiz.
And you're right, my life is a washout, a total fucking lemon.
Ve değersiz Shirai Ryu şehrin nihayetinde yok olacak.
And your inferior Shirai Ryu will finally meet its end.
Beni rahatlatmak için hiç değersiz cümleler kurmadın.
You didn't use any cheap lines to comfort me.
... birincisi yerel, saygın bir cerrahmış, diğeriyse değersiz bir çete üyesi.
one of a local, prestigious surgeon, the other- - some two-bit gangbanger.
Bu kadın kendini yetersiz, değersiz hissediyor.
This woman... she feels inadequate, unworthy.
Ama bu adam bir bitten değersiz.
But he is a piece of lice.
Bir oğul babasının hayatını yüceltmek için yaşar. O hayat ne kadar manasız ve değersiz olursa olsun.
A son exists to glorify the life of his father, as meaningless and worthless as that life might be.
Fark şu ki ben, değersiz, vurguncu bir orospu değildim.
The difference is, I wasn't a worthless, profiteering whore.
Tek yapmam gereken adlarını değiştirip onlara bir kaç değersiz evrak hazırlamaktı.
All I have to do was dummy up paperwork, Giving them false names.
Bu klişeler yalnızca değersiz şeyler içindir.
It's the only stereotype worth living up to.
Öğretmenime verdiğin biletlerin değersiz olduğu anlamına geliyor.
Which means the tickets you gave my teacher are totally worthless.
Değersiz çıktılar.
They're worthless, man.
Tam dört yıldır Harold Lam denen değersiz bir herif yüzünden ikinci oluyorum.
For four years I've come second to a pissant named Harold Lam.
Değersiz bir yerden gelen haraket halinde bir nesne.
Rip the inertia from an object in motion.
Değersiz şeylerden oluşturuyorlar..
A huge desire to mash us all into pulp.
İnan bana, şu içinde bulunduğumuz yaşam bizim duvarlarımızı yıkmaya çalışan insanlar olmadan, değersiz.
Trust me - - this life is not worth living without the people that make us want to tear down those walls.
Hayatım bir çamur lekesinden daha değersiz olsa dahi hayatımı toplumun iyiliği için kullanmak istiyorum.
Even if my life is worthless than a speck of dirt I want to use it... for the good of society.
Hayatım bir çamur lekesinden daha değersiz olsa dahi hayatımı toplumun iyiliği için kullanmak istiyorum.
Even if my life's worth less than a speck of dirt I want to use it for the good of society.
Suç laboratuvarı, kanıt kontrolü için bu tür değersiz eşyaları topluyor.
Crime techs are collecting that piece of crap's clothing, checking for trace evidence.
Gerçek Birleştirici insanların değersiz olduklarını anlar.
The true Uniter would understand that humans are worthless.
O artık değersiz biri.
She's worthless.
Gauntlets değersiz olduğunu kanıtladı.
The Gauntlets proved worthless.
Burada sadece ben ve değersiz Shinosuke kaldı.
There is only me and the useless Shinosuke left.
Çok kızdım. Ama bana söylemek istemedi. Değersiz olduğunu söyledi.
I asked her that and I got angry with her, but she wouldn't tell me.
Son olarak da senin değersiz günah keçin.
- and your now worthless patsy.
Eğer yardıma muhtaçlara yardım etmeyi değersiz bir çaba olarak görüyorsanız o zaman devam edin, alın, alın.
If you think helping the needy is a worthless venture, then go ahead, take it, take it.
İlk olarak emrinizde çalışan değersiz elemanları bularak başlayabilirsiniz.
You can start by getting the piss-ants who work for you, in line.
Bana elimizdeki şeyin değersiz olduğunu, zorunlu olmadığını değiştirilemez bir mekanizma olmadığını söyle.
Tell me that what we have together isn't the most efficient, indispensable, undisplaceable mechanism to get things done.
Senin geri gelmen için üzgün numarası yapmam değersiz isabet salonları kadar.
It's like you're back in the saddle again, hittin'up the trashy saloons.
Benim için değersiz olan şeyleri ne yaparım biliyor musun?
Do you know what I do with things that hold no value to me?
Değersiz biri olduğumu düşünmeye başladılar bile.
They already think I'm nothing.
Değersiz Togon'un en azından ölerek yararı dokunacak.
That worthless Togon... can at least be useful in death.
Sana öyle bir şey yapmak istiyorum ki, değersiz, sıkıcı, bir boka yaramaz kocanın gerçekte nasıl olduğunu farkedebilesin.
I want to do shit to you that is gonna make you realize what a worthless, boring piece of shit your husband really is.
Şimdi de değersiz, sıkıcı, bir boka yaramaz kocandan... bahsetmeni sağlayarak bağlılığını yıpratıyorum.
Now, I'm nurturing your dependence by letting you talk shit about your boring, worthless, piece-of-shit husband.
Ki bu kafası kocaman olsaydı değersiz olabilirdi.
Which would be dispositive if he was just a giant head.
Böyle değersiz birinin ailemi utandırıp küçük düşürmesine izin vermedim ve sonra aşağılamak için ona para verdim.
I refuse to let trash like that drag my family through the gutter and then pay her for the insult.
Değersiz başka bir av daha.
- Another worthless haul.
Ama bu şekilde, Amerika Merkez Bankası Hawaii paralarının değersiz olduğunu ilan eder.
But this way, the Federal Reserve just declares the Hawaii-stamped bills worthless.
Ama unutma ki Sinderella hikayesinde her şey saat 12'yi vurduğunda yeniden değersiz olur.
But, you know, just remember that in the Cinderella story, when the clock struck midnight it all turned to crap.
Ben onun aşşağlık ve değersiz oğlu İsa'yı reddediyorum.
I renounce his vile and worthless son Jesus Christ.
Bence o çok değersiz biriydi.
I think he was an underrated president.
- Senin nazarında Jenny epey değersiz.
Jenny is... very... low on your food chain.
Degistigini söylüyorsun ama bugün, kelimelerinin ne kadar degersiz olduguna mükemmel bir örnek oldu.
You say you've changed, but today is the perfect example of how worthless your words are.