Dile tradutor Inglês
5,347 parallel translation
İyi geceler dile.
Just say "good night."
Biliyorum onu. Dile getirmem gerekiyor olanları. Böyle bir durumda bu yapılır.
I need to narrate it, because that's what you do in these situations.
Bir şey görürüz, içimizden biri de yüksek sesle dile getirir onu.
You see something and one of the guys says it out loud.
Dile getirmiyorlar ama öyle düşünüyorlar. Bu konuda beni suçlu buluyorlar.
They won't say it, but it's true, but they think it's a blame thing.
Bugün buradan gidince aileni ara ve vakitlerini, daha önemlisi paralarini bosa harcadigin için onlardan özür dile. Bu sinifta oturup hiçbir sey ögrenmedigin için.
When you leave here today, call your parents, and tell them you apologise for wasting their time, and more importantly, wasting their money, sitting in this classroom, learning absolutely nothing.
Bana şans dile.
Wish me luck.
- Bana şans dile.
- Wish me luck.
Özür dile, samimi davran ve bütün bu olanları unut, tamam mı?
You apologize, you act sincere, and then you forget it ever happened, okay?
Söyle ona Jane.
Jane Dile.
Annemin gidişine dair hislerimi dile getirmemin gerektiğini düşünüyordu.
I needed to process my feelings about my mother leaving.
Dile onu.
Wish it away.
Bütün kalbinle dile.
Wish it away with all your heart.
- "Harper'ın Merakı Dile Geldi." mesela.
Harper's has expressed interest. Harper's?
Çözüm olarak, zavallı çiftçinin durumunu dile getirecek olan çiftçilerimizden biri olan, onlar için çalışacak olan ikinci adayımız, Kishore Kamat.
But instead of lecturing on the poor conditions of the farmer.. ... our second candidate, Kishore Kamat, lived amongst these farmers.. ... and worked towards their development.
Özür dile!
Apologise!
İstediğini yap, sonra da özür dile.
Do what you like and then apologise.
Mevcudiyet, hile, kırılma anı, dile gelme, çatışma ve defetme.
Presence, Pretense, Breakpoint, Voice, Clash and Expulsion.
- Belki de yaşadığımız evin, çoğu tarafından lanetli olduğuna inanılan ev olduğunu dile getiriyorum.
Maybe I'm imagining the fact that we're kind of living in a house that a lot of people think is haunted.
Bu noktada dile gelen bir hikaye bile yok.
Nothing was even broached at that point in the story.
Bunu hiç dile getirmemeliydim.
I shouldn't have brought it up.
- Merhamet dile!
- Say fucking mercy! - Fuck you!
Charlie kardeş ondan, İngilizce özür dile!
Charlie apologize in English!
♪ O dile düşerken ben de sana baktım ♪
♪ I looked to you as it fell ♪
Sadece bir gerçeği dile getiriyorum.
I'm just stating a fact.
Güzel, küçük, savarsız, sivri dişli, aç... timsah.
Nice, little, harmless, sharp-toothed, hungry croco dile.
Biraz yağcılık yap ve özür dile.
Just suck it up, say you're sorry.
Wyrmwood adlı bir yıldız dünyaya düşeceği ve insanlaığın yok olmasına neden olacak bir hastalık getireceği dile getiriliyor.
A star called Wyrmwood falls to the Earth bringing a disease that kills a fuckload of people.
Beni aşağıladığın için özür dile seni göt herif!
Apologize for insulting me, you fucking asshole!
İncittiğin kişi Kajri. Ondan özür dile.
Apologize to Kajri who you've hurt.
Benim yerime köylülerden sen özür dile.
You apologize to the village as my substitute.
Hazel Grace, senden önceki birçok çocuğa dediğimi söyleyeyim. Bunu, sana özel olarak büyük bir sevgiyle dile getiriyorum : ... dileğini çok saçma şekilde kullanmışsın.
Well, Hazel Grace, like so many before you... and listen, I say this with the utmost of affection... you used your wish moronically.
Ben bir vakitler ölüyorken Matt benim bir-dilek-dile dileğimdi.
Uh, so, back when I was supposed to die, Matt was my make-a-wish wish.
Belki de imparatorluk sonrasındaki bu yavaş çöküş sırasında Amerikalıların yaşadığı kaygıları Kanadalı bir grubun dile getirmesi postmodern profilimize daha uygun düşüyordur.
I don't know, maybe it fits our-postmodern profile for a Canadian band to best express American anxiety during this gradual post-empire period of decline.
Benden özür dile.
Tell me you're sorry.
Kendi görüşünü kurban ile dile getirmeye çalışıyor.
Now, she articulated a person with vision.
Hislerimin hepsini dile getiremem.
I cannot say everything I feel.
Babam bir keresinde, iş dünyasında üç çeşit para birimi olduğunu dile getirmişti.
My father once told me that there are three types of currency in this business.
Onu serbest bırak ve yaptığın aptallık için özür dile.
Release him at once and say sorry for your stupidity.
Ondan özür dile.
You're going to apologies to her.
Özür dile.
Apologies.
- Sana diyorum, özür dile ondan.
I am telling you, apologies to her.
Dile.
Say it.
Bay Bahari'nin tutuklanışı hakkındaki endişelerimizi dile getirdik.
We've expressed our concern about Mr. Bahari's confinement.
Simone'a olan minnettarlığımızı dile getirecek söz bulamayız.
If I could only find the words to express our gratitude to Simone.
Bu yüzden canım, şunu sesli bir şekilde dile getirmek zorunda hissetim. Hayat çok kısa amına koyayım!
And that, my darling, I feel compelled to state out loud, life is simply too fucking short!
Lütfen anlamaya çalışın, bu konuyu sizi rahatsız etmek veya taciz etmek için dile getirmedim.
Please understand, I raise this issue not to disturb or harass you.
- Kimse Maroon kölelerini dile getirmiyor.
I mean, no one talks about the Maroon slaves.
Beyler, minnetimi dile getirmek isterim, bu içki sürahisini en son kullanmamız gerekeli on yedi sene oluyor.
Gentlemen, I'm thankful to say it's been 17 years... since we last had occasion to use this decanter.
Roma Katolik Kilisesi Engizisyon adiyla bilinen bir mahkeme sistemini yönetiyordu ve Engizisyon'un yegâne amaci kendilerininkinden farkli görüsleri dile getirmeye cüret edenleri sorgulamak ve onlara iskence etmekti.
The Roman Catholic Church maintained a system of courts known as the Inquisition, and its sole purpose was to investigate and torment anyone who dared voice views that differed from theirs.
- Özür dile ve otur Lili.
- Lili, apologize and sit down.
Merhamet dile!
Say fucking mercy!